Davalı kurumdan, davacının ödediği borçlanma tutarının kaç prim ödeme gün sayısına karşılık geldiği sorularak, bu sürenin diğer prim gün sayısına eklenmesi ile 1800 gün koşulunun oluşması halinde ödeme tarihini takip eden aybaşından itibaren, eğer borçlanılan sürenin 1800 gün koşulunu sağlamadığı anlaşılırsa, 506 sayılı Kanun’un Geçici 93.maddesi uyarınca 5561 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce bu değişiklikle öngörülen şartları yerine getirdiği anlaşılmakla, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ödeme dönemi başından itibaren ölüm aylığına hak kazanıldığının tespitine karar verilmesinin gerektiği-
Sendikalar kurulurken gerek kurucu üye olan kişilerin nitelikleri, gerekse evrak ve tüzüğünde meydana gelebilecek kanuna aykırılık veya eksikliklerin giderilmesi amacıyla sendikaların faaliyetlerinin durdