Çıplak mülkiyetin devrine ilişkin tasarruf ile tasarrufun iptali davasının açılış tarihi arasında beş yıllık hak düşürücü süre geçmiş olduğundan, çıplak mülkiyet devrine ilişkin davanın reddinin isabetli olduğu- İntifa hakkının devri veya çıplak mülkiyet sahipleri lehine feragat edilmesi halinde, anılan tasarrufun iptale tabi olacağı- Dava konusu taşınmazın kargir apartman olmayıp "lokanta" olduğu anlaşılmakla, dava konusu bu tasarruf yönünden değerlendirme yapılarak (davalıların baba-oğul, karı-koca oldukları tasarruf konusunun iş yeri olduğu hususları da gözetilerek) karar verilmesi gerektiği- "Davalı borçlu ile diğer davalı eşin boşanmış olması, bu konuda davalı borçlu eşin ağır ceza mahkemesinde diğer davalı tarafından şikayet edilmiş olması nedeniyle mal kaçırıldığının kabul edilemeyeceği" gerekçesiyle "tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Taşınmazın tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç bedel arasında misli fark bulunmadığı anlaşılmakta ise de, borçlu ve üçüncü kişinin savunması ile tanıkların beyanlarında "dava konusu satış işleminin borca mahsuben yapıldığı" belirtildiğinden, borca mahsuben yapılan taşınmaz devrinin mutad ödeme olmaması nedeniyle dava konusu tasarrufun İİK. mad. 279/2 gereğince tartışılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Davalının kendisine olan 'altın borcu' sebebi ile davalıdan alacaklı olduğunun beyan edilmesi üzerine, davanın İİK'nın 277. vd. maddelerine dayalı 'tasarrufun iptali' olarak nitelendirmesi sonucu tasarrufun, İİK. m. 277. uyarınca iptal edildiği; fakat, tasarrufun iptali dava şartlarının (davacının alacağının gerçek olması, takibin kesinleşip kesinleşmediği, icra dosyasından usulüne uygun alınmış aciz vesikası bulunup bulunmadığı, borcun doğumunun tasarruf tarihinden önce olup olmadığı) tartışılıp, gerekçelendirmeden karar verilmesinin doğru görülmediği-
Davalı üçüncü kişi, davalı borçlu şirketin yetkilisinin yeğeni olduğundan, tasarrufun, İİK. mad. 280 gereğince iptale tabi olduğu- Dava konusu araç, davalı üçüncü kişinin borçları nedeniyle ihalede satılmış olduğundan; takip dosyasındaki ihale bedelinin, davalı üçüncü kişiden davacı tarafından yapılan icra takip dosyasındaki alacak miktarı ile sınırlı olarak tahsiline karar verilmesi gerektiği-
Davalının borçlunun yeğeni olduğu dikkate alındığında, borçlunun mal kaçırma kastını bilebilecek durumda olduğu, taşınmazın gerçek değerinin çok altında bir değer ile diğer davalı üçüncü kişiye devredildiği, tasarrufun borcun doğumundan sonra gerçekleştiği, haciz tutanağı ile geçici aciz halinin tespit edildiği, davacı alacaklının alacağını tahsil etme imkanının olmadığı, bu nedenlerle dava konusu tasarrufların İİK 280/1 maddesi gereğince iptale tabi olduğu-
İİK. mad. 284 uyarınca iptal davasının tasarrufun vukuu bulduğu tarihten itibaren beş yıl içinde açılması gerektiği- Yıl olarak belirlenen sürenin, başladığı güne yıl içindeki karşılık gelen günün tatil saatinde biteceği öngörüldüğünden (HMK. mad. 92),  iptali istenilen tasarruf 26.04.2011 tarihinde gerçekleşen uyuşmazlıkta, 26.4.2016 tarihinde açılan davanın süresinde açıldığının kabulü gerektiği- İİK. mad. 280/1, son cümle uyarınca, “işlemin gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıl içinde borçlu aleyhine haciz veya iflas yolu ile takipte bulunulmuş olması “ öngörüldüğünden ve tasarruf tarihi 26.04.2011, takip tarihe ise 31.10.2011 olduğundan, bu maddenin de uygulama olanağı bulunmadığı ve davanın diğer koşullarının değerlendirilmesi gerektiği-
Borçlu ile kardeşi arasındaki tasarrufun İİK. mad. 278/3-1 gereğince iptali gerektiği, aynı taşınmazı sonradan satın alan davalı, borçlu ile aynı yer nüfusuna kayıtlı olup aynı faaliyet alanında aynı sanayii bölgesinde iştigal ettiğinden, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve alacaklarını ızrar kastını bildiğinin kabulü ile bu tasarrufun da İİK. mad. 280/1 gereğince iptali gerektiği, diğer davalının ise, davalı borçluyu tanıdığı mali durumu hakkında bilgi sahibi olduğu davacı tarafından ispat edilemediğinden anılan şahıs yönünden davanın reddi gerektiği- Davalıların taşınmazı elden çıkardıkları tarihteki değerinin (borçlunun 1/2 hissesine tekabül eden) yarısın oranında müteselsilen tazminatla sorumlu olmaları gerektiği- Uzun yıllardır borçlunun sigortalı işçisinin kız kardeşi olan kişinin, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve alacaklılarını ızrar kastını bildiğinin kabulü ile bu tasarrufun da İİK. mad. 280/1 gereğince iptali gerektiği- Borçluyu tanıdığı, mali durumu hakkında bilgi sahibi olduğu davacı tarafından ispat edilemeyen dördüncü kişi yönünden davanın reddi gerektiği-
Tasarrufun iptali davasında davalılar, yargılamanın başından itibaren borçlunun aciz halinde olmadığını ve borcu ödeyebilir mal varlığının bulunduğunu iddia etmişlerse ve icra dosyası içerisinde borçlu adına kayıtlı 4 adet taşınmaz bulunduğu görülüyorsa mahkemece, borçlu adına kayıtlı taşınmazların takyidatları ile beraber tapu kayıtlarının ve kıymet takdiri yapılmış ise bu raporların getirtilerek borçlunun aciz halinin var olup olmadığı araştırılarak tarafların haklılık durumları da göz önüne alınmak sureti ile değerlendirilip oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece dinlenen davacı tanıklarının ifadelerinde, davalıların birbirlerini yakınen tanıdıklarını, davalıların yakın arkadaş olduklarını beyan ettikleri, mahkemece de söz konusu beyanlara göre hüküm kurulduğu, davalı borçlu ile davalının tanışıklık ilişkisinin nerden olduğu, davalıların komşu olduğunun iddia edilmesine göre, davalıların ikametgah ve iş adreslerinin neresi olduğunun, tapudaki adresleri, nüfus ve emniyet araştırması da yapılarak, davalı tanığının beyanı da değerlendirilerek karar verilmesi gerekirken sadece davacı tanık beyanlarına göre karar verilmesinin doğru olmadığı-
İİK. 277 vd. maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen, kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflar olup; muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmekteyken, İİK. 277 vd. maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel olmadığı- Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek, İİK. 283/1,2 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekeceğinden, bu madde sadece davacıya haciz ve satış isteme yetkisinin kıyasen uygulanması olup üçüncü kişinin tazminatla sorumlu olacağı anlamına da gelmeyeceği, bu nedenlerle mahkemenin davayı TBK'nun 19. maddesindeki muvazaalı işlemin iptali olarak nitelendirmesi gerektiği-