Uyuşmazlık salt 506 sayılı yasadan kaynaklanmamıştır; uyuşmazlığın çözümünde yanlar arasındaki hukuki ilişkide öncelikle Borçlar Kanununun adam çalıştırma ilkeleri ve vekalet akdi hükümleri uygulanabileceğinden bu durumda açık kanun hükmü ile iş mahkemesinde görüleceği belirtilmemiş olan bu tür davaların genel mahkemelerde görüleceği-
Mirasçıların ölenin desteğinden yoksun kalmaları sonucu mahrum kaldıkları desteğin Kurum ve işveren tarafından giderilmesi isteğine yönelik olan davada, davanın niteliği gözönünde tutularak,ölüm ile kaza arasındaki illiyet bağının belirlenmesi amacıyla tüm bilgi ve belgeler eksiksiz olarak getirtilmek, 506 sayılı Kanunun 109.maddesinde öngörülen prosedür işletilmek suretiyle bahsi geçen illiyet bağı tereddütsüz bir şekilde ortaya konulmak ve davada menfaati olduğu kuşkusuz olan Sosyal Sigortalar Kurumu Mahkemece doğrudan davaya dahil edilmek suretiyle taraf teşkili de yapıldıktan sonra davaya bakılarak sonuca göre bir karar verilmesinin gerekeceği-
Anayasa Mahkemesinin yukarıda açıklanan kararı ile 3201 sayılı Yasanın 3. maddesinde yer alan borçlanma koşullarından “yurda kesin dönüş koşulu” nun iptal edilmiş olması karşısında, “davacı işçinin borçlanma işleminin iptaline yönelik kurum işleminin tüm hukuki sonuçları ile birlikte iptaline”, aylık bağlama işlemi açısından da “davacı işçinin yurda kesin dönüşünün gerçekleştiği tarihe kadar bu hakkının askıda olduğu kabul edilerek işlem yapılması gereğini gözetmeyen kurum işleminin iptaline” karar verilmesinin gerekeceği-
Bir kimsenin sigortalı sayılabilmesi için sigortalı işe giriş bildirgesinin varlığı yeterli olmayıp aynı zamanda o kimsenin 506 Sayılı Yasanın 2.maddesinin belirlediği biçimde eylemli olarak çalışması da koşul olduğundan davacının çalıştığı işyerinin 506 Sayılı Yasa kapsamında bulunup bulunmadığı araştırılmak ve kendisi ile aynı dönemde birlikte çalışan ve SSK. dönem bordrolarında gösterilen kişilerin, bunlar olmadığı takdirde komşu işyerlerinin kayıtlarına geçmiş kişilerin bilgilerine başvurulmak ve sonucuna göre karar verilmesinin gerekeceği-
Davacının 13.10.1972 tarihini içeren işe giriş bildirgesi 01.08.1980 tarihinde Kuruma verilmiş olup bu tarihte hak düşürücü süre Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 79.maddesinin 5.fıkrasına göre 5 yıl olarak belirlenmesine ve hak düşürücü süre hakkın özünü ortadan kaldıran bir süre olduğuna göre hak düşürücü süre dolduktan sonra, işe giriş bildirgesi verilmesi ve primlerin ödenmesinin hak düşürücü süreyi yeniden canlandırmayacağı-
Sosyal Sigortalar müfettişince saptanan bildirim dışı kalmış işçiliğin takibine ilişkin davada mahkemece bu gibi durumlarda yapılacak işlem yöntemince işin esasına girmek ve dava konusu iş nedeniyle gerçekten işverenin prim borcu bulunup bulunmadığını veya ödenmemiş bir prim konusu bulunup bulunmadığını saptamak ve bu yolda tüm kanıtları topladıktan sonra bir sonuca ulaşmaktan ibaret olduğu-
Davacının isteğe bağlı sigortalılığının yasal olarak sona erdiği ve sigortalılık koşulları taşımadığı 6.3.1990 tarihinden sonraki dönem için 4247 sayılı yasadan yararlanması mümkün bulunmadığı gibi Kurumun hatalı işlemi ile geriye yönelik olarak primleri tahsil etmesinin de sigortalı olmadığı süreler yönünden davacı yararına kazanılmış hak yaratmayacağı-
506 sayılı yasanın 85. maddesinde isteğe bağlı sigortalılığın koşullarının belirlendiği, bu koşulların a) isteğe bağlı olarak devam edeceğini belirten bir yazı ile kuruma müracaatta bulunmak, b) müracaat tarihinden önce 506 sayılı Kanuna göre tescil edilmiş olmak c) herhangi bir Sosyal Güvenlik Kuruluşuna tabi olarak çalışmamak ve buralardan kendi çalışmalarından dolayı aylık bağlanmamış olmak d) isteğe bağlı olarak sigortaya devam edeceğini belirten müracaatının kurumca alındığı tarihi takip eden ay başından başlayarak her yıl için 360 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemek olarak öngörüldüğü-
Kurum, her ne kadar davacıyı sigortalı sayarak muhtelif tarihlerde borç bildirimleri yapmış prim talep etmiş ise de, davacının zorunlu Bağ-Kur sigortalılığının sona erdiği tarihte işi bırakma formu düzenleyerek Kuruma intikal ettirmediği, sonradan toplanan belgeler ile Bağ-Kur kapsamında olmadığının anlaşıldığı, sigortalılık koşulları taşımayan davacıdan Kurumun hatalı işlemleri sonucu primleri 4247 sayılı Yasaya göre tahsil etmesinin davacı yararına önceki süreler yönünden kazanılmış hak yaratmayacağı-