Yasada artışların rucü yoluyla istenebileceğine ilişkin herhangi bir hüküm bulunmadığından ve 1479 sayılı yasada, yapılan yardımların ilk peşin değerinin talep edileceği hükme bağlandığından davanın reddinin yerinde olduğu-
Maluliyet oranının artması nedeniyle tavan zarar hesabının belirlenmesi ve tahsislerdeki artış durumları da nazara alınarak rücu tazminatı talebine ilişkin olan davada daha önce görülen davada, değişen maluliyet oranı esas alınarak sigortalının zararı tespit edilmiş olup, bu karar Yargıtay'dan geçerek kesinleşmiştir, kesinleşen bu hükümde belirlenen tavan sınırı itibariyle karşılanmayan zarar bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin kararda direnmesinin yerinde olduğu-
Davalı baba, oğlunun iş kazası neticesinde ölmesi nedeniyle oğlunun bakımına muhtaç olduğuna dair beyanname ve taahhütname vererek ölüm geliri almıştır, daha sonra davalının bakıma muhtaç olmadığı tespit edilerek gelir tahsisi iptal edilmiş ve ödenen paranın istirdatı talep edilmiştir; ancak kurum işveren aleyhine dava açarak alacağını fazlası ile tahsil etmiş olduğundan kurumun sebepsiz zenginleşmesine yol açacak şekilde davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olacağı-
Sigorta müfettişi tarafından düzenlenen raporun, aksi sabit oluncaya kadar geçerli olacağı-
Yaşlılık aylığı almakta olanların sosyal güvenlik kuruluşuna tabi olarak çalışmaları durumunda, yaşlılık aylıkları kesilerek ödedikleri primlerin, işten ayrılmalarından sonra yaşlılık aylığının arttırılmasında dikkate alınacağı-
Hükme dayanak alınan yazıda; davacının yaşlılık aylığına hak kazandığının bildirildiği, yaşlılık aylığının bağlandığının bildirilmediği yazı içeriğinden anlaşılmakta olup; davacıya yaşlılık aylığı bağlayacak kurum ünitesinin ise, yurtdışı işçi hizmetleri dairesi başkanlığı olmayıp, tahsisler daire başkanlığı olduğu yönü ise tartışmasız olduğunda yurtdışı işçi hizmetleri daire başkanlığı yazısının, tahsis kararı olarak değerlendirilmesine olanak olmadığı-
Sigortalının, yaşlılık aylığının kesilmesinin başka sosyal güvenlik kurumlarına tabi olarak çalışması ile değil, sosyal güvenlik kurumlarına prim ve kesenek ödemeleri durumunda söz konusu olduğu-
Kurumun rücu alacağının haleflik ilkesine göre hak sahiplerinin isteyebilecekleri tazminat miktarı ile sınırlı olduğu-
506 sayılı kanunun 140. Maddesinde düzenlenen prosedürden geçmiş ve son olarak da sulh ceza mahkemesine yapılan itirazla kesinleşmiş olan idari para cezasının yasal olup olmadığı konusunda yargılama yapılamayacağından bu aşamada, para cezası ve buna uygulanan gecikme zammının, sosyal sigortalar kurumunun belli bir alacağı durumuna geldiği-
1.4.1981 tarihinden önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tescil edilmiş olanlar hakkında 506 sayılı kanunun 60. Maddesinin ( g ) fıkrası hükmünün uygulanmayacağı-