İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında, takibe konu olan senedin sahteliği hususunda da ceza davasının açıldığı gözetilerek yazılı şekilde ihtiyati tedbir kararı verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu-
İhtiyati tedbirin verildiği tarihte yürürlükte bulunan HMK'nun 393/1. maddesine göre, tedbirin verildiği tarihten itibaren bir hafta içinde, verilen tedbirin uygulanmasının talep edilmesinin zorunlu olduğu- Mahkemece 17/02/2020 tarihinde tedbir verildiğine ve bir haftalık yasal süre 24/02/2020 tarihinde dolduğuna ve talepçi vekilince de, anılan yasal sürede tedbirin uygulanması istenmediğine göre, HMK'nun 393/1. maddesi uyarınca tedbirin kendiliğinden mürtefi olduğu- Bu durumda ortada itiraz edilecek bir tedbir kararı dahi bulunmadığı- Bir an için talepçi vekilinin 24/02/2020 tarihli dilekçesi tedbir kararındaki takdir edilen teminata ilişkin itiraz dilekçesi olarak değerlendirildiğinde de, bu kez itiraz üzerine mahkemece verilen bir karar olmaması hali gündeme geleceğinden, HMK'nun 341/1. maddesi uyarınca ortada istinafa tabi bir kararın bulunmadığı-
T.C. Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu'nun 03.03.2020 tarihli yazısında, davacının "Malign Neoplazm, Bölge Belirtilmemiş" tanısının tedavisinde pembrolizumab etken maddeli ilaç kullanımının uygun bulunmasına istinaden progresyona kadar kullanımının uygun olduğunun bildirildiği dikkate alındığında, yaklaşık ispat şartının gerçekleştiği, bu hastalığın türü ve tedavinin gideri gözetildiğinde ilacın Kurumca karşılanmamasının davacıda hayati tehlikeye yol açabileceği- "Mevcut bir durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlanacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikmesi sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği " dikkate alınarak dosyadaki mevcut deliller gözönünde bulundurmak sureti ile ihtiyati tedbir talebinin teminatsız olarak kabulü ile pembrolizumab (Keytruda) adlı ilacın davacının tedavisinde kullanılmak üzere bedelinin ilerde gerektiğinde sorumlusundan alınmak üzere kesinti yapılmaksızın ilgili kurumdan, davacının hastalığına ilişkin olarak Türkiye'de kullanılan standart tedavi ilaçlarını kullanması halinde bu durumun davacının sağlığında ciddi, hızlı ve geri dönüşü olmayan bir bozulmaya ya da ölüme ya da yaşam beklentisinde ciddi azalmaya veya yoğun acıya sebep olup olmayacağına dair değerlendirme içeren tıbbi raporun alındığı tarihe kadar ihtiyati tedbir yolu ile SGK tarafından karşılanması gerektiği- Davanın esasına ilişkin dilekçenin dayanağı endikasyon dışı kullanım izninde yer alan "progresyona kadar" kullanım, istinafa konu tedbir kararının uygulanması sonucu, Daire istinaf incelemesi öncesinde sağlanmış olmasına karşın, dayanak alınan belge içeriğinde süreyi aşar biçimde ve dava süresince geçerli tedbir kararı verilmesi yanında; ilacı uygulayan hekimin raporunun, bedeli dava konusu edilen ilacın kullanılmaması halinde bu durumun davacının sağlığında ciddi, hızlı ve geri dönüşü olmayan bir bozulmaya ya da ölüme ya da yaşam beklentisinde ciddi azalmaya veya yoğun acıya sebep olacağı konusunda kanaat edinmeye elverişli ve tedbir kararı için dayanak alınacak yeterlikte bir belge olmadığı gibi; davacının tedavisinde ilk aşamada dava konusu ilacın kullanımı yönünde bir uygulama yapılmayıp, farklı ilaçların kullanımı sonrasında bedeli dava konusu edilen ilacın, hastanın imkanlarıyla sağlanmak suretiyle kullanımı için izin alınması yoluna gidilmiş olması; yaşamsal önemde olduğu belirtilen ilacın tedavinin başından itibaren uygulanmayıp, kullanımının ertelenmesiyle yaratılan durumun davacının sağlığı üzerinde yarattığı etki konusunda da açıklama içermediğinden; bedeli dava konusu edilen ilacın yaşamsal gerekliliği veya tedavide kullanımının tıbbi zorunluluğunu ortaya koyan ve davanın esası yönünden yaklaşık olarak haklılığı ortaya koyacak kanıt sunulmadığı halde ihtiyati tedbir kararı verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı bulunduğunun karşı oy olarak benimsendiği-
