Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda zamanaşımı söz konusu olmayıp, işlemin muvazaalı olması durumunda üzerinden bir zaman geçmesi halinde geçerli hale gelmeyeceği ve herhangi bir süreye bağlı olmaksızın her zaman açılabilip, muris muvazaasına dayalı olarak dava açılmasının hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilemeyeceğinden mirasbırakanın davalıya yaptığı temliklerin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olup olmadığı belirlenip karar verileceği-
Önalım hakkından kaynaklanan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada, davalı fiili taksim savunmasında bulunduğundan davalının bu savunması araştırılıp, fiili taksimin gerçekleşip gerçekleşmediği tespit edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Hukuken geçersiz sözleşmelerin haksız iktisap kuralları uyarınca tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı ve hakkaniyet gözetilerek, sözleşme tarihinde satış bedeli olarak verilen paranın, taşınmazın iadesinin talep edildiği dava tarihi itibariyle enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar gibi çeşitli ekonomik etkenlerin ortalamaları alınmak sureti ile uyarlama sonucu ulaşacağı alım gücünün reel değeri tespit edilerek, alıkoymada hükme esas alınması gerektiği-
Davalı iddiası, olaya ilişkin tutulan tutanaklar, davalı iddiasını doğrular mahiyette davalı tanık anlatımları ve tüm dosya içeriği dikkate alındığında, davacının şirkete ait iş başvuru formlarını başka bir firma ile paylaştığı, olay günü kendisine ziyarete gelen başka firma çalışanına iş başvuru formlarının yer aldığı klasörü verdiği, kendisine gelen bu firma çalışanın kaydını kapı güvenliğine telefon açarak sildirdiği, davacının bu tutum ve davranışlarının işyerinde olumsuzluklara yol açtığı, sadakat ve bağlılık kuralına aykırılık teşkil ettiği, davalı işyerindeki iş ilişkisinin olumsuz etkilendiği, davacının eylemi sonucunda işverenin güvenini yitirdiği, kendisine menfaat sağlamasa dahi güven probleminin doğduğu ve bu sebeple iş ilişkisinin sürdürülmesini davalı işveren yönünden imkansız kıldığı, bu itibarla işveren açısından geçerli nedenlerin bulunduğu anlaşıldığından, davalı işverenin iş sözleşmesini feshetmesinin geçerli nedene dayandığı ve davanın reddi gerektiği-
Vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteği- Davacı ve diğer bir kısım mirasçıların intikal, taksim, satış vs. yetkilerle davalıyı yetkilendirdikleri, bu vekaletnameler kullanılarak davacının babasından kalan taşınmazların 20.04.1999 tarihinde taksim edildiği, annesinden kalan malların ise 04.04.2006 tarihinde taksim edildiği, dava konusu taşınmazın geldi parsellerinin rızai taksim sonucu dava dışı ... adına tescil edildiği ve tevhitle oluşan taşınmazın bu kişi tarafından bizzat hareketle davalıya satıldığı, resmi şekilde yapılan rızai taksim sözleşmelerinin değer ve miktar farkı gözetmeksizin yapıldığı görülmekle, somut olgular , bir kısım tanık anlatımları, resmi işlemler, olayın oluşu birlikte değerlendirildiğinde temlikin iradi olduğu, davacının, vekili davalının kendi talimatına uygun davranmadığını, vekilinin sadakat ve özen borcuna aykırı hareket ettiğini ispat edemediği-
Muvazaa iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkin davada, hiç kimse kendi muvazaasına dayanarak bir hak talep edemeyeceği, kaldı ki böyle bir hak talebi herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğu, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasının hukuk düzenince korunamayacağı-
Ehliyetsizliğin saptanması halinde öteki nedenlerin incelenme gereğinin ortadan kalkacağı- Vekilin üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlü olduğu- Üçüncü kişi, vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması  gerektiği, bunun dürüstlük kuralının (TMK mad. 2) doğal bir sonucu olarak kabul edildiği ve bu hususun hakim tarafından kendiliğinden göz önünde tutulmasının zorunlu olduğu- Hukuki ehliyetsizliğin önemine binaen öncelikle incelenmesi, tarafların bu yönde bildirecekleri tüm delillerin toplanması, varsa miras bırakana ait sağlık kurulu raporları, hasta müşahade kağıtları, reçeteler vs. istenmesi, tüm dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderilmesi, akit tarihinde miras bırakanın ehliyetli olup olmadığı yönünde raporunun alınması, miras bırakanın hukuki ehliyete sahip olmadığı saptanır ise, ehliyetsizlik ve vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine dayalı davanın kabulü ile dava konusu taşınmazların tüm mirasçılar adına tesciline karar verilmesi; miras bırakanın ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde ise, vekalet görevinin kötüye kullanılması iddiası bakımından inceleme yapılması, mahallinde keşif yapılarak taşınmazların satış tarihindeki değerlerinin tespit edilmesi, bu değerlerin miras bırakana ödenip ödenmediğinin açıklığa kavuşturulması, ayrıca vekaletnamenin murisin ölümünden sonra da geçerli olacak şekilde düzenlendiğinin gözetilmesi gerektiği-
Davacı yanında asli müdahil olarak davaya katılan müdahillerin, HMUK 433/II-2 de belirtilen “karşı taraf” kavramı kapsamında olmasının mümkün olmadığı- Gerçek bir satışın konusu olmayan, satım niteliğinde olmayan pay temliklerinde yasal önalım hakkı doğmayacağı, örneğin temlikin hibe şeklinde olması halinde, hibede bir malın bedelsiz olarak üçüncü kişinin mülkiyetine geçirilmesi amaçlandığından önalım hakkı kullanılamayacağı-  Arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesinde ise arsa sahibi inşaat yapımına karşılık yükleniciye be­del olarak bir miktar para yerine, arsa payını devretmekte olup, bu devir işlemi inşaatın yapımı için finans sağlanması amacıyla yükleniciye verilen "avans" niteliğinde bulunduğundan ve yüklenicinin edimini yerine getirmemesi halinde arsa maliki her zaman payının iadesini isteyebileceğinden bu tür temliklerde önalım hakkının kullanılmasının mümkün olmadığı-
Davacının tehtid ve zarara uğrama gibi konularda şirket ortaklarına yönelik başsavcılığa yaptığı suç duyurularının takipsizlikle sonuçlandığı, bilgi alma hakkının ihlal edildiği iddiasıyla açtığı davaların redle sonuçlandığı nazara alındığında davacı yönünden davalı şirketin TTK. mad.531 uyarınca feshini gerektiren haklı nedenlerin oluşmadığı- Davanın ve uyuşmazlığın esasını halleder şekilde ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği- Taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçların, HMK. mad. 305 'te belirtildiği üzere tavzih yolu ile sınırlandırılamayacağı, genişletilemeyeceği ve değiştirilemeyeceği- Temyiz dilekçesinin verilme usulü olarak temyiz defterine kayıt ettirilip, temyiz harcının da yatırılmış olması gerektiği-
İdarece davalıya gönderilen ihtarname ile taşınmazın vasfında hata yapıldığı, aradaki farkın ödenmesi, aksi halde dava açılacağı öğrenme tarihinden itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içinde davalıya bildirildiğine göre, bu durumda artık hak düşürücü sürenin işlemeyeceği, davacı idarenin ihtarnamenin tebliğinden sonra dilediği zaman dava açabileceği- Hatanın esaslı kabul edilebilmesi için,  hem yanılgıya düşen taraf yönünden (sübjektif unsur), hem de iş hayatındaki dürüstlük kuralları (objektif unsur) açısından, hataya düşülmese idi böyle bir sözleşmenin hiç veya açıklanan biçimde yapılmayacağının ispatlanmasının zorunlu olduğu-