HMK.nun 389/1 maddesi gereğince ihtiyati tedbir kararı, ancak dava konusu hakkında verilebileceği, TBK.19 ve İİK. 277 vd uyarınca açılan davalar ayın ile ilgili olmayıp, alacaklıya, alacağını temin imkanı sağlayan nispi nitelikte davalar olduğundan, tasarrufa konu mallar üzerine ihtiyati haciz konulabileceği (İİK.281/2)- koruma tedbiri istemine konu taşınmazların aynı uyuşmazlık kapsamında bulunmadığından ve İİK. mad. 281/2 hükmünde ihtiyati haczin düzenlenmiş olduğundan, ihtiyati tedbir istemi yerinde olmadığı-
Uyuşmazlık konusunun "para" olduğu gözetildiğinde, dava dilekçesinde İİK'nin 281/2'nci maddesinin uygulanmasını talep etmesine rağmen ihtiyati tedbir talebinde bulunan davacı vekilinin kastının "ihtiyati haciz" olduğu anlaşılmaktadır.İİK'nin 281/2'nci maddesi ile aynı kanunun 257 ve devamı maddelerinde ön görülen ihtiyati haciz kararları, konuları ve sonuçları itibarıyla birbirinden farklıdır. Zira İİK'nin 277 ve devamı maddelerine göre tasarrufun iptali davası sabit olduğu takdirde alacaklı tasarrufa konu mal üzerinde cebri icra yoluyla hakkını alma yetkisini elde eder. Davanın konusu taşınmaz ise 3'üncü kişi üzerindeki kaybın düzeltilmesine gerek olmaksızın taşınmazın satış ve haczini isteyebilir, İİK'nin 281/2'nci maddesi uyarınca verilen ihtiyati haciz kararından sonra ilgili tasarrufun iptali davası kabulle sonuçlandığı takdirde alacaklı ayrıca bir icra takibi başlatmasına gerek olmadan iptal davası açılamadan önce başlatılan icra takibinden alacağını tahsil edeceğinden bu ihtiyati haciz kararı İİK'nin 257 ve devamı maddelerinde yer alan ihtiyati hacizden farklıdır. Hemen belirtmek gerekir ki İİK'nin 257 ve devamı maddelerine göre alınan ihtiyati haciz kararları sonrası dava alacaklı lehine sonuçlandığı takdirde aynı kanunun 264/3'üncü maddesine göre alacaklının 1 ay içerisinde takip talebinde bulunma zorunluluğu bulunmasına karşın, az önce belirtilen nedenlerle İİK'nin 281/2'nci maddesinde ön görülen ihtiyati haciz kararı için böyle bir zorunluluk bulunmamaktadır.
Borçlunun sahtelik nedenine dayalı olarak açtığı menfi tespit davası, İİK'nun 72. maddesi kapsamında bir dava olup, anılan maddedeki usule göre mahkemeden alınacak ihtiyati tedbir kararı ile icra takibinin durdurulabileceği- Sahtelik nedeniyle açılan menfi tespit davasının, Cumhuriyet Savcılığı'na aynı nedenle yapılan şikayet ve ceza mahkemesinde açılan davada kendiliğinden icra takibini durdurmayıp, bekletici mesele yapılamayacağı- HMK'nun 209.maddesi uyarınca icra takbinden sonra açılan menfi tespit davası bakımından takibin durdurulması mümkün olmadığı gibi somut uyuşmazlık bakımından tedbir hükümlerinin İcra ve İflas Kanunu'nda düzenlendiği, HMK'nun 389 ve devamı maddelerinde düzenlenen ihtiyati tedbir şartlarının ise bulunmadığı anlaşıldığından ilk derece mahkemesince verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu-
Uyarlama davalarında, kira bedelinin tedbir yoluyla belirlenebileceği- Mahkemece, Covid-19 nedeniyle kira sözleşmesinin uyarlanmasını talep eden kiracı şirkete ait defter ve kayıtlar getirtilerek, gerektiğinde muhasebeci bilirkişiden rapor aldırılarak, Devletten kira yardımı alıp almadığı araştırılarak, dava tarihi itibariyle düzenleyici mahiyette tedbir talebinin değerlendirilmesi gerektiği-
Tedbir ara kararı ilam niteliğinde olmadığından ilamlı icra takibinde bulunulamayacağı-  (Konkordato talepli davaya bakan) ticaret mahkemesince verilen ihtiyati tedbir kararının infazı ile ilgili isteğin ilamlı icra yolu ile infaz edilemeyeceği, tedbirin infazı için icra müdürlüğü veya yazı işleri müdürü veya bir başka adliye görevlisinin infaz memuru olarak tayin edileceği- İhtiyati tedbir kararlarının esasına ve infazına yönelik şikayetlere tedbir kararını veren mahkemece bakılması gerektiği- Tedbir kararına dayalı olarak takip başlatılması halinde takibin iptaline yönelik şikayeti inceleme görevinin icra mahkemesine ait olduğu-
İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında, takibe konu olan senedin sahteliği hususunda da ceza davasının açıldığı gözetilerek yazılı şekilde ihtiyati tedbir kararı verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu-
İhtiyati tedbirin verildiği tarihte yürürlükte bulunan HMK'nun 393/1. maddesine göre, tedbirin verildiği tarihten itibaren bir hafta içinde, verilen tedbirin uygulanmasının talep edilmesinin zorunlu olduğu- Mahkemece 17/02/2020 tarihinde tedbir verildiğine ve bir haftalık yasal süre 24/02/2020 tarihinde dolduğuna ve talepçi vekilince de, anılan yasal sürede tedbirin uygulanması istenmediğine göre, HMK'nun 393/1. maddesi uyarınca tedbirin kendiliğinden mürtefi olduğu- Bu durumda ortada itiraz edilecek bir tedbir kararı dahi bulunmadığı- Bir an için talepçi vekilinin 24/02/2020 tarihli dilekçesi tedbir kararındaki takdir edilen teminata ilişkin itiraz dilekçesi olarak değerlendirildiğinde de, bu kez itiraz üzerine mahkemece verilen bir karar olmaması hali gündeme geleceğinden, HMK'nun 341/1. maddesi uyarınca ortada istinafa tabi bir kararın bulunmadığı-
İhtiyati tedbir kararı verilebilmesi için tedbir konulması talep edilen mal ya da hakkın dava konusu olması gerektiği- Mahkemece HMK 389. maddesine göre, ihtiyati tedbirin ancak dava konusu edilen şeyler üzerine konulabilmesi nedeniyle, yerinde olmayan ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesine ilişkin ara kararının usul ve yasaya uygun olduğu-
İcra dairesinin yetkisizliğine karar verilmiş olmasının ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını gerektirmeyeceği- İhtiyati haciz kararı verildiği mahkemece kaldırılmadığı sürece, alacaklının ihtiyati haczin uygulanmasına dair isteminin reddinin hatalı olduğu-
Yeni koronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle açılan kiranın uyarlanması davasında ihtiyati tedbir kararı verilip verilmeyeceği- Davacı kiracının restoran olan kiralananda yapmış olduğu işin niteliği ve tüm koşullar ile taraflarca sunulan deliller göz önünde bulundurularak, kiranın mahkemece takdir edilecek bir miktar üzerinden ödenmesi konusunda "ihtiyati tedbir kararı" verilmesi, ancak bu tedbir kararının mahkemece belirli aralıklarla veya tarafların müracaatı üzerine değerlendirilerek durum ve koşulların değişmesi halinde kaldırılması veya belirlenen yeni bir miktar üzerinden devam etmesine karar verilmesi gerektiği-