İktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespitinin büyük önem taşıdığı ve bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerektiği- Kötüniyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı ilkelerinin 8.11.1991 tarih 1990/4 esas 1991/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla kabul edildiği- Davalının iktisabının iyiniyetli olup olmadığının ve TMK. mad. 1023 hükmünün koruyuculuğundan yararlanıp yararlanamayacaklarının belirtilen ilkeler doğrultusunda gösterdiği tanıklarının da dinlenmesi suretiyle saptanması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ve noksan soruşturma ile hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
5510 s. K. mad. 59 ve 100 uyarınca Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından tutulan tutanakların aksi kanıtlanıncaya kadar geçerli olduğu- Kurum Denetmen Memuru tarafından düzenlenen raporda dinlenen köy muhtarı ve azaların davacı ile eski eşinin boşandıklarını bilmediklerini ve tarafların aynı evi paylaştıklarını bildirdikleri ve bu haliyle davacı ve eski eşinin fiilen birlikte yaşamaya devam ettikleri sabit olduğundan ve Sosyal Güvenlik Denetmen Raporunun aksinin de davacı tarafça ispat edilemediği anlaşıldığından, aylığın kesilmesine yönelik Kurum işleminin yerinde olduğu-
Paydaşlar arası el atmanın önlenmesi, ecrimisil ve tazminat istemi-
Davacı tarafça takip konusu borç ve fer'ileri vekalet ücreti dışında haricen ödenmesine rağmen bu ödeme icra dosyasına bildirilmeyip davacının taşınmazının satışına neden olunması nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemi-
Davacı işçi, davalı Belediye Başkanlığı işyerinde, kayden alt işveren işçisi olarak çalışmış olup, asıl işveren ile alt işveren arasında imzalanan sözleşmeye konu işin, 5393 s. Belediye Kanunu'nun 14., 15. ve 67. maddeleri uyarınca, hizmet alım yoluyla üçüncü kişilere gördürülmesinin mümkün işlerden olduğu- Sözü edilen düzenlemeler ile asıl işin tamamı ya da bir kısmı 4857 s. Kanun'un 2. maddesinde öngörülen sınırlamalara tabi olmaksızın alt işverene verilebileceği, ancak, bu durumun 4857 s. Kanun'un 2/7. maddesinin ve TBK.'nun 19. maddesi çerçevesinde muvazaa denetimi yapılmasına engel olmadığı- Eldeki dava dosyası bakımından, emsal nitelikteki davalarda ulaşılan sonucun aksi yönünde karar verilmesini gerektirir bir durumun bulunmadığı da gözetildiğinde, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayalı olduğunun kabulü gerektiği- Davalı belediye ile davalı alt işveren şirket arasındaki, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin 4857 s. K. mad. 2/7 ve TBK.'nun 19. maddesi çerçevesinde yapılan denetim neticesinde muvazaalı olduğunun ve iş sözleşmesinin geçerli veya haklı bir sebep bulunmadan feshedildiğinin anlaşılmasına göre, feshin geçersizliğiyle davacı işçinin davalı belediye işyerindeki işine iadesine karar verilmesi gerektiği- Muvazaanın iyiniyetli olan davacıya karşı ileri sürülmesinin iyiniyet kurallarına aykırı olması ve hiç kimsenin kendi hilesinden yararlanamayacağı ilkesi nazara alındığında, işe iadenin mali sonuçlarından davalı şirket de, davalı belediye ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulması gerektiği-
Aidat yükümlülüğü olan bir kooperatifte, ortağın uzun süre kooperatife uğramaması ve aidat borcu olup olmadığını takip etmemesinin, üyelik haklarından zımnen vazgeçtiği, eylemli olarak ortaklıktan çıkma iradesini yansıttığı manasına geleceği, bu durumdaki bir ortağın açtığı kooperatif üyeliğinin tespiti ve hisse devrine ilişkin kooperatif kararının iptali davasının 4721 sayılı Yasa'nın 2.maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralına aykırı düştüğünün ilke olarak kabul edilmesi gerektiği-
Feshin geçersizliğine ve işe iadesine ilişkin davada, davalılar arasındaki ilişki muvazaalı olarak kabul edilmesine karşın iyiniyetli olan davacı işçiye karşı taraf olmadığı muvazaanın ileri sürülemeyeceği, akdin hükümsüzlüğünün davacıya karşı ileri sürülmesinin MK.'nun 2. maddesindeki iyiniyet kurallarına aykırı olması ve hiç kimsenin kendi hilesinden yararlanamayacağı ilkesi gereğince muvazaalı işlemi yapan davalı Şirketin iş akdinin geçersiz nedenle feshi sonucuna bağlı yasal yaptırım sonucu doğan alacaklardan davalı belediye ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunun kabul edilmemesinin de isabetli olmadığı-
Tam ehliyetsiz kişilerin hukuki işlemlerinin hükümsüz olduğu- Herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğu- Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumadığı- Vesayet altındaki kişinin fiil ehliyetine haiz olduğu hususunda diğer tarafı yanıltmış olması halinde onun bu yüzden uğradığı zarardan sorumlu olacağı- Kendisini ehil bir kişi gibi gösterip hukuki işlem yapan ve bu suretle karşı tarafı zarara uğratan ehliyetsiz kişinin bu zarardan sorumlu olacağı-
Davacı sekreter olarak davalı belediyenin çalışma alanı içerisinde yardımcı iş kategorisinde değerlendirilebilecek hizmet sektöründe çalışmakta olup davalılar arasındaki hizmet alım sözleşmesinin “destek personel” alımına ilişkin olduğu anlaşıldığından, davalı belediyenin, yardımcı işlerinden olan temizlik, büro, kat görevi, şoförlük, mutfak ve bahçe çalışması gibi destek hizmetlerini alt işverene vermesi 4857 s. K. mad. 2/6-7. maddesi ve 5393 s. Belediye Kanunu'nun 67. maddesine göre mümkün olduğundan, geçerli bir asıl işveren-alt işveren ilişkisinin bulunduğu kabulu gerektiği- Mahkemece davacı işçinin alt işveren nezdindeki işyerine iadesine ve iş güvencesi hükümlerinin mali sonuçlarından her iki davalının müştereken sorumluluğuna hükmedilmesi gerekirken; asıl işveren-alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğu sonucuna varılarak davacının davalı belediyeye ait işyerine iadesinin hatalı olduğu- Davalılar arasındaki ilişki muvazaalı olarak kabul edilmesine karşın, iyiniyetli olan davacı işçiye karşı taraf olmadığı muvazaanın ileri sürülemeyeceği, akdin hükümsüzlüğünün davacıya karşı ileri sürülmesinin iyiniyet kurallarına aykırı olması ve hiç kimsenin kendi hilesinden yararlanamayacağı ilkesi gereğince, muvazaalı işlemi yapan davalı Şirket ortaklığının iş akdinin geçersiz nedenle feshi sonucuna bağlı yasal yaptırım sonucu doğan alacaklardan davalı belediye ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu-
Muris muvazaası iddiasına dayalı dava kural olarak herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye bağlı kalmaksızın her zaman açılabileceğinden, muvazaalı işlemin üzerinden uzun bir süre geçtikten sonra davanın açılmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde değerlendirilmeyeceği-