Davacının akciğer kanseri olduğu tedavide kullanılan ilacın Kurum tarafından bedeli ödenecek ilaçlar listesinde yer almadığını, ilaç bedelinin karşılanabilirliğinin güç olduğunu, davacının bu ilacı kullanması gerektiğini ileri sürerek tedavisi için aldığı ilaçların bedelinin Kurumdan tahsiline karar verilmesini talep ettiği, ilacın bedelinin tedavi süresince Kurumca karşılanması için tedbir kararı verilmesi gerektiği-
İhtiyati tedbir kararı verilebilmesi için tedbir konulması talep edilen mal ya da hakkın dava konusu olması gerektiği- Mahkemece HMK 389. maddesine göre, ihtiyati tedbirin ancak dava konusu edilen şeyler üzerine konulabilmesi nedeniyle, yerinde olmayan ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesine ilişkin ara kararının usul ve yasaya uygun olduğu-
İcra dairesinin yetkisizliğine karar verilmiş olmasının ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını gerektirmeyeceği- İhtiyati haciz kararı verildiği mahkemece kaldırılmadığı sürece, alacaklının ihtiyati haczin uygulanmasına dair isteminin reddinin hatalı olduğu-
Yeni koronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle açılan kiranın uyarlanması davasında ihtiyati tedbir kararı verilip verilmeyeceği- Davacı kiracının restoran olan kiralananda yapmış olduğu işin niteliği ve tüm koşullar ile taraflarca sunulan deliller göz önünde bulundurularak, kiranın mahkemece takdir edilecek bir miktar üzerinden ödenmesi konusunda "ihtiyati tedbir kararı" verilmesi, ancak bu tedbir kararının mahkemece belirli aralıklarla veya tarafların müracaatı üzerine değerlendirilerek durum ve koşulların değişmesi halinde kaldırılması veya belirlenen yeni bir miktar üzerinden devam etmesine karar verilmesi gerektiği-
Arsa sahibi ile yüklenici arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayanılarak, yüklenicinin edimlerini tam olarak ve zamanında yerine getirmediği ileri sürülen davada; menfi ve müspet zararın birlikte istenemeyeceği, munzam zarar açısından davalı temerrüde düşürülmediğinden bu yöndeki talebin yerinde olmadığı, sözleşmede 70.000,00 USD ödeneceği hususunda bir hüküm bulunmadığı ve sözleşme fesih edilmediğinden 350.000,00 TL bina bedelinin istenemeyeceği gerekçesiyle; kira kaybı alacağının davalıdan dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesi gerektiği- Arsa payı karşılığı inşaat yapım işi, ticari iş mahiyetinde olduğundan davacının 3095 sayılı Kanun’un 2. maddesi gereğince avans faizi isteyebileceği, hal böyleyken, verilen kararda hüküm altına alınan faizin cinsinin belirtilmemesi hatalı olduğu gibi, hüküm yerinde de varsa temerrüt ile dava ve ıslah tarihleri dikkate alınarak faiz başlangıcının tayini gerekirken, faiz başlangıcının açıkça gösterilmemesinin doğru olmadığı ayrıca, dava konusu olmayan taşınmazlar hakkında ihtiyati tedbir kararı verilmesinin, ihtiyati tedbir şartlarına aykırı olduğu-
Konkordato talep eden borçlu lehine verilen teminat mektubunun, konkordato davasında, İİK mad. 287 vd. gereğince nakde çevrilmesinin engellenmesine yönelik tedbir karar verilemeyeceği-
Konkordato talep eden borçlu tarafından keşide edilen çeklere, çek kanunu ve ilgili mevzuat gereğince telafisi imkansız zararların oluşmaması adına karşılıksızdır şerhi verilmemesi yönünden tedbir kararının kabulü gerektiği-