Markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, meni, sonuçlarının ortadan kaldırılması, maddi ve manevi tazminatın tahsili, hükmün ilanı, ticaret unvanının terkini istemlerine ilişkin davada, davalının markasal kullanımları ve başlangıcı nazara alınarak bu tarihten itibaren dava tarihine kadar geçen süre belirlendikten sonra davacının markaya tecavüz ve haksız rekabete dayalı talepleri yönünden işbu davanın açılmasının TMK'nın 2. maddesi kapsamında kalıp kalmadığının değerlendirilmesi gerekip, marka hakkına dayalı talepler yönünden uzun süreli sessiz kalma suretiyle hak kaybı hususu da tartışılarak karar verilmesi gerektiği-
Sözleşme konusu tesise hiç gitmediği, devre tatil hakkını kullanmadığı anlaşılan tüketicinin tatil hakkından faydalanmadığı, sözleşme imzalanmış olsa da cayma hakkı süresinin askıda kaldığı, davacının gönderdiği ihtarname ile cayma hakkını süresinde kullandığı ve buradan hareketle sözleşmenin feshi ve ödemelerin iadesi talebinin de haklı olduğu- "Davacının devre tatile konu yere gitmediği ancak sözleşmede belirtilen tüm ödemeleri yerine getirdiği, sözleşmeyi benimsediği, cayma hakkını süresinde kullanmadığı, bu durumun TMK.'nun 2. maddesine aykırılık teşkil ettiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Ecrimisil davasında, davacının Sulh Hukuk Mahkemesi dosyasındaki taşınmazdaki payına karşılık binada kullandığı daire bulunduğuna dair beyanı ile dosya içinde bulunan tanık anlatımlarından çekişme konusu iş yerini davalının önceleri kahvehane olarak işletirken sonrasında davacının da muvafakati ile kiraya vererek kullandığı, bir başka ifade ile davalı tarafın yararlanmasına bırakıldığı, bu durumda taşınmazda fiili kullanım biçimi oluştuğu ve dolayısıyla davalının kullanımının kötü niyetli olmadığı hususları dikkate alınmadan ecrimisilden sorumlu tutulmasının doğru olmadığı-
Taraflar arasında düzenlenen “Taahhüt Senedinin”ce “1990 yılından sonraki üç yıllık dilimlerin ilk yıl irtifak hakkı bedellerinin yeniden takdir edileceği” yazılıdır. Bu yazılış biçimine göre, 1990 yılından sonraki kira süresi boyunca her üç yılda bir, o yılın başında davalının kira parasını tespit edeceği, bu tespit edilen kira parasının üç yıllık dilim içerisindeki ilk bir yıl için uygulanacağı belirlenmiş olup, üçer yıllık dilimler halindeki kiranın üç yıl sonunda tekrar belirlenmesi durumunda bu belirlemenin hangi kıstas ve ölçütler esas alınarak yapılacağı konusunda, ayrık bir hükme yer verilmeyen sözleşmede- Davalının bedel takdir hakkının üst sınırı 3’er yıllık dönemlerin bitim tarihinden itibaren yeniden başlayacak üç yıllık dönem başında, dava konusu kiralananın boş olması halinde emsal ve rayice göre olması gereken kira parası olduğunun kabulünün gerektiği- Bu belirlemeden sonra, yine hak ve nesafet kuralları, davacının bu yerde eski kiracı bulunuşu, taraflar arasında uzun süreli bir kira sözleşmesinin düzenlendiği olgusu göz önüne alınarak, belli bir miktarda indirim yapılması gerektiği-
Hukuk Genel Kurulu bozma kararının gerekçesinde yer alan “fiili taksimin söz konusu olabilmesi için, paydaşlarca önalım hakkına konu taşınmazın  kendi aralarında taksim edilmesi ve her bir paydaşın belirli bir kısmı kullanmasının gerektiği” yönünde yapılan açıklamaların “önalım davalarında davacının ve davalıya pay satışı yapan önceki paydaşın önalım hakkına konu taşınmazda kullandıkları müstakil bölümlerin bulunması hâlinde önalım hakkının kullanılmasının Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına aykırı olduğu” şeklinde düzeltilmesi gerektiği-
Rücuen tazminat davası-
Mahkemece aldırılan bilirkişi heyet raporunda, sel felaketi nedeniyle tesisin zarar gördüğü ve yıkıldığı, yeniden inşaa edilmiş vaziyette olduğu, tesisin yeniden inşa edilmesi için makul sürenin ise altı ay olduğu belirtildiği, bu durumda davacının sözleşme süresini 6 ay süreyle uzatma talebinin dürüstlük kurallarınca haklı olduğu gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmesi yazılı şekilde karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Taraflar arasında akdedilen ticari kredi sözleşmesi nedeniyle kredi kullanım taahhüt komisyonu, ipotek fek ücreti, gayrimenkul sigorta primi ve gayrimenkul değerlee hizmet alım bedeli adı altında yapılan kesintilerin iadesi istemi-
3. HD. 19.09.2018 T. E: 2017/3615, K: 8697-
Yargısal içtihatlarda yapılan tanıma göre paydaşlar arasında fiili taksim bulunduğu takdirde önalım hakkının kullanılmasının dürüstlük kurallarına aykırı olduğunun kabul edilebilmesi için, yasal önalım hakkına konu payın ilişkin bulunduğu bir taşınmazın varlığının, bu taşınmazın, paydaşlarca kendi aralarında taksim edilmesi ve davacı ve davalıya pay satan paydaşın taşınmazın belirli bir kısmını kullanmalarının gerekli ve yeterli olduğu, paydaşlar arasında fiili taksim bulunması hâlinde yasal önalım hakkının kullanılamayacağına dair bir yasa hükmü bulunmasa da, taşınmazda fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre de paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemli olarak bağımsız bu oluşumun korunmasının,TMK’nın 2’nci maddesinde tanımını bulan dürüstlük kuralının gereği olduğu, zira TMK’nın 2’nci maddesinde herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını ifa ederken dürüstlük kurallarına uyması zorunluluğunun getirildiği, uyulmamasının yaptırımı olarak da hakkın kötüye kullanılmasının hukuk düzeni tarafından korunmayacağının belirtildiği, bilindiği üzere hakkın açıkça kötüye kullanıldığı tüm hâllerde dürüstlük kuralına da aykırılığın söz konusu olduğu, fiili taksimin hukuki dayanağını da TMK’nın bu maddesinin oluşturduğu, nitekim öğretide paylı mülkiyette fiili taksim durumu Yargıtay kararlarından bağımsız olarak tanımlanmamış olup yalnızca yasal önalım hakkının dürüstlük kuralına aykırı kullanımlarından biri olarak nitelendirildiği-