Boşanma davası sonucu hükmedilen tazminat alacağına ilişkin alacağın doğumundan sonra, davalı ile oğlu arasında yapılan tasarrufun iptali davasının kabulü gerektiği- Takip konusu alacak miktarı iptali istenen tasarrufların değerinden daha düşük olan üzerinden vekalet ücretinin takdiri gerekeceği-
Mal varlığını artırılmasını önleyen ve kadastro sonucunda borçlunun kendi iradesi ile tespit ve tescilleri sağlayan işlem de bir tasarruf işlemi niteliğinde olduğundan tasarrufun iptaline konu olabileceği- Davalı borçlunun çocuklarının, babalarının durumunu ve amacının bilebilecek kişilerden olduklarından, tasarrufun iptali davasına konu taşınmaz ve taşınmaz hisseleri yönünden, davanın İİK. mad. 280/1 gereğince kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu taşınmazı tapu kaydında "davalıdır şerhi" olmasına rağmen satın alan davalı dördüncü kişinin, tasarrufun iptali davasında iyiniyet iddiasında bulunamayacağı-
Dosya kapsamından davalının 26.3.2010-21.2.2013 tarihleri arasında davalı borçlu şirketin eski eşi ile birlikte ortağı olduğu, eski eşinden 15.12.2008 tarihinde boşanmasına rağmen 2010 yılında alınan dava konusu aracın banka kredisine kefil olduğu, kredi borcunu 19.4.2013 tarihinde 20.000 TL olarak ödeyerek dava konusu aracı 22.4.2013 tarihinde borçlu şirketten aldığı, davalı ile eski eşi arasındaki ceza dosyasındaki 12.11.2012 tarihli hazırlık ifadelerinden tarafların birlikteliklerinin 2011 yılına kadar devam ettiğinin anlaşıldığı, yine dava konusu aracın 12.11.2012 tarihli tutanaktan davalının kullanımında olduğunun anlaşıldığı, takip konusu borcun tanzim tarihi olan 20.9.2012 tarihinde davalının borçlu şirketin ortağı olduğu, 12.11.2012 tarihli tartışma ve kavganın borçlu şirketin borçları nedeniyle meydana geldiği, dolayısıyla davalının ortağı olduğu şirketin durumunu ve amacını yani borçlarını bilmemesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı, yine dava konusu aracın davalı tarafından alacağa mahsuben (aracın banka kredi borcunu ödemiş olması) alınmış olması nedeniyle dava konusu tasarrufun İİK’nun 279/3-2 ve 280/1 madde gereğince iptale tabi olduğu-
Takip konusu borcun iptali istenen tasarruftan önce 28.10.2005 tarihli kredi kartı sözleşmesi ile doğmuş olduğu, 2.7.2013 tarihli haciz tutanağının İİK’nun 105.maddesi kapsamında geçici aciz belgesi niteliğinde bulunduğu, dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç bedel arasında misli fark bulunduğu, tapudaki bedel dışındaki ödeme iddiasının ispatlanamadığı, davalı ...’in eşi tarafından aldatıldığını bilmesine rağmen anlaşmalı boşanarak mal paylaşımı talebinde bulunmadığı, mevcut geliriyle dava konusu taşınmazı almasının hayatın akışına aykırı olduğu gibi borçlunun durumunu ve amacının bilebilecek kişilerden olması nedeniyle dava konusu tasarrufların iptale tabi olduğu-
Tasarrufun iptali davalarında, iptali istenilen işlemin, borcun doğumundan sonra gerçekleşmiş olması gerektiği- Borçlu ile davacı alacaklı arasındaki cari hesap ilişkisi davacı tarafından borçluya yapılan mal satışı ile başlamış olduğundan, takip dayanağı bononun düzenleme tarihine göre borcum doğum tarihinin tespit edilemeyeceği- Cari hesap ilişkisi incelendiğinde 09.10.2009 tarihinde başlayan ticari ilişkide 25.11.2009 tarihine kadar borç 40.763,65 TL ulaşmış, bundan sonra da takibin başladığı 05.05.2010 tarihine kadar borç sıfırlanmadan borç bu miktarın altına düşmeyecek şekilde ve artan oranda seyretmiş ancak mal satışına da devam edilmiş olduğundan, senedin tanzim tarihinde (01.03.2010) borçlunun 45.387,72 TL borcu olduğu gibi, bu borç belirtildiği gibi hiç sıfırlanmadan devam eden ticari ilişki içerisinde 28.04.2010 tarihinde ulaştığı miktar 48.108,41 TL olduğundan, takibin bu miktar üzerinde yapılmasının alacaklı ile borçlu arasındaki borcun 28.04.2010 tarihinde doğduğu anlamına gelmeyeceği- İptali istenilen ilk tasarruf,  borcun doğumundan sonra olduğundan mahkemece, işin esasına girilmesi gerektiği- Davanın ön koşul yokluğundan reddedilmesi halinde, maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değer arasında misli fark bulunduğu gibi, davalı borçlu şirket ortağı ile davalı 3 .kişinin aynı köy, cilt ve hanede nüfusa kayıtlı oldukları, aynı yörede ticari faaliyette bulundukları, davalının savunmasından borçlunun durumunu ve amacını bildiği ve emsal olarak sunulan ve Yargıtay tarafından düzeltilerek onanan bir diğer dosyada da "davalı borçlu şirket ortağı adına kayıtlı taşınmazı davalı 3. kişinin ağabeyine, borçlu şirketin adına kayıtlı taşınmazı da 4. kişiye, onun da davalının ortağı olduğu şirkete devrettiği her iki tasarrufun da iptaline karar verildiği" görüldüğünden, dava konusu tasarrufun İİK'nun 278/3-2, 280/1 maddeleri gereğince iptale tabi olduğu-
Borçlu ile davalı şirket arasındaki söz konusu tasarruf yönünden tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç bedel arasında misli fark bulunması nedeniyle İİK’nun 278/3-2, ayrıca davalı borçlunun ortağı ve temsilcisi olduğu şirket ile davalı şirket arasındaki ticari ilişki nedeniyle davalı 3.kişi şirketin borçlunun durumunu ve amacının bilebilecek kişilerden olması nedeniyle İİK’nun 280/1.madde gereğince iptale tabi olduğu- Davalı 4. ve 5. kişiler, muhtelif şirketlerde ortak ve yönetici olarak bulunmalarına rağmen adı geçen kişiler ile ortağı oldukları şirketlerin davalı borçlu ve onun ortağı olduğu şirket ile ticari ilişkisi içinde bulunduğu, aralarında organik ve fiili bağ olduğu davacı tarafından ispatlanamadığından dolayısıyla davalı 4.ve 5 kişinin kötüniyetli oldukları davacı tarafından ispatlanamadığından 4 ve 5 kişi durumundaki davalılar hakkındaki davanın reddine; bu durumda, davalı şirket hakkındaki davanın İİK’nun 283/2 madde gereğince bedele dönüşmesi nedeniyle davacının dava konusu alacak ve fer’ileriyle sınırlı olarak davalı 3.kişi şirketin dava konusu taşınmazı elden çıkardığı tarihteki bedeli olan 3.800.000,00 TL tazminatla sorumlu tutulmasına (aynı taşınmaza ilişkin olarak başka alacaklılar tarafından açılan ve tazminat olarak hükmedilerek kesinleşen dosyalar var ise o dosyalarla da tekerrür oluşturmayacak şekilde) karar verilmesi gerekeceği-
İvazlar arasında fahiş fark olduğu, borçlu ile davalının kardeş, diğer davalı ile ise aynı köyde ve aynı mahallede oturdukları ve aynı kooperatifte birlikte çalıştıklarından borçlunun mali durumunu bildikleri veya bilmesi lazım gelen şahıslardan olduğundan bahisle davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Boşanma protokolünde "davalı adına tapuda kayıtlı taşınmazın satılarak bedelinin %50 oranında paylaşımı" konusunda anlaşılmışsa da, bu bedelin kendisine ödenmemesi üzerine katkı payı alacağı davası sonucu açarak belirlenen bedelin tahsili için başlatılan icra takibine geçen davacı-alacaklı "davalı eski eşinin satmış olduğu evin bedeli ile yeni bir ev alarak babası adına tescil ettirdiğini, borçlunun babası olan diğer davalının da yeni alınan evin çıplak mülkiyetini torununa devrettiğini,  taşınmazın borçlu eşi ve ve diğer davalı müşterek çocukları tarafından kullanıldığını, nam-ı müstear şeklinde yapılan tasarrufların iptaline karar verilmesini" talep etmiş olup borçlu eşin babası olan davalının boşanan kızı ve torunu için ev alması ve bir baba olarak kendisini bu konuda sorumlu tutması hayatın olağan akışına uygun olmakla birlikte, bu sorumluluğu yerine getirebilecek ekonomik güce sahip olduğunun da borçlunun babası olan davalı tarafından ispatlaması gerektiği- Tasarrufun iptali davasına bakan mahkemece öncelikle davalı borçlu eski eşin sattığı ve elde ettiği taşınmaz bedelini ne şekilde harcadığı konusunda belge, banka hesap hareketleri, kredi kartı harcamaları, SGK kayıtları, çıkarıldığını belirttiği işyerinden çıkış belgeleri varsa aldığı tazminat miktarı, boşanma dosyası ile nafakaya ilişkin takip dosyası; davalı alacaklının hesap hareketleri, adi satış sözleşmesine ilişkin dava konusu taşınmaza ilişkin inşaat sözleşmesi, yapı ruhsatı...vb belgeler ile, gerektiğinden anılan şirketin ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması, davalı borçlu eşin babası olan diğer davalının aile nüfus kayıt tablosu istenerek dava konusu taşınmazın çıplak mülkiyetini 20 yaşındaki torununa devretmesinin hayatın olağan akışına uygun olup olmadığı, dava konusu taşınmazın rayiç değeri yönünden keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak karar verilmesi gerektiği-