Davalı 3.kişinin yargılamanın başından itibaren takibin danışıklı yapıldığını, amacın 3. Kişi şirkete ait malların ele geçirilmesi olduğunu ileri sürdüğü- Nitekim ... 8. Asliye Hukuk Mahkemesinde M. Mağaza aleyhine açılan tasarrufun iptali davasında verilen kısmen kabul kararının temyizi üzerine Yargıtayın ilgili kararıyla davalılar arasında düzenlenen dava konusu çekler ile bu çeklere dayalı olarak yapılan icra takiplerinin İİK 280/1 maddesi gereğince iptale tabi olduğu anlaşıldığından davacının takip konusu yaptığı alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulduğu, bozma ilamına yerel mahkemece uyularak davacının davasının kabulü ile; ilgili dosyalardaki takiplerin davacının alacak ve ferileriyle sınırlı olmak üzere iptaline karar verildiği- Bu durumda, alacağın gerçek olmadığı tasarrufun iptali davası ile de sabit olduğundan, alacaklı tarafından açılan (konusu istihkak iddiası olan) davanın ön koşul yokluğundan reddi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
6183 sayılı Kanun uyarınca açılan tasarrufun iptali davasında hükmedilecek avukatlık ücretinin maktu olması gerektiği- Dava konusu taşınmazın borçlunun dava dışı bankaya olan borcu nedeni ile yapılan icra takibinde cebri icra yolu ile satıldığı ve satıştan üçüncü kişiye bir para kalmadığı anlaşıldığından, konusu kalmayan dava hakkında yer olmadığına karar verilmesinin isabetli olduğu- Takip konusu kamu alacağının asil sorumlusu olan dava dışı şirkette, kamu borcunun doğduğu yıllarda davalı üçüncü kişi ile borçlu ortak olduğundan, 6183 s. K. mad. 30 kapsamında, davalı üçüncü kişinin, borçlunun mali durumu ve mal kaçırma amacını bilebilecek durumda olduğu ve bu nedenle davalılar haksız olup yargılama giderlerinin haksız olan davalılardan tahsiline karar verilmesi gerektiği-
Borçlu şirketin borca yaptığı itirazdan feragat ederek hakkındaki takibin kesinleştiği, borçlu adresinde yapılan haczin İİK. mad. 105 kapsamında "aciz belgesi" niteliğinde olduğu, davacının alacağının 2006 yılından gelen kredi borçlarından doğduğu, iptali istenilen temlikin bu tarihlerden sonra 01.04.2013 tarihinde gerçekleşmiş olduğu- Gerçek bir alacağı bulunan alacaklıya, borçlunun bir başkasından olan para alacağını temlik etmesinin ticari örfe dayalı geçerli bir ödeme aracı olduğu- Temlik tarihinde borçlu şirketin üçüncü kişiye borcu var iken, bu temlikin teminat salt teminat amaçlı olarak verildiğinin söylenemeyeceği-
Tasarrufa konu taşınmazın resmi devrinin davalı borçlu değil de, dava dışı bir başka kişi tarafından yapılması halinde, tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesi gerekeceği- Dava konusu taşınmazın borçlunun da faaliyette bulunduğu "işyeri" olduğu ve İİK. mad. 280'de belirtilen devir koşullarının gerçekleştiği iddia ve ispat edilmediğinden, davalı üçüncü kişilerin daha önce avukatlığını yapan kişinin borçlunun teyzesinin oğlu olduğu ve bu nedenle satıştan önce tanışıyor oldukları ve kimi zaman borçluya borç para verdikleri ve bunları iade etmediği de davalılar vekilinin dilekçelerinde açıkça belirtildiğinden, satış işleminin "işyeri devri" mahiyetinde olduğunun kabul edileceği ve şirket yetkililerinin borçluyu önceden tanıdıkları dolayısı ile mali durumu ve alacaklılarını ızrar kastını bildikleri anlaşıldığından davanın kabulü gerektiği-
 Kısa karar ile gerekçeli kararın çelişkili olması halinde, tasarrufun iptali davasına ilişkin kararın bu nedenle bozulmasına karar verilmesi gerekeceği- Tasarrufun iptali davasının taşınmazın aynına yönelik ayni bir dava olmadığı, alacağın tahsiline yönelik şahsi nitelikte bir dava olduğu- İptal davasının kabulü halinde, davacının, davaya konu teşkil eden mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını elde edeceği, davalı 3.kişi üzerindeki kaydın tashihine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebileceği- Mahkemece mutlak muvazaa nedeniyle tasarruf kesin hükümsüz olduğundan, taşınmazın davalı takip borçlusu adına tesciline karar verilmesinin hatalı olduğu-
Borçlu ile amcası arasında hangi ilişkiden kaynaklandığı yönünde bir delil sunulmayan ipotek ilişkisinin hayatın olağan akışına uygun düşmediği- İpoteğin kaynağı borç ilişkisi ve yapılan ödemelerin usulüne uygun delillerle ispat edilemediği uyuşmazlıkta, ipoteğin davacının şufa hakkını ortadan kaldırmak amacı ile muvazaalı olarak yapıldığının kabulü ile ipoteğin iptaline karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarının görülmesi için gerekli aciz belgesinin temyiz aşaması da dahil her aşamada ibrazının mümkün olduğu- Mahkemenin borçlunun satış tarihinde mali durumunun iyi olduğu bu nedenle taşınmazları mal kaçırma amacı ile satmasının mümkün olmadığı yönündeki gerekçesinin isabetsiz olduğu- İİK. mad. 278/3-1'de belirtilen akrabalar arasında yapılan satış bağış niteliğinde olup iptali gerektiği, maddede geçen 2 yıllık sürenin dolması nedeni ile bu maddenin uygulanma imkanı yok ise de, borçlunun baldızı ve kardeşlerinin borçlunun mali durumunu bilen veya bilmesi lazım gelen şahıslardan olduğundan, İİK. mad. 280 uyarınca, tasarrufun iptali gerektiği- Akit tablosunda borçlu ile adresi aynı olan ve inşaat işi ile uğraşan borçlunun demir aldığı kişinin İİK. mad. 280 uyarınca borçlunun mali durumunu bilebilecek şahıslardan olduğu- Dava esastan reddi halinde, davalı lehine, borç miktarından daha düşük olan taşınmaz değeri üzerinden nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Borçlu ve üçüncü kişi arasında İİK. mad. 278/3-1 anlamında bir yakınlık olduğu ve üçüncü kişinin borçlunun mali durumu hakkında bilgi sahibi kişilerden olduğu (İİK. mad. 280) ispat edilememiş olup üçüncü kişinin, satıştan önce ve sonrasında borçluya banka aracılığı ile yaptığı ödemelerin taşınmaz satışı için yapıldığı belirtilmemiş ise de, borçlu ve üçüncü kişi arasında satış dışında başka bir nedenle ödeme yapılmasını gerektiren bir ilişki tespit edilmediğinden bu ödemelerin taşınmaz satışı için yapıldığının kabulü gerektiğinden ve bu durumda tapudaki satış bedeli ile gerçek bedel arasında fahiş fark bulunmadığından tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali koşullarından birinin de dava dayanağı takibin gerçek bir alacağa ilişkin olması olduğu- Alacaklı hakkında tefecilik ve tehdit suçundan dolayı dava açıldığının anlaşıldığından ve davalı bu senedi kefil olarak imzaladığı için verilecek karar onun yönünden de hüküm ifade edeceğinden, ceza dosyasının sonucunun bekletici mesele yapılarak, takip dayanağı alacağın gerçek olduğunun anlaşılması halinde şimdiki gibi davanın kabulüne aksi durumda ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerekeceği-