20 yıl süreli kira sözleşmesinin bulunduğu bilinerek, davacı tacirin ödediği kira bedelinin fahiş olduğunu, kira sözleşmesindeki artış oranının ÜFE artışı oranında uyarlanmasını, artış şartı doğrultusunda ödeme yapmaya devam etmesi halinde kira bedelinin arazinin değerini aşacağını belirterek kira bedelinin tespitini ve ödemiş olduğu miktarın ödemesi gereken miktardan tenkis edilerek borcun tahakkuk ettirilmesine karar verilmesini talep ettiği davada, sözleşmede kararlaştırılan kira artış şartında uyarlamaya gidilemeyeceği ancak; "kiralananın niteliği, kullanma alanı, konumu, bölgede kira parasını da etkileyecek normalin üstündeki imar ve ticari gelişmeler gibi değişiklikler, emsal kira paraları, vergi ve amortisman giderlerindeki artışlar araştırılıp, değerlendirilerek, sonuçta işlem temelinin çöktüğü, sözleşmedeki çıkar dengesinin katlanılamayacak derecede davacı aleyhine bozulduğunun benimsenmesi halinde" kiracının ne miktar kira parasından sorumlu olacağının belirlenmesi, böylece sözleşmedeki kira parasını, tarafların amacına uygun objektif iyiniyet, hak ve nesafet (TMK 2/1, 4. md) kurallarının elverdiği ölçü ve düzeyde uyarlanması gerektiği-
Mahkemece, ilgili belediyesinden, dava konusu inşaattaki projeye aykırı imalatların giderilip giderilemeyeceğinin sorulması, giderilebiliyorsa bunun için yapılması gereken iş ve işlemlerin belirlenerek, gerekirse bilirkişi raporu da alınmak suretiyle bunların giderilme bedelinin hesaplatılması, birleşen davada davacı arsa sahibine, bu bedelin tahsili için dava açması için süre verilmesi, dava açtığı takdirde eldeki dava ile birleştirilerek, sonucuna uygun hüküm tesis edilmesi gerektiği-
Sözleşmenin her sayfasını okuyup, maaşından kesinti yapılması talimatı evrakına el yazısı ile ad ve soyadını yazıp imzalayan ve emekli maaşı ile geçinen, başka bir geliri olmadığı fakirlik kağıdından anlaşılan davacının maaşına göre oldukça yüksek miktarlı tüketici kredisini kullandıktan ve bu krediye ilişkin yaklaşık 3 yıl kesinti yapıldıktan sonra bu kesintinin haksız ve hukuka aykırı olduğundan bahisle yapılan kesintilerin iadesini talep etmesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğu-
Vekil ile sözleşme yapan kişi iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşmenin geçerli olduğu ve vekil edeni bağlayacağı; vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu hususun vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalacağı, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olmayacağı-
Paydaşlar arasında el atmanın önlenmesi isteğine ilişkin davada, öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durularak, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terkedildiği saptanıp mirasçıların kullanımına bırakılan yerler belirlendikten sonra varılacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerektiği-
Davacının bankadan aldığı kredi borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödememesi halinde sözleşme gereğince kullandırılan kredinin teminatı olarak maaşından kesinti yapılmasını kabul etmesi ve diğer teminat öngören hükümlerin sözleşmeye konulmasına rıza göstermesinin haksız şart olarak kabulü mümkün olmayıp, borcun ödenmemesi üzerine bankanın, davacının emekli maaşına bloke konulacağına dair hükmüne dayanarak kesinti ve tahsilat yapmasında hukuka aykırılık bulunmadığının kabulü gerektiği-
Taşınmazın belirli bir kısmının 4721 sayılı Kanun mad. 725 uyarınca temliken tesciline hükmolunabilmesi için evvela, taşkın yapıyı yapan şahsın iyiniyetli olması, taşkın bölümün yıkımının fahiş zarar meydana getirmesi ve yapı değerinin oturduğu zemin değerinden fazla olması, ayrıca bu kısmın ana taşınmazdan imar mevzuatına göre infaz edilebilir mahiyette olup arsa malikine de haklı bir tazminat ödenmesinin gözetilmesi gerektiği-
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, davanın konusu kooperatif kanunundan kaynaklandığı ve basit usule tabi olmasına rağmen yanlış usulün uygulanmış olması ve davaya Asliye Hukuk Mahkemesinin, Ticaret Mahkemesi sıfatıyla bakması gerekirken, bundan kaçınmış olması yanlış ise de neticeye tesiri olmadığından, bozma nedeni yapılmadığı-
Dava konusu; para veya para ile değerlendirilecek bir dava olmadığı için Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin ikinci kısmına göre ücret değerlendirileceği-
Borçluların, protokolün feshine yönelik ihtarname gönderdikten sonra, yani, protokol taraflarınca feshedildikten sonra, bu protokole dayanarak takibin ertelenmesi talebinde bulunulmasının, dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı-