Yurt dışında işsizlik sigortasından aylık alanların aylık aldıkları ülkede ikamet etme zorunluluğunun olduğu, işsizlik sigortasından aylık almanın, yurda kesin dönüş yapmamanın ve yurt dışında oturmanın karinesini teşkil edeceği, bu karinenin aynı güç ve nitelikteki delillerle kanıtlanması gerekeceği, davacı, açıklanan doğrultuda yurda kesin dönüş yaptığını kanıtlayamadığına göre, davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Primin süresi içinde ve tam olarak ödenmeyen kısmına sürenin bittiği tarihten itibaren başlayarak tamamı ödeninceye kadar tahakkuk ettirilecek gecikme zammında; gecikme zammı oranlarının sonradan Bakanlar Kurulu kararı ile değiştirilmesi halinde; primin ödenmeyen kısmına işbu değişikliğin yürürlük tarihinden sonraki dönem için değişen gecikme zammı oranının uygulanması gerekeceği, gecikme zammı; ödeme süresi içinde primin ödenmeyen kesimine belli oranda bir paranın eklenmesi olup, hukuki nitelikçe tazminat vasfında olmadığından, faize faiz yürütülmeyeceği ilkesi kapsamında ödenmeyen gecikme zammı üzerinden faiz yürütülemeyeceği, kaldı ki 506 sayılı Kanunun 80. maddesi hükmüne göre primin ödenmeyen kısmına yasal faiz yürütülmesinin de mümkün olmayacağı, yanlış ve yersiz olarak alındığı anlaşılan prim ve fer’ilerinin Sosyal Sigortalar Kurumundan istirdadına ilişkin davalarda kanuni faize; taleple bağlılık ilkesi de gözönünde tutularak ödemenin yapıldığı tarihi takip eden aybaşından itiba
Davacı sigortalının, uyuşmazlık konusu dönemden önce başlayıp devam ede gelen Bağ-kurluluk statüsünün mevcut bulunduğu ve bu kişinin seyyar sebze satıcılığı ve daha sonra tahıl üreticiliğinden dolayı uyuşmazlık konusu dönem öncesi, bu dönem içinde ve daha sonra kendi adına kazanç sağladığı , bu kazançların SSK kapsamında sayılabilecek çalışma ve kazançlarının çok üzerinde bulunduğu, kişinin ekonomik yaşamında serbest kazançlarının kıyaslanmayacak derecede baskın olduğu, davacının baskın olan ve önceden beri başlayıp kesintisiz devam eden Bağ-Kur sigortalılığının açık varlığı karşısında, Bağ-Kur sigortalılığına geçerlilik tanınması gerekmekte olup, bu yönüyle ayrıca SSK çalışmasının gerçek olup olmadığının araştırmasına gerek bulunmayacağı- Mahkemece ilk hükümde yer almadığı halde direnme kararında SSK aleyhine masraf ve vekalet ücretine hükmedilmişse de SSK kurumunun dava açılmasına neden olmadığı gibi yargılama aşamasında niza da çıkarmadığı, davayı kabule de zorlanamayacağı nazara
Borçlanmaları kabul edilen sanatçıların 506 sayılı Yasa’nın 78. maddesine göre borç ödeme tarihindeki belirlenen asgari kazanç üzerinden malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerini bir defada kuruma ödemeleri şartıyla borçlanma belgesinde kayıtlı meslekleri ile ilgili çalışma sürelerinin tamamını veya bir bölümünü borçlanabilecekleri, borçlanma belgesinin verilmesi üzerine davacının, ilgili Bakanlıklar arasında yapılmış protokol kapsamındaki sanat dallarında, bir veya birkaç işveren nezdinde hizmet akdine dayalı olarak ve 506 sayılı Yasanın 2,4 ve 6.maddesi kapsamında sigortalı niteliğini haiz biçimdeki çalışmasının fiili olup olmadığı; işyerinin varlığı, borçlanma belgesinde öngörülen uğraşı alanının içeriği, bundaki ehliyetinin dayanaklarının araştırılması, iş yeri kayıtlarındaki işverenlerin tanık sıfatıyla dinlenmesi ve diğer tüm delillerin toplanması suretiyle araştırılıp saptanması, işverenin bulunmaması nedeniyle borçlanma belgesinin kanunda öngörülen kuruluş tarafından ve
Davacıya Bağ-Kur hizmeti ile birlikte yaşlılık aylığı bağlanıp uzun süre ödenmesi karşısında, hizmetin sonradan iptal edilmesinin M.K’nun 2. maddesindeki iyi niyet kurallarına aykırı bulunacağı-
Zararlandırıcı sigorta olayına maruz kalan sigortalının tazminatının hesabında hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan asgari ücretin esas alınmasının zorunlu olduğu, öte yandan asgari ücret kamu düzenine yönelik olduğundan, hakimin bu hususu re’sen nazara almakla yükümlü olacağı
Davacının muhtarlıktan dolayı Bağ-Kur sigortalılık kaydı 02.06.1992 tarihinde yapıldığı, Kurumun ona uzun süre prim ödettiği ve askerlikten doğan borçlanmasını kabul ettiği ve bu suretle sosyal güvenliğe kavuşmasına inandırdığı, kurumun davacıya uzun süre umut vermiş bulunmasının ardından Bağ-Kur sigortalılığını iptal etmesi iyi niyetli olmadığını göstereceği, bu nedenle Kurum işlemi iptal edilerek davacının yaşlılık aylığı için öngörülen koşullara sahip olup olmadığı araştırılarak sahipse davanın kabulü gerekeceği-
Sigorta olayının iş kazası sayılabilmesi için sigorta olayına maruz kalan kişinin Sosyal Sigortalar Kanununun 2. maddesi anlamında sigortalı olması ve sigorta olayının maddede sayılı ve sınırlı olarak belirtilen hal ve durumlardan birinde meydana gelmesi koşullarının birlikte gerçekleşmesinin zorunlu olacağı-
1.9.1996 tarihinde Sosyal Sigortalar kurumunca bağlanan yaşlılık aylığı ise Bağ-Kur’un 4 yıl sonra 20.10.2000 tarihli yazısı üzerine sosyal Sigortalar kurumunun 6.12.2000 tarihli yazısı ile yaşlılık aylığının iptal edildiğinin davacıya bildirildiği, yaşlılık aylığı bağlanarak 4 yıl ödendikten sonra aylığın iptalinin Medeni Kanunun 2. maddesinde öngörülen afaki iyi niyet kuralları ile bağdaşmayacağı-
SSK’nın, prim ve diğer alacaklarını 6183 SK. uyarınca takip ve tahsil edeceği, yasa koyucunun kamu alacağının daha süratli tahsilini sağlamak amacıyla İcra ve İflas Kanunu’ndaki takipten farklı bir yöntem getirdiği, İİK'ya göre yapılan takipte ikinci haciz ihbarnamesi gönderilmesi gerekirken, 6183 SK. 'ya göre yapılan takipte birinci haciz ihbarnamesinin gönderilmesinin yeterli görüldüğü, somut olayda, davacı haciz ihbarnamesine süresi içinde itiraz etmediğinden borcun zimmetinde sayılacağı, ancak davacı süresi içinde itiraz davası açtığından, borcun bulunup bulunmadığının araştırılması gerekeceği-