İsteğe bağlı sigortalılık öncesinde 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında sigortalı olan davacının, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa göre tescili bulunmadığı anlaşıldığından, anılan Kanunun 85. maddesi kapsamında isteğe bağlı sigortalı olarak kabulüne olanak bulunmayacağı-
Sigortalının, 2829 Sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkındaki Kanundan yararlanmaya, tüm sosyal güvenlik kurumlarına tabi hizmet sürelerini tamamen birleştirmeye zorlanmasının sosyal güvenlik sistemi ve yasanın amacı ile bağdaşmadığı gerçeğinin dikkate alınması gerekeceği, davacının Bağ-Kur’a prim ödemesinin bulunmaması halinde ise; tescilden itibaren Bağ-Kur sigortalılığının duracağı, yaşlılık aylığında bu sürelerin değerlendirilmeyeceği gözetilerek, davacının tahsis istemine şimdiki gibi SSK zorunlu ve isteğe bağlı sigortalılık süreleri dikkate alınarak karar verilmesi gerekeceği, her iki halde de, yapılacak inceleme ve araştırmanın dava dışı Bağ-Kur’un hak alanını ilgilendirdiği belirgin olup, Bağ-Kur’un davaya katılımının sağlanmasında yasal zorunluluk bulunacağı-
Sosyal güvenliğin, sosyal hukuk devleti tanımı içerisinde yer alan ve bu ilkeyi oluşturan temel kavramlardan birisi olduğu, sosyal güvenlik alanında oluşturulacak tüm kuralların, özde, sosyal hukuk devleti anlayışına uygun olmasının zorunlu olacağı, sosyal güvenliğin, insanlığın en derin gereksiniminin bir sonucu olacağı, bu gereksinimin, bireyin karşılaşacağı ve yaşamı için tehlike oluşturan olaylara karşı bir güvence arayışının ürünü olduğu- Anılan 24. maddenin yürürlüğüne ilişkin olarak yasada özel bir düzenlemenin yer almamasının, 506 sayılı Kanunun Ek 46. maddesinin bir yürürlük maddesi olmayıp, sadece bağlanan ölüm gelirinin kesilmesi yönünden bir düzenleme içermesi ve sosyal güvenliğin tanımlanan niteliği dikkate alındığında, 506 sayılı Kanunun ana ve babaya gelir bağlanmasını düzenleyen 24. maddesinin, gerek ölüm tarihinde, gerekse yargılama sırasında yürürlükte olan yasalardan lehe olanının uygulanması gerektiği-
2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa tabi sigortalılar ile, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa tabi sigortalılar, kendi tabi oldukları Kanun çerçevesinde korunma altına alındıklarından; 2925 sayılı Kanuna göre tescil edilme işleminin, 506 sayılı Kanun açısından da, aynı tür tescil işlemi olarak kabul edilmesine olanak bulunmayacağı-
1479 Sayılı Kanunun 35. maddesinde yer verilen yaşlılık aylığı tahsis koşulları 25.08.1999 tarih ve 4447 sayılı Kanunun 28. maddesi uyarınca yeniden düzenlenerek, tam aylık yönünden yasada yer verilen diğer koşullara ek olarak “yaş” koşulunun da öngörüldüğü-
506 sayılı Yasanın 60. maddesinde öngörülen ve yaşlılık aylığından yararlanma koşulları olarak belirlenen; “yaş”, “sigortalılık süresi”, “prim ödeme gün sayısı”, “işten ayrılma” ve “yazılı istekte bulunmak” koşullarının 3201 sayılı Yasanın 6. maddesinde de aynen kabul edildiği, sadece; Türkiye’de çalışanların “işten ayrılma koşulu” burada; “yurt dışındaki ülkeden ayrılıp Türkiye’ye dönüş” biçiminde belirlendiği, şu duruma göre; Sosyal Sigortalar Kurumu; yurt içinde çalışan sigortalılar için; aradığı; işten ayrılma koşulunu yurt dışında çalışanlar içinde yurda dönüş koşulu olarak aramasının ve işlemleri buna göre yürütüp tamamlamasının zorunlu olacağı-
16.10.1997 tarihinden itibaren zorunlu Bağ-Kur sigortalısı bulunmadığının tespiti istemine ilişkin davada yapılacak işin; davacının kendi adına ve hesabına bağımsız çalışması bulunup bulunmadığı konusunda yapılan işin niteliğine göre Emniyet, Belediye ve Zabıtadan işyeriyle ilgili ruhsat, işyeri izin belgesi, tutanak gibi belgelerin bulunup bulunmadığı araştırılmalı, gerekirse tanık dinlemek suretiyle tarafların göstereceği delilleri de toplayarak, dosyada mevcut delillerle birlikte değerlendirmek ve varılacak sonuca göre karar vermekten ibaret olacağı-
Somut olayda, “Çoğun içinde az da bulunur” kuralı gereği, davacının kurumun ölçümleme işleminin yasal dayanağı kalmadığı iddiası ile ek prim ve gecikme zammı borcunun iptali isteminin, aynı zamanda işçilik oranına veya miktarına itirazını da içerdiğinin kabulü gerekeceği, öte yandan, bu tür davalar kamu düzenini ilgilendirdiğinden, mahkemece, doğrudan soruşturma genişletilmek suretiyle ve olabildiğince deliller toplanarak kurumun yasal prim alacağı bulunup bulunmadığının açıkça saptanması gerekeceği-
“Sakatlığı nedeniyle vergi indiriminden yararlanılması dolayısıyle yaşlılık aylığına hak kazanarak yaşlılık aylığı almakta olanlar Kurumca kontrol muayenesine tabi tutulurlar” hükmü ile sigortalıların yaşlılık aylığına hak kazanabilme koşullarını muhafaza edip etmediklerinin Kurum tarafından denetlenip değerlendirilmesine olanak tanındığı, bir diğer ifadeyle, anılan maddeye dayalı olarak yaşlılık aylığı alanların, sonradan değişen durum nedeniyle kontrole tabi tutulmalarının ve bu çevrede sigortalı ile Kurum arasında çıkan benzeri ihtilafların görülerek çözüme kavuşturulmasının gerekli bulunması karşısında, Yüksek Dairenin, sakatlık indirimine ilişkin idari kararın kaldırılması hususunun bekletici mesele olarak ele alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği yönündeki bozma kararına yerel mahkemece direnilmesinin usul ve yasaya uygun olacağı-
Bir kimsenin sigortalı sayılabilmesi için sigortalı işe giriş bildirgesinin varlığının yeterli olmayacağı, aynı zamanda eylemli olarak çalışmasının da koşul olacağı, hizmet tesbit davalarının da kanıtlanması bakımından özel bir yöntemin öngörülmediği, kimi ayrık durumlar dışında; resmi belge veya yazılı delillerin bulunmasının, sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olacakları, ne var ki bu tür kanıtların bulunmamasının, salt, bu nedene dayalı istemin reddine neden olmayacağı-