Ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamını veya mühim bir kısmını devir veya satın alan yahut bir kısmını iktisapla beraber işyerini sonradan işgal eden şahsın, borçlunun alacaklılarını ızrar kastını bildiği ve borçlunun da bu hallerde ızrar kastıyla hareket ettiğinin kabul edildiği, bu karinenin, ancak iptal davasını açan alacaklıya devir, satış veya terk tarihinden en az üç ay evvel keyfiyetin yazılı olarak bildirildiğinin veya ticari işletmenin bulunduğu yerde görülebilir levhaları asmakla beraber Ticaret Sicili Gazetesiyle; bu mümkün olmadığı takdirde bütün alacaklıların ıttılaını temin edecek şekilde münasip vasıtalarla ilan olunduğunun ispatla çürütülebileceği (İİK. mad. 280)- Dava konularından biri olan taşınmazda borçlu şirketin faaliyette bulunduğu çeltik fabrikasının olduğu, İİK. mad. 280'de belirtilen devir koşullarının gerçekleştiğinin iddia ve ispat edilmediği, davalı üçüncü kişi şirketin grup şirketlerinin de aynı adada komşu işyeri malikleri olduğu anlaşıldığından, davalılar borçlu şirket ile üçüncü kişi şirket arasındaki taşınmaz satış işleminin işyeri devri mahiyetinde olduğu ve bu bağlamda diğer dava konusu taşınmaz yönünden de anılan şirket yetkililerinin komşu işyeri sahipleri olarak borçluyu önceden tanıdıkları dolayısı ile mali durumu ve alacaklılarını ızrar kastını bildikleri anlaşıldığından, davanın tüm taşınmazlar yönünden İİK. mad. 280 gereğince kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Davalı 3. kişiler tarafından ödenen bedelle bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değer arasında misli fark bulunmadığı, ayrıca davalı 3.kişi ile borçlu arasında akrabalık, arkadaşlık, iş ortaklığı vs. gibi bir ilişkinin bulunmadığı, yani davalı 3.kişinin kötüniyetli olduğunun davacı tarafından ispatlanamaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davacının davalılar arasındaki ilişkiye dair ileri sürdüğü ceza dosyasının numarası belirlenerek dosya arasına alınması, içindeki delil ve beyanların incelenip taraflar arasındaki ilişkinin İİK 280. maddesi uyarınca tasarrufun iptaline tabi olup olmadığının değerlendirilmesi gerekirken, İİK  278'de belirtilen iki yıllık sürenin hak düşürücü süre gibi kabul edilip davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Davalının çocuklarının oturdukları evi babalarının borçları nedeni ile satmak zorunda olduğu yolundaki açıklamaları ve satışa rağmen 2 yıl boyunca kira bedeli ödenmeden oturmaya devam edildiği bu hali ile İİK'nun 280.maddesine göre davalının borçlunun mali durumu ve alacaklarını ızrar kastını bildiğinin sabit olduğu-
Dördüncü kişiler yönünden tasarrufun iptal edilebilmesi için kötüniyetli olduklarının davacı alacaklı tarafından somut bilgi ve belgelerle ispat edilmesi gerektiği- Bu şahsıların borçlu ile bir akrabalıkları tespit edilmediği gibi komşu oldukları yönünde somut bir delil de sunulmamış olup dördüncü kişiler yönünden bedel farkının iptali için tek başına yeterli olmadığı, tapu kaydında geçen bedel ödenmenin ispatı olduğu için başka bir ödeme olduğunun belgelenmesine gerek bulunmadığı, davalının salt çok az kar ile satış yapması kötüniyetin göstergesi olamayacağı- Dördüncü kişiler hakkındaki davanın reddi ile davalı üçüncü kişinin taşınmazı elinden çıkardığı tarihteki değeri ile bedelden sorumlu olduğuna karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarının İİK 282. maddesi hükmü uyarınca borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimselerle bunların mirasçıları aleyhine açılacağı-
Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için alacağın gerçek bir alacak olması, borçlu hakkındaki takibin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin ya da geçici aciz vesikası bulunması gerektiği- Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılacağı- İptal davalarının borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine ve ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da açılabileceği-
Davalıların diğer davalının yakınlıkları nedeniyle işlemlerini bilebilecek durumda olduğu sonucuna varıldığından aşağıda belirtildiği şekilde tazminat yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği- Tasarrufun iptaline konu taşınmazlardan birinin satış tarihi itibariyle değeri 79.014,00 TL; diğerinin değeri ise 75.735,00 TL olduğu, mahkemece asıl davada davacının istemiş olduğu 154.749,00 TL nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp, davacıya verilmesine, birleşen dosyada davacının açmış olduğu davasının kabulü ile 154.749,00 TL'nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp, davacıya verilmesine şeklinde hüküm kurulduğu, davacının alacağı için aynı taşınmaz ile ilgili hem asıl dosyada hem de birleşen dosyada tasarrufun iptali talep edildiğine göre mahkemece taşınmazların değerini aşmamak ve tahsilde tekerrür olmamak üzere karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesi bozma nedeni ise de bu yanılgının giderilmesinin yargılamanın tekrarını gerektirir nitelikte olmadığı-
Bankadan faizle kredi alan düşük gelirli bir memurun, bu krediyi faizsiz olarak başka birine nakden ve borç olarak vermesi ve vadeden sonra sekiz ay boyunca takibe girişmemesinin olayların normal akışına aykırı olduğu- Girişilen takipte ise sadece ana para istenmiş, vadeden takip tarihine kadar işlemiş faiz istenmemiş olduğu; ayrıca icra dosyasında sadece maaş haczi yapılmış olduğu, başkaca hiçbir işlem yapılmadığı- Bankadan faizle alınan krediyi faizsiz olarak borçluya verecek kadar iyi düzeyde ilişkiler var ise bu ilişkilerin maaş haczi yapmamayı da gerektirdiği; çünkü aynı iş yerinde çalışan iki arkadaştan birinin diğerinin maaşına haciz koydurması da olayların normal akışına uygun olmadığı- Kambiyo senedinin ve buna dayalı icra takibinin zarar verme kastıyla yapıldığı ve zarar verme kastının davalı üçüncü kişi tarafından da bilindiği bu maddi olgulara göre belirgindir ve davanın kabul edilmesi gerekirken reddine karar verilmiş olmasının hatalı olduğu- 
Anne-kız arasındaki tasarrufun İİK. mad. 278/3-1 uyarınca bağış niteliğinde olup iptali gerektiği- Dava değeri, iptali istenilen tasarruf konusu işlemin değeri ile takip konusu alacağın miktarından hangisi az ise o olduğundan, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin buna göre belirleneceği- Davalı yönünden kabul edilen taşınmaz hisse değerleri üzerinden vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken fazla vekalet ücreti takdir edilmesinin hatalı olduğu- Borçluların murisine ait iken dava dışı bir kooperatif ile kat karşılığı inşaat sözleşmesine konu edilen taşınmazlar üzerinde 10 katlı iki blok yapılıp 4 daire ile bu bağımsız bölümün altında bulunan bodrum ve müştemilattan çıkabilecek daireler ve işyeri gibi yerlerin  %50'si borçluya, %50'si dava dışı kişiye ait olacakğı kararlaştırıldığından ve sözleşme dava dışı anılan kooperatif tarafından tamamlanamamış ve davalı tarafından tamamlanmış olduğundan, mahkemece bilirkişi raporunda sözleşmede bahsi geçen  taşınmazlar değerlendirme yapılmadan hüküm kurulmasının hatalı olduğu- Mahkemece kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca davalı borçlu ile babasına düşen daire ve diğer bölümlerin tesbiti yapılarak, bu bağımsız bölümlerin dava dışı şahıslar adına tescillli olduğu tesbit edildiği takdirde, bu şahısların da davaya dahili sağlanarak, borçluya ait olması gereken yerler ile babasından intikal eden yerler için hissesine düşen miktara göre davanın kabulüne karar vermesi gerektiği-