Davacı Kurumun, 506 sayılı kanunun 8 ve 9. maddelerinde öngörülen işyerini bildirme, çalıştırılan sigortalıları bildirme yükümlülüklerini yerine getirmeyen işverenler hakkında 140. madde uyarınca idari para cezası tayin ettiği, görüldüğü üzere uyuşmazlığın tamamen 506 sayılı kanunun uygulanmasından kaynaklandığı, 506 sayılı kanunun 134. maddesine göre, bu kanunun uygulanmasından doğan uyuşmazlıklar, yetkili iş mahkemelerinde.. görüleceği, idari para cezalarına sulh ceza mahkemesinde itiraz edilebileceği yasa hükmü ise de, genel hükümlere göre dava konusu edildiğinde görevli mahkeme belirtilmediğinden; 134. maddenin açık hükmü karşısında davada iş mahkemesinin görevli olduğunun kabul edilmesi gerekeceği-
Kanunla kurulan kuruluşun iştiraki konumunda olan şirketin emekli olanlara ödenen sosyal yardım zammını SSK`na geri ödemekle yükümlü olacağı, sosyal yardım zammı ödemelerine, T.C. Emekli Sandığında son verildiği ve taban ve kıdem aylığına katıldığı, bu ödemelerin, sadece S.S.K. ve Bağ-Kur`da devam ettiği, görülüyor ki, sosyal yardım zammının, aslında emekli aylıklarının yetersizliği nedeniyle yaşlılık aylığına müstehak olanların durumlarını iyileştirmek için bulunan bir formül olduğu, fakat ödeme yükümünün primli sistemle çalışan sosyal güvenlik kurumlarına karşılıksız ve katkısız olarak yüklenmesinin, sistemin özüne ve kurallarına aykırı olduğu, bu iyileştirmelerin, sistem içerisinde ve sistemin kurallarına göre yapılmasının gerekeceği, bu çevrede, iyileştirmeden yararlanacak işçiden, işçinin emeğinden yararlanan işverenden, gerektiğinde Anayasa uyarınca olanaklar ölçüsünde Devlet’ten alınacak karşılıklarla, sistemin finanse edilmesi zorunlu iken, bu yola gidilmeyerek, karşılıksız biç
S.S.K. na bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tesbiti istenilen hizmetin sona erdiği tarihi izleyen 10 yıl içersinde açılmasının zorunlu olduğu, 10 yıllık sürenin, hak düşürücü nitelikte olduğu, davacının aynı iş yerinde çalışmaya devam etmesi, hak düşürücü sürenin işlemesine engel olmayacağı gibi, hak düşürücü sürenin kesilmesinin veya durmasının da mevzu bahis olmadığı-
Bildirimsiz sigortalı çalıştırılması nedeniyle zararlandırıcı sigorta olayı sonrasında açılan rücuan tazminat davalarında da, işverenin kusurlu sorumluluğundan doğan tazminat davalarındaki tavanın kıyas yoluyla uygulanması hak ve nesafet kurallarına uygun bulunduğundan, mahkemenin yapacağı işin; hak sahiplerinin işverenden isteyebileceği tazminat (tavan) miktarını, önce kusur durumunu hiç gözetmeksizin belirlemek ve belirlenen tazminat miktarını geçmemek üzere tarafların kusurlu veya kusursuz durumlarını gözönüne alarak, tenkis hükümlerini uygulamak olmasının gerekeceği-
İlacın hayati önem taşıdığına ilişkin itirazın incelenmesinde sosyal sigortalar kurumu yüksek sağlık kurulunun görüşünün alınmasının, buna da itiraz olması durumunda adli tıp meclisinden alınacak sonuca göre karar verilmesinin gerektiği-
Sigortalıya yapılan harcamaların rücuan ödettirilmesi davasında, 506 sayılı Kanun’un 9 ve 10. maddelerindeki koşulların varlığı durumunda, 26. maddede öngürülen tavanın uygulanmasının gerekeceği-
Maddi hatadan kaynaklanan bu durum karşısında, ortada taraflar yönünden bir usuli kazanılmış hakkın varlığından söz edilemeyeceği, hal böyle olunca, zarar tesbitinde belirlenen doneler aynen kabul edilmek ve yalnızca sigortalının iş kazası sonucu % 11,3 oranında maluliyete uğradığı gözetilmek suretiyle yeniden inceleme yapılarak zarar tesbitinin gerektiği-
Bağ-Kur Kanunu’nun 24, 25 ve 26. maddelerinde öngörülen biçimde davacının Bağ-Kur'luluk ilkesinin varlığı dosya içeriğinden anlaşıldığına göre, 506 sayılı Kanun’un 3. maddesinin (f) ve (k) bentleri dikkate alınmadan davacı Sosyal Sigortalar Kurumu kapsamına alınamayacağı-
Ceza mahkemesinde mahkumiyetle sonuçlanan davada, iş güvenliği mevzuatına uygun olarak alınan bilirkişi raporuyla kusur oranı tesbit edildiğinden, rücuan tazminata ilişkin hukuk davasında yeniden bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek olmadığı-
Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 79/VIII. maddesindeki on yıllık hak düşürücü sürenin, tesbiti istenen çalışmanın geçtiği işyeriyle sigortalı işçinin bilahare çalışmakta olduğu işyerinin aynı işverene ait olması halinde, değişik (ayrı tüzel kişiliğe sahip) işverene ait işyerine geçme tarihinden itibaren başlatılmasının gerekeceği-