Taraflar arasındaki kira sözleşmesine göre; kira sözleşmesinin başlangıç tarihinden itibaren 5 yıl süreli olduğu, sözleşmenin yenilenmeyeceğinin kiracı tarafından bu 5 yıllık dönemin sona ermesinden 3 ay önce kiralayana yazılı olarak ihbar edilmeyecek olursa, işbu sözleşmenin ayrıca herhangi bir işleme ya da bildirime gerek olmaksızın aynı şartlarla ve süre ile kendiliğinden uzamış olacağı, kira sözleşmesinin başlangıç tarihinin kira bedelinin kiralayan adına havale edildiği tarih olduğunun kararlaştırıldığı, kira sözleşmesinin özel şartlarından 5.maddesinde; 'İş bu sözleşmenin başlangıç tarihi, kira bedelinin kiralayan adına havale edildiği tarihtir' düzenlemesine yer verildiği, kira sözleşmesinin 5. maddesine göre 5 yıllık kira süresinin başlangıç tarihinin belirlenmesi ve uyuşmazlığın çözümünün yargılamayı gerektirdiği, bu durumda; uyuşmazlığın yargılamayı gerektirdiğinden bahisle davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Hukuk Genel Kurulu onama kararı, davalı şirket vekili yanında birlikte daimi çalıştığı belirtilen kişiye tebliğ edildiğinden ve karar düzeltme istemi İİK. mad. 366/3'de öngörülen 10 günlük karar düzeltme süresi geçirildikten sonra yapıldığından, istemin süre yönünden reddi gerektiği-
Borçluya “ödeme emri tebliğ edilemese” bile, alacaklının anlaşmazlığı ve takibi sürdürme iradesi mevcut bulunduğu sürece borçluya ödeme emrinin tebliğ edilmemesi şikayet ve itirazda bulunmasına engel teşkil etmeyeceği- Borca itiraz başvurusunun niteliği gereği duruşma açılarak, alacaklının anlaşmazlığı ve takibi sürdürme iradesinin mevcut olup olmadığı tespit edildikten sonra oluşacak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Alacak miktarının hacizli malların değerinden az olması dikkate alındığında, avukatlık ücretinin alacak miktarı üzerinden hesap edilmesi gerektiği- Takibin durdurulmasına karar verilip, infaz edildiğine dair dosyaya yansıyan bir bilgi olmadığı halde davalı alacaklı yararına tazminata hükmedilmesinin doğru olmadığı- Üçüncü kişinin açtığı istihkak davasında, davanın reddine karar verildiğinden, davalı - karşı davacı alacaklı vekili tarafından açılan tasarrufun iptali davasında, başlangıçta mevcut olan hukuki yararın ortadan kalktığı, bu nedenle tasarrufun iptali davasının hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
İki veya daha fazla işletmenin belli bir amaca ulaşmak için katkılarını birleştirdikleri ortaklığın, tüzel kişiliği bulunmadığından taraf ehliyetinin de olmadığı, bu nedenle; takibin bütün ortaklar hakkında başlatılmasının zorunlu olduğu, taraf ehliyetinin kamu düzeninden olup, mahkemece kendiliğinden göz önüne alınması gerektiği- Dosya içerisinde bulunan takip talebi ve örnek no:7 ödeme emrinin incelenmesinde; adi ortaklığı oluşturan ve tüzel kişiliği bulunan ortakların ayrı ayrı borçlu taraf olarak yer aldığı görülmekte olup; tüzel kişiliği, dolayısıyla taraf ehliyeti bulunmayan adi ortaklığın düzenlenen takip talebi ve ödeme emrinde taraf olarak gösterilmemesi yerinde olmakla beraber borçlusu iş ortaklığı olan faturaya dayalı olarak adi ortaklığı oluşturan şirketler hakkında yapılan takipte, talep edilen alacağın adi ortaklığın borcundan kaynaklandığının belirtilmediğinin görüldüğü, bu durumda; takibin iptaline karar verilmesi gerekirken ödeme emrinin iptaline karar vermekle yetinilmesinin isabetsiz olduğu-
Temyiz incelemesi sonuçlanmadan satış yapılması mümkün değilse de, icra mahkemesi kararına yönelik karar düzeltme yoluna başvurulmasının, satış da dahil olmak üzere icra işlemlerinin yapılmasına engel teşkil etmeyeceği-
Satış tutarı bütün alacaklıların alacağını tamamen ödemeye yetmezse icra dairesinin alacaklıların bir sıra cetvelini yapacağı- Sıra cetvelini düzenleme yetkisinin ilk haczi koyan icra dairesine ait olduğu- Borçluya ait paranın veya satılan malın tutarı vezneye girinceye kadar birden fazla alacaklı tarafından haciz konulması halinde anılan madde hükmü gereği icra müdürlüğünce derece kararı yapılması gerektiği- Derece kararının yapılması için mutlaka satış sonucu para elde edilmesinin zorunlu olmadığı- Hukuki tavsifin hakime ait olduğu kuralı dikkate alınarak, şikayetçi vekilinin icra mahkemesine başvurusu icra müdürlüğünün sıra cetveli yapılmadan ödeme yapılması işlemine yönelik şikayet olarak kabul edilerek, birden fazla alacaklı bulunması ve ihale bedelinin tüm alacakları karşılamaması nedeniyle, İİK'nun 140.maddesi gereğince, icra müdürlüğünce sıra cetveli yapılmasına karar verilmesi gerektiği-
Yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun mahkeme kararının İİK. 366 uyarınca onanması gerektiği-
İptal kararının Resmi Gazete’de yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiş ise de; Anayasa'nın 11. maddesinde, Anayasa'nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesi düzenlenmiş, 138. maddesi ise hakimlere her şeyden önce Anayasa'ya uygun olarak hüküm verme yetkisini tanımış olduğu-
İcra takibine  dayanak yapılan ilamın işçi alacağı olduğu, ilamda davalı olarak kat maliklerini temsilen ... 1. Bölge Yönetiminin gösterildiği ve mahkemece adı geçen yönetim hakkında hüküm tesis edildiği; 634 sayılı Yasa'nın 35. maddesine göre apartman yönetimi hakkında takip yaptıktan sonra aynı Kanun'un 20. maddesi uyarınca  ilama konu borcun yasal sorumlusu olan kat maliklerine  takibin  yöneltilebileceği; alacaklının bu konuda seçimlik hakkı bulunduğu; alacaklının, ilama dayalı olarak apartman yönetimi hakkında başlattığı takipte kat maliklerine de işletme projesine göre sorumlu oldukları miktar belirtilerek icra emri gönderebileceği-