Anayasa ve 3201 sayılı Kanunun amaç ve ruhuna bakılmaksızın sadece borçlanma talebi sırasında Türk vatandaşı olmanın yeterli kabul edilmesi isabetsiz olup, 3201 sayılı Kanun uyarınca tanınan borçlanma hakkından, yurtdışında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak çalışan ve borçlanma sırasında Türk vatandaşı olanlar yararlanabilirler, göçmen olarak Türkiye’ye gelenler, yurtdışında çalıştıkları sürede Türk vatandaşı olmadıkları için borçlanamazlar ve yetkili makam kararıyla Türk vatandaşlığına alınmanın ise geçmişe etkili bulunmaması nedeniyle, yurtdışında sadece Türk vatandaşlığını kazandıkları günden sonraki sürelerinin borçlanarak değerlendirebileceği-
Anayasa ve 3201 sayılı Kanunun amaç ve ruhuna bakılmaksızın sadece borçlanma talebi sırasında Türk vatandaşı olmanın yeterli kabul edilmesi isabetsiz olup, 3201 sayılı Kanun uyarınca tanınan borçlanma hakkından, yurtdışında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak çalışan ve borçlanma sırasında Türk vatandaşı olanlar yararlanabilirler, göçmen olarak Türkiye’ye gelenler ise, yurtdışında çalıştıkları sürede Türk vatandaşı olmadıkları için borçlanamazlar; yetkili makam kararıyla Türk vatandaşlığına alınmanın ise geçmişe etkili bulunmaması nedeniyle, yurtdışında sadece Türk vatandaşlığını kazandıkları günden sonraki süreleri borçlanarak değerlendirebilecekleri-
Sürekli iş göremezlik derecesinin belirlenmesinde 506 sayılı Kanunun 109. Maddesine ve 28.06.1976 tarih ve 6/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre, Kuruma ait sağlık tesisleri tarafından düzenlenen raporlara dayanılarak verilen kararlara karşı ilgililerin, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kuruluna itiraz hakları mevcut olup, düzenlenecek Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu raporlarına karşı mahkemeye başvurma haklarının bulunduğu-
1982-1985 çekişmeli döneme gelince; bu dönemde yürürlükte olan 2654 sayılı Yasa'nın 24. maddesine göre bir kişinin Bağ-Kur'lu sayılabilmesi için vergi kaydının bulunması zorunlu olup sadece oda kaydı Bağ-Kur statüsünün oluşturulması için yeterli olmadığından bu dönem için herhangi bir prim ödemesi de mevcut olmadığından davacının Bağ-Kur'lu sayılamayacağı-
506 Sayılı Kanunun ek 36. maddesi 3. bendinde devredilen sandıklardan yararlanan personelin hizmet yılları ve primleri ödenmek veya ödenmiş olmak suretiyle 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa göre emsallerine uygun olarak intibakları yapılır; bu çevrede, davalı Sosyal Sigortalar Kurumunun işlemleri, devredilen Sandık Senedine, Tesis Tadil Sözleşmesi Yönetmeliğine ve yasal düzenlemeyi oluşturan 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunun ek 36. Maddesine uygun olup, davacı lehine kazanılmış bir hakkın varlığından da söz edilemeyeceği-
Devredilen sandıklardan yararlanan personelin hizmet yılları ve primleri ödenmek veya ödenmiş olmak suretiyle 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa göre emsallerine uygun olarak intibaklarının yapılması da dahil olmak üzere, devire ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca müştereken belirleneceği- “Sandığın aktif ve pasif üyelerinin sandığa prim ödemek suretiyle geçen hizmetlerinin 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa tabi hizmetler gibi değerlendirildiği, statüsüne göre gelir ve aylık bağlananlar ile bunların hak sahipleri hakkında 506 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı, aylıkları hâlen ödenmekte olanların bu kanuna göre intibakı yapıldığı” görülmekte olup davalı Sosyal Sigortalar Kurumunun işlemlerinin, devredilen Sandık Senedine, Tesis–Tadil Sözleşmesi Yönetmeliğine veyasal düzenlemeler uygun olduğu, davacı lehine kazanılmış bir hakkın varlığından söz edilemeyeceği-
1479 sayılı Bağ-Kur Kanununun 63. Maddesine dayanılarak açılan rücu davalarında, anılan Kanunun 70. Maddesinde özel bir düzenleme öngörülmemekle, genel kurallar uyarınca alacağın muaccel olduğu tahsil işleminin onaylama tarihinde zamanaşımı işlemeye başlayacağı-
Bir kimsenin sigortalı sayılabilmesi için sigortalı işe giriş bildirgesinin varlığı yeterli olmayıp aynı zamanda o kimsenin 506 sayılı Yasanın 2. Maddesinin belirlediği biçimde eylemli olarak çalışması da koşul olduğundan davacının, işyerinde eylemli olarak çalışıp çalışmadığının yöntemince araştırılmasının gerekeceği-
Sistemimizde çifte sigortalılık olmadığından sonradan girilen sigortalılığın geçersiz sayılmasının gerekeceği-
Çatışan sigortalılık sorununu, gerek 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve gerekse 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu birbirlerine paralel düzenlemeler ile, bir sigortalının önceden başlayıp devam edegelen sigortalılığına geçerlik tanıyarak çözüme ulaştırılacağı-