Usulüne uygun olarak verilen icra kefaletinin ilam hükmünde sayıldığı, icra kefiline icra emri tebliğ edilebilmesi için icra kefaletinin kanunda öngörülen şekil şartlarına uygun olarak yapılması gerektiği, bu gerekçeyle de icra emri tebliği üzerine şikayet yoluyla icra mahkemesine başvurulması üzerine, mahkemece, TBK'nun 581 vd. maddeleri kapsamında icra kefalet işleminin  İİK'nun 38. maddesi uyarınca ilamlı icra takibine konu edilip edilemeyeceği yasal dayanaklarıyla değerlendirilmiş, (icra kefaletinin) ilamlı takibe konu edilemeyeceğinin belirlenmesi halinde; kefaletin geçersiz olduğuna değil, yalnzca bu kefalete dayalı olarak gönderilen icra emrinin ve (somut olayda mevcut ise) icra kefili sıfatıyla yapılan işlemlerin iptali ile yetinilmesi gerektiği-
Borçlunun, haczedilen taşınmazının; hâline uygun mesken olduğundan haczedilemeyeceğini ileri sürerek haczin kaldırılmasını icra mahkemesinden şikâyet yolu ile talep ettiği, alacaklının da icra mahkemesinde duruşma sırasında şikâyetin reddini talep ederek şikâyete karşı koyduğu, hacze konu taşınmazın hâle uygun mesken değerinden daha fazla değerde olduğu yapılan keşifle tespit edildiğinden, şikâyetin kısmen kabulüne kabul verilmesi sonucunda alacaklının kısmen haksız çıktığı; şikâyet sonunda hükmedilecek vekâlet ücretinin de yargılama giderlerine dahil olup, şikâyet yoluna başvuran kişinin kendisini vekille temsil ettirdiği, şikâyetin kısmen kabulü nedeniyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin madde 11/3'e göre; borçlu yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği, öte yandan; HMK'nın 326. maddesi uyarınca, diğer yargılama giderlerinin tarafların haklılık oranlarına göre paylaştırılmasının zorunlu olduğu, hâl böyle olunca; bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
İcra mahkemesi kararlarının ilgili olduğu icra takibi bakımından kesin hüküm oluşturduğu ve takibin devamı için gerekli olduğu göz önüne alındığında şekli anlamda kesinleşen karara karşı temyiz kanun yolunun açılmasının alacaklının alacağına kavuşmasını geciktireceği için hak arama özgürlüğünü zedeleyeceği- İcra mahkemesinin itirazın kaldırılması istemlerini, icra takibinin gerektirdiği hızı dikkate alarak icra ve iflas hukukunda düzenlenen güçlü delillere dayalı olarak incelenip karara bağlanması usul ekonomisi ilkesinin, bu ilke de adil yargılanmanın bir gereği olduğu- Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf dilekçesinin süre aşımından reddi kararı usule ilişkin nihai karar olup, İİK'nın 365. maddesinin son fıkrası uyarınca bu karar tarihinde itirazın kaldırılması ve tahliye kararına ilişkin icra mahkemesi kararı ile birlikte Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf isteminin süre aşımından reddine ilişkin kararının şekli anlamda kesin hüküm niteliğinde olduğu- İcra mahkemesinin itirazın kaldırılmasına ilişkin kararı maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmediğinden, borçlunun genel mahkemelerde İİK'nın 72. maddesine göre menfi tespit davası açarak takibi durdurma hakkı bulunduğundan bu bağlamda da mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğinden söz edilemeyeceği- Tefhimin yasaya uygun olmaması sebebiyle tefhime göre kanun yolu süresinin başlangıcından söz edilemeyeceği, kanun yolu süresinin tebliğ tarihinden itibaren başlaması gerektiği, mahkemeye erişim ve hukuki dinlenilme hakkının kamu düzeninden olduğu,bu ilkelerin kanun yolu olan istinaf veya temyizde re'sen dikkate alınması gerektiği görüşünün doğru olmadığı-
Elektronik tebligatta tebellüğ tarihinin, elektronik tebligatın muhatabın elektronik posta hesabına ulaştığı veya okunduğu tarih olmayıp, tebligatın muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonu olacağı- Elektronik yolla tebligat muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılacağı- 10 günlük karar düzeltme süresinin son gününün Kurban B.ı'nın dördüncü günü olan 14.08.2019 tarihine rastladığından, resmi tatil olması sebebiyle İİK. mad. 19/3 gereğince müddetin 15.08.2019 tarihinde biteceği-
Bilirkişi kurulu raporunda; imzaların borçluların eli ürünü olduğunun belirtildiği, Adli Tıp Kurulu raporunda ise; imzanın borçlunun eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediğinin bildirildiği, imza aidiyetinin tespit edilememesine rağmen alacaklının yeniden rapor talebinin bulunmadığı, imzanın borçlunun eli ürünü olduğunun kesin olarak saptanamadığından borçlunun imza itirazının kabulü gerektiği-
Yargılama aşamasında davalı tarafın tazminat talebi olmadığı, alacaklı aleyhine tazminata hükmolunma şartları oluşmadığı, bu nedenle borçlu (davalı) lehine tazminata karar verilmesi isabetsiz olduğu-
Temyiz incelemesinin duruşmalı yapılmasının -işin ivediliği ve niteliği nedeniyle İİK 366 uyarınca- mümkün olmadığı-
İcra müdürlüğünün alacağın zamanaşımına uğradığından bahisle icra emri düzenlenmesi talebinin reddedildiği, alacaklının söz konusu müdürlük kararının iptali talebiyle icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece şikayetin kabulüne dair verilen kararın borçlu tarafından temyiz edildiği, uyuşmazlık konusu değerin temyiz kesinlik sınırının altında kaldığı gerekçesi ile temyiz dilekçesinin reddine karar verildiği-
Temyiz incelemesinin murafaalı yapılmasının reddi gerektiği (5311 s. K.'la değişik İİK. mad. 366)-
Alacaklının üzerine atılı sahtecilik suçundan beraat ettiği görüldüğü, alacaklının, sahtecilikten ceza verilen senet lehtarı ile fikir ve eylem birliği içinde hareket ettiği yönünde kötü niyet ve ağırkusuru ispat edilemediği, alacaklı bonoyu ciro yoluyla elde eden hamil olup senedin lehtarı konumunda olmadığından senetteki tahrifatı bilebilecek konumda olmadığı, bu durumda borçlu lehine kötü niyet tazminatına hükmedilemeyeceği-