Bir kimsenin sigortalı sayılması için, çalışma ilişkisinin hizmet akdine dayanmasının, çalışana yüklenilen iş görme ediminin de işverene ait işyerinde onun denetim ve gözetimi altında fiilen yerine getirilmesinin zorunlu olacağı, fiilen çalışma şartının gerçekleştiği yolunda, hiçbir yazılı delil bulunmaması, verilmesi gereken dönem bordrolarının verilmemiş primlerin yatırılmamış olması halinde söz konusu döneme ait çalışmanın varlığının kabulünün mümkün olmayacağı-
Davacının, yurda kesin dönüş yaptığı, zaman zaman yurt dışındaki çocuklarını ziyaret amacı ile yurt dışına çıktığı, arızi çıkışların, yurda dönmediği sonucunu yaratmayacağı, kaldı ki, davacının 1990 yılında %100 nisbetinde çalışma gücünü kaybetmesinin de yurt dışında çalışamayacağına karine teşkil edeceği, öte yandan işsizlik yardımı almasının da yeniden çalıştığı anlamına gelmeyeceği, iş bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeden davanın kabulü yerine 3201 sayılı Yasa'ya göre yaptığı borçlanmanın iptali isteminin reddinin isabetsiz olup bozma nedeni olacağı-
Yönetmelikle tesbit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tesbit edilemeyen sigortalıların çalıştıkları yılın sonundan itibaren 5 yıllık hak düşürücü içinde hizmet tesbit davası açabilecekleri, davacının hak düşürücü süre içinde Kuruma başvurarak işverenin kendisini sigorta ettirmediğini ihbar etmesinin, ihbarının haklı çıkması şartıyla süreyi keseceği, davacının hak düşürücü süre içinde viziteye çıkmış olmasının Kurum’un bu olaydan haberdar olduğu binnetice çalışmanın tesbitinde kusurlu sayılması gerektiği sonucunu doğurmayacağı-
Asgari ücretin kamu düzeni ile ilgili olduğu, kamu düzeni ile ilgili hususlarda kazanılmış usuli haktan söz edilemeyeceği gibi, bu hususların yargılamanın her aşamasında hakim tarafından doğrudan gözetileceğinde kuşku ve duraksama bulunmadığı-
Kesintisiz 8 yıla varan uzun bir süreyi kapsayan hizmet süresinin tesbitine yönelik davanın, başkaca hiç bir bilgi ve belge ile doğrulanmayan salt yetersiz ve inandırıcı olmaktan uzak soyut tanık beyanlarına dayanılarak kabulünün düşünülemeyeceği-
Uyuşmazlık konusu dönemde Bağ-Kur'a tabi olarak faaliyette bulunduğu anlaşılan davacının SSK'dan emekliliğine dair kararın S.S. Kurumu'nca iptalinde isabetsizlik olmadığı-
Soyut düzeyde kalan tanık sözleri karşısında, hizmet tesbiti isteyen kişiyle birlikte çalışan ve işverenin bordrolarında kayıtlı diğer kişilerin ve işyerinin müdür, amir, şef gibi görevlilerinin bilgilerine başvurmak ve bunun sonucuna göre karar vermek gerekeceği-
S.S. K.’ndan bağlanacak ölüm aylığı, hizmetlerin birleştirilmesi sonucunda alınacak ölüm aylığından daha yüksekse, kuvvet ve nimet dengesi prensibi uyarınca hizmet sürelerinin sonuncusunun tabi olduğu Kanun tarafından bu Kanun'un mevzuatına göre aylık bağlanacağına ilişkin esasın uygulanmayacağı-
Sigortacının, sigorta bedelini ödedikten sonra ve fiilen ödediği bedel nisbetinde halefiyet hakkına dayanarak rücu imkanına sahip olduğu, rücu davasında, ödeme belgelerinin dava konusu olacağı tamamen karşıladığının, açıklıkla anlaşılmasının gerekeceği, rücua konu edilen sigortalı emtianın cins, kıymet, miktar ve değerlerinin hesaplanmasında, hakimin doğrudan tayin ve inceleme yetkisinin olduğu-
506 sayılı Kanun’un 79/8. maddesi hükmünce, kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın tespiti istenilen hizmetlerin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde açılmasının gerekeceği, davacının aynı işyerinde çalışmasını sürdürmesinin veya 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde tekrar aynı işyerine girerek çalışmasının hak düşürücü sürenin işlemesine engel teşkil etmeyeceği-