Kat malikleri yöneticiliğinin sadece kat mülkiyetinden kaynaklanan hususlara ilişkin olarak kat maliklerini adına dava açma yetkisi bulunduğundan, davacı yöneticiliğin haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi davası bakımından aktif husumet ehliyetine sahip olmadığı-
Geçerli şekilde ortaklık ilişkisi kurulmadığının tespiti ve yatırılan paranın istirdadı istemi-
Geçerli şekilde ortaklık ilişkisi kurulmadığının tespiti ve yatırılan paranın istirdadı istemi-
Davacı vekili dava dilekçesi ve duruşmalardaki beyanlarında keşfen belirlenecek rayiç değer üzerinden önalım hakkının kullanılmak istendiğini belirtmiş olmasına rağmen resmi senetteki bedel üzerinden önalım hakkının kullandırılmasının "talep ile bağlılık ilkesi" ve "vekilin davayı yönlendirme hakkı" ilkelerine aykırı olduğu- Mahkemece davacı tarafa önalım bedelini depo etmesi için iki kez usulüne uygun süre vermiş olmasına rağmen bedelin yatırılmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
İ. sözleşmesinin ancak yazılı delil ile kanıtlanabileceği, bu yazılı delilin, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olması gerektiği, bu nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da; yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa, inanç sözleşmesinin tanık dahil her türlü delille ispat edilebileceği, buna göre; davaya dayanak yapılan yazılı inanç sözleşmesinin davacı ile dava dışı şahıs arasında yapıldığı, son malikin ise taşınmazı dava dışı kişiden satın aldığının anlaşıldığı, bu durumda; aradaki zincirin tamamlanması için bu kişilerin davada taraf olması gerekeceğinden, süre verilerek anılan kişilerin davaya dahil edilmesinin sağlanması ve taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esası hakkında karar verilmesi gerektiği, ayrıca; davacının Yunan uyruklu olması nedeniyle ile Tapu Müdürlüğünden, Yunan uyruklu davacının taşınmaz edinmesine engel bir durum olup olmadığının sorulması, ondan sonra yabancıların mülk edinmelerine ilişkin 2644 Sayılı Tapu Kanununun 35. maddesindeki koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerektiği-
Evli ve 3 çocuk sahibi olan işçinin, aynı işyerinde çalışan dava dışı evli bir işçi ile gönül ilişkisi yaşadığı, davacının bu davranışının işin normal yürüyüşünü ve işyerindeki çalışma ortamını olumsuz etkilediği ve davacının bu davranışının doğruluk ve bağlılığa aykırı olup; güven ilişkisinin zedelendiği, işverenin iş akdini feshinin özel hayata müdahale olmayıp, işverenin feshinin 4857 sayılı kanunun 25/II. maddesi kapsamında haklı nedene dayandığı-
Konkordato talep edenin teminat mektubunu paraya çevrilmesini isteme yetkisi ve bunda hukuki yararı bulunmadığı- Teminat mektubunu veren ve asıl ilişkideki alacağı teminat altına alan kişi yönünden ise, diğer alacaklılar gibi konkordato hükümlerine göre diğer alacaklılarla aynı statüde olacağı ve bu durumda teminat verenin teminatın paraya çevrilmesi istemesi durumunda, talebin ifa yerine teminatın paraya çevrilmesinin istenmesi halinde teminatın veriliş amacının ticari hayatın verimliliğinin önlenmemesi için ihtiyati tedbirin amaca aykırı olup olmadığı tartışılarak ve incelenerek sonuca varılması gerektiği- Konkordato ilanı nedeniyle, konkordato talep eden ile hukuki ilişkide bulunanın konkordatoyu bahane ederek ve bu nedenle sözleşmeyi feshedip fesih alacağı için teminatın parayı çevrilmesi talebinde de, talebin TMK. mad. 2 ve konkordato müessesinin işleyişinin sağlanması ve feshin buna engel olup olmadığı hususları incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği- Teminat mektubunun paraya çevrilmesinin konusunda güncel bir tehlike gösterilmeden paraya çevirmenin talep edilip edilmediği ve hangi nedenle bu talepte bulunulduğu açıklanmadan ve bizzat konkordato talep edenin tedbir isteminde bulunması HMK ya göre verilecek ihtiyati tedbirlerle ilgili kıstaslara uygun olmadığından, mahkemenin teminat mektubunun paraya çevrilmesi yönündeki ihtiyati tedbir talebinin yerinde olduğu-
Kötü niyetli olmasa da, alacaklı tarafından yasadaki boşluktan yararlanılarak bir ilamdaki haklar için ayrı ayrı takip başlatılarak sebepsiz zenginleşmeye neden olacak şekilde fazladan avukatlık ücreti talep edilmesinin hakkın kötüye kullanılması olduğu, bu durumun hukuk düzeni tarafından korunamayacağı, hakimin, yasadaki boşluğu objektif iyi niyet kuralları içinde doldurmak zorunda olduğu, ilam bir bütün olmasına rağmen yasal ve geçerli bir neden olmaksızın alacaklının 2 ayrı takip başlatmak suretiyle yasalarda belirtilen dürüstlük kuralına uymadığının, borçlunun zarara uğramasına neden olduğunun anlaşıldığı, ilgili yasal düzenlemeler karşısında alacaklının bu davranışı hukuk düzeni tarafından korunamayacağından mahkemece şikayetin kabulü ile takibin iptaline karar verilmesi gerekeceği-
İlam bir bütün olmasına rağmen yasal ve geçerli bir neden olmaksızın alacaklının vekalet ücreti ve yargılama gideri yönünden ayrı takip başlatmak suretiyle yasalarda belirtilen dürüstlük kuralına uymadığının, borçlunun zarara uğramasına neden olduğunun anlaşıldığı, ilgili yasal düzenlemeler karşısında alacaklının bu davranışı hukuk düzeni tarafından korunamayacağından mahkemece şikayetin kabulü ile takibin iptaline karar verilmesi gerekeceği-
Dava dilekçesinde her ne kadar 5403 sayılı Yasaya dayalı olarak önalım davası açılmış ise de, ortada sınırdaş arazi maliki tarafından açılan bir önalım davası olmadığı, davacının 1/2’sine sahip olduğu taşınmazda davalı üzerinde kaydedilen diğer 1/2 hisse için açılan bir davanın söz konusu olduğu- 5403 sayılı Yasada yapılan değişikliklerin, Medeni Kanun’da yer alan şufa hakkının ilgili hükümlerini tamamen kaldırmamış, sadece sınırdaş tarım arazisi maliklerine tarımsal bütünlüğü korumak şartıyla şuf’a hakkı tanıyarak özel bir düzenleme getirmiş olduğu- Mahkemece 5403 sayılı kanuna 6537 sayılı Kanunun 5. maddesi ile getirilen düzenleme ile fiili taksim söz konusu olsa dahi bunun hakkın kötüye kullanılması teşkil etmeyeceğinden bahisle davanın kabulü yönünde hüküm kurulmuşsa da, hissedar tarafından açılan kanuni şuf’a hakkına dayalı tapu iptali ve tescili davası söz konusu olup, keşif sonucu hazırlanan raporda dava konusu parselin tapuda her ne kadar tarla gözükse de aslında zemininde elma ağaçları olduğu, davaya konu 1/2 oranındaki hissenin ekonomik bütünlük ihtiva etmediğinden ifraz edilmemek şartıyla hissedarlara ya da 3. şahıslara satış ve devir işlemlerinde sakınca olmadığı belirtildiğinden ve bilirkişi raporunda fiili taksim olgusu yeterince aydınlatılamamış olsa da davacı vekili dava dilekçesinde yazılı beyanlarında ve keşif sırasında alınan beyanlarında zeminden anlaşılmasa da davacının ablası ile taşınmazı taksim ederek kullandıklarını, taşınmazda fiili taksim olduğunu belirtmiş olduğundan, davacı vekilinin beyanları dikkate alındığında fiili taksim nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği-