Davacı bir takım haklı nedenlere dayanmış ise de asıl fesih sebebinin hakim adaylığına geçmek olduğundan, davacının haklı nedenlere dayanmasının hakkın kötüye kullanımı olduğu ve bu nedenle kıdem tazminatına hak kazanamayacağı- Davacı ve diğer çalışanlara düzenli olarak zam yapıldığı ve bunun işyeri uygulaması haline geldiği anlaşıldığından, tüm çalışanlara zam yapılırken davacıya zam yapılmamasının yerinde olmadığı- Zam nedeni ile oluşan ücret ve buna bağlı izin ücreti farkına hükmedilmesi, davacıya yapılacak zammın emsal durumda çalışana yapılan zamma göre hesaplanması gerektiği, ücret ve izin ücreti farkının terfi ettirilseydi varsayımına dayandırılamayacağı- Kısmi davanın ıslah ya da başka usulü bir işlemle belirsiz alacak davası olarak değiştirilemeyeceği- Mahkemenin hatalı ara kararına uyulması ilgilisine hak bahşetmeyeceğinden, davacı vekilinin ilk yaptığı talep arttırımının klasik anlamda ıslah olduğu, aynı davada ancak bir kez ıslah yapılabileceğinden, davacının ikinci ıslahının hükümsüz olduğu-
Üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması gerektiği, davacının iddiasını tanık delili ve bildirilen diğer delillerle birlikte kanıtlanabileceğinden, taraf tanıklarının tümünün dinlenmesi gerektiği-
Gelecek yıllara sari büyük projelerde kamu yararı kararı kamulaştırılacak taşınmazların bulunduğu mahalle ve/veya köy muhtarlığında on beş gün süre ile asılmak suretiyle ilan edileceğinden, kamu yararı kararının ilan süresinin bitiminden itibaren, kamulaştırılacak taşınmazlar üzerine yapılan sabit tesisler ile dikilen ağaçların bedeli, kamulaştırma bedelinin tespitinde dikkate alınmayacağı, taşınmazlardaki bu sınırlama ilan tarihinin bitiminden itibaren beş yılı geçemeyeceği-.
Davacı arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin ifasında gecikmiş ise de, sözleşme feshedilmemiş olup halen ayakta olduğundan, davalı arsa sahibinin, hakkını kullanırken iyiniyetli olması gerekmekte olup sözleşmenin ifasından kaçınmada hukuken korunması gereken bir hakkı bulunmadığı- Sözleşmenin ifasının sağlanması amacıyla davacı yükleniciye talep ettiği yetkinin verilmesi gerektiği, davalıların bu yetkiyi davacıya vermemesinde hukuken korunacak geçerli bir nedeni bulunmadığı, ifayla sınırlı olarak yetki verilmesine engel bir husus olmadığı anlaşıldığından, talebin kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemli davalarda, vekille alıcının el ve işbirliği içinde kayıt malikini zarara uğratmak kastı ile hareket edip etmediğinin tespitinin zorunlu olduğu- Vekil taşınmazı davalıya 31.000,00 TL bedel karşılığında devretmiş olmasına rağmen gerçek değerin 79.412,90 TL olduğu saptanmış, davalının da 31.000,00 TL’den fazla bir miktar ödediği savunmasında bulunmadığı anlaşıldığından aradaki fark kadar davacının zarara uğratılmış olduğu ve bu nedenle davacının tapu iptali ve tescil talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Davalının vekalet yetkisini kötüye kullandığının ve taşınmazın danışıklı biçimde diğer davalıya devredildiğinin ileri sürüldüğü davada, satışın davacının iradesi doğrultusunda yapıldığı ileri sürülerek, bu iddianın kanıtlanması amacıyla belge ibraz edilmiş olduğundan ve ilgili belge için davalının kandırması sonucu boş olarak imzalandığı iddiası öne sürüldüğünden belgenin geçerli sayılıp sayılamayacağının ön sorun yapılarak tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde incelenmesi gerektiği-
İnşaat yapım sözleşmesinden kaynaklanan alacağa-
Davacının kullandığı ve davalıya pay satan kişilerin kullandığı ayrı ayrı bölümler var ise, satıcı zamanında kullanıma karşı çıkmayan, o yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda pay satışı nedeni ile önalım hakkını kullanmasının dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı- Davacının kullandığı ve davalıya pay satan kişinin kullandığı ayrı ayrı bölümler bulunup bulunmadığı belirlenerek, fiili taksimin mevcut olup olmadığı saptanması gerektiği-
14. HD. 26.06.2018 T. E: 791, K: 4856-
Tam ehliyetli kişilerin dahi her zaman yararlanma olanağı bulamadıkları tüketici kredisinden yararlanmış ve bu suretle bir menfaat elde etmiş olan davacının, davalı bankanın ödeme talebine kadar tam ehliyetli biri gibi hareket etmesi ve borcun ifası istendiğinde ehliyetsizliğini ileri sürerek ifaden kaçınması hakkın kötüye kullanılmasının tipik bir örneği olduğu-