Davacı, üç yıllık dilim başlangıçlarından olan 19. yıl irtifak bedelinin belirlenmesini talep etmiş olup öncelikle dava konusu üç yıllık dilimin birinci yılı olan ve davalı tarafından yeniden belirlenen 19. yıla ilişkin irtifak bedeli konusunda idarenin takdir hakkını hakkaniyete uygun olarak kullanıp kullanmadığının denetlenmesi gerekliği- Davacının talebi, davalının irtifak bedelinin tespitine ilişkin söz konusu bu hakkını kötüye kullanmak suretiyle fahiş olarak tespit ettiği irtifak bedelinin indirilmesi, başka bir ifade ile davalının bu davranışına hakimin müdahalesi istemini de kapsadığından, davada öncelikle davalının bu konudaki takdir hakkının üst sınırının belirlenmesi gerekli olup, belirlenecek bu miktara göre de, hakkın kötüye kullanılıp kullanılmadığının değerlendirilmesi gerektiği- Davalının takdir hakkının üst sınırının, irtifak bedelinin yeniden belirleneceği 19. yıl irtifak bedelinin, Hazine Mallarının İdaresi Hakkında Yönetmelik kapsamında belirlenmesi ve bu belirlemeden sonra ise, hak ve nesafet kuralları ve davacının bu yerde eski kiracı olması durumu da göz önüne alınarak, belli bir miktarda indirim yapılmalı ve bu şekilde dönem başı olan 19. yıl irtifak bedelinin belirlenmesi gerektiği-
Bir motorlu aracın işletilmesinin bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı düzenlendiğine göre, ilke olarak sürücünün (desteğin) ölümünden işletenin sorumlu olduğu, dolayısıyla davacıların işletenden talepte bulunma haklarının bulunduğunun kabul edilmesi gerektiği- Yansıma yoluyla zarar görmüş olan destek tazminatı isteyenlerin, kendisine destek sağlayan kişinin sahip olduğu haktan fazlasına sahip olmalarının mümkün olmadığı- Zararın artmasına veya doğmasına sebep olan kişinin sonuçlarına da kendisinin katlanması gerektiği- Desteğin ölümü sebebiyle meydana gelen zararın yansıma yoluyla destek görenleri etkilediği kabul ediliyorsa, desteğin kusurlu davranışlarının da aynı şekilde destek görenlere yansıyacağının kabul edilmesi gerektiği- Kendi kusuruyla sebebiyet verdiği ya da artmasına neden olduğu zararın ödettirilmesini istemenin doğruluk ve dürüstlük kurallarına aykırı olacağı- Objektif iyi niyet kurallarına (TMK mad. 2) göre, davacıların murisinin %70 kusuruyla meydana gelen kaza sonucu ölümü nedeni ile davacıların talep ettikleri destekten yoksunluk tazminatından işletenin sorumlu olmadığı- "Destekten yoksun kalma tazminatının yansıma zararı olması nedeniyle desteğin kusurunun davacılara karşı ileri sürülemeyeceği" görüşünün ise HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durumun esas alınması; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise ona bağlı kalınması gerektiği- 400,00 TL olduğu anlaşılan ekspertiz ücreti yönünden bozma kararı verildiği anlaşıldığından, bu durumda Özel Dairece ekspertiz ücreti dışındaki alacaklar yönünden bir bozma yapılmadığından, hükmün bu alacaklar yönünden kesinleşmiş olacağı ve bozma ve direnme kararlarının kapsamı itibariyle davacının talep edebileceği ekspertiz ücreti alacağının 1.890,00 TL’nin altında olduğu görüldüğünden, direnme kararının verildiği 12.06.2014 tarihi itibariyle uyuşmazlık konusu ekspertiz ücreti miktar itibariyle açık biçimde temyiz edilebilirlik sınırı altında olduğundan, anılan karara karşı temyiz yasa yoluna gidilmesinin mümkün olmadığı-
İhalenin usulsüzlüğünden bahisle feshi istenebileceği gibi, ihale sonucu edinilen mülkiyete dayalı tescilin yolsuz olduğu ileri sürülerek tapu iptal ve tescil davası açılmasına da yasal engel olmadığı-
Nakden düzenlenen senette, ihdas nedeninin davalı tarafından değiştirilmemiş olması halinde, senede karşı addianın ancak senetle ispat edilebileceği, bu konuda kambiyo hukukunun temel prensiplerine göre tanık dinlenemeyeceği-
Vekaletin kötüye kullanılması nedeniyle açılan davada; davacının, davaya konu edilen hissesini davalıya sattığı ve parasını aldığı; davacının daha sonra düzenlenen vekaletnameye dayanarak, davalıdan alacak isteminde bulunmasının iyiniyet ve dürüstlük kuralına aykırı olduğu, vekaletnamenin, aslında taraflar arasında yapılan satış sonrası, işlemlerin yapılabilmesi için verildiği gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Davalının tacir olup olmadığı araştırılmadan yetki şartının geçerli olduğunun kabul edilemeyeceği (HMK. mad. 17)- Yabancı devlet mahkemesini yetkilendiren yetki sözleşmesine rağmen yabancı uyruklu davacı, Türk uyruklu davalının ikametgah mahkemesinde dava açtığından, kendi ikametgah mahkemesinde kendisini daha iyi savunabilecek olan davalının, davaya bakma hususunda "yabancı devlet mahkemelerinin yetkili bulunduğu" yolundaki itirazının iyiniyet kurallarına aykırılık oluşturacağı (MÖHUK. mad. 47, TMK. mad. 2)-
Davacı borçlu aleyhine icra takibine girişilmiş olup alacaklının talebi üzerine borçlunun emekli maaşından kesinti yapılmaya başlanıp alacaklıya ödenmiş olup davacı borçlunun 5 yıl süreyle emekli maaşından yapılan bu kesintilere itiraz etmeyip yaklaşık beş yıl sonra kesintilerin geri ödenmesini istemesinin TMK’nun 2. maddesi uyarınca hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup korunamayacağı-
Bankadan kredi alabilmek için davacının serbest iradesi ile kabul edip onayladığı sözleşme uyarınca kredi borcunun ödenmemesi nedeniyle davacının maaşına bloke konularak kesinti yapılmasının mümkün olduğu, kredi sözleşmesinde yer alan bu hükmünün haksız şart olarak nitelendirilemeyeceği- 
Asıl-alt işveren ilişkisinde ilişkinin muvazaalı veya yasadaki unsurları taşıyıp taşımadığının belirlenmesinde; "biri asıl diğer hukuksal ve ekonomik bağımsızlık ile ayrı bir iş organizasyonuna sahip iki ayrı işverenin bulunup bulunmadığının, alt işveren işçilerinin sadece asıl işverenden alınan iş kapsamında çalıştırılıp çalıştırılmadıklarının,alt işverene verilen işin, işyerinde asıl işveren tarafından yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin asıl işin, yardımcı işlerinden olup olmadığının, alt işverene verilen işin işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir iş olup olmadığının, alt işverenin daha önce o işyerinde çalıştırılan bir kişi olup olmadığının, alt işverenin işe uygun yeterli ekipman ile tecrübeye sahip olup olmadığının, istihdam edeceği işçilerin niteliklerinin yapılacak işe uygun olup olmadığının, alt işverene verilen işte, asıl işveren adına koordinasyon ve denetimle görevlendirilenlerden başka asıl işverenin işçisinin çalışıp çalışmadığının, yapılan alt işverenlik sözleşmesinin iş hukukunun öngördüğü kamusal yükümlülüklerden kaçınmayı amaçlayıp amaçlamadığının, yapılan alt işverenlik sözleşmesinin işçilerin iş sözleşmesi, toplu iş sözleşmesi yahut mevzuattan kaynaklanan bireysel veya kolektif haklarını kısıtlamaya ya da ortadan kaldırmaya yönelik yapılıp yapılmadığının araştırılması ve irdelenmesi gerektiği- Kural olarak hiç kimsenin kendi muvazaasına dayanarak bir hak talep edemeyeceği- Asıl-alt işveren uygulamasının ister asıl iş ister yardımcı iş olsun, alt işverene verilmesinde, unsurları veya muvazaa yönünde denetiminin yapılmasında "işverenler arasındaki sözleşmenin getirilerek işyerinde teknik ve hukukçu bilirkişi marifeti ile keşif yapılması ve rapor alınarak sonuca gidilmesi gerektiği-  İş Kanunu’nun 3. maddesindeki iş müfettişi tarafından yapılan muvazaa tespitinin alt işveren yönetmeliğinde belirtilen kriterlere uygun olarak işyerinde yapılan denetim sonucu ortaya çıktığı- Davacının davalı güvenlik Şirketinin işçisi olarak yapılan ihale kapsamında davalı ...' ya ait iş yerinde özel güvenlik şefi olarak çalıştığı, ..' nun diğer şirketten ihale ile aldığı hizmetin güvenlik hizmetinin yardımcı iş niteliğinde olduğu,..' nun güvenlik hizmetlerine yönelik olarak talimat vermesinin, denetim yapmasının işin yürütümü ve iş yerinin güvenliği açısından normal olduğu, yardımcı işin alt işverene gördürüldüğü davalılar arasında muvazaa olmadığı, aralarındaki hukuki ilişkinin asıl-alt işveren ilişkisi olup, mahkemece davacının işe iadesine karar verilmesi yerinde ise de, muvazaaya ilişkin kararın yerinde olmadığı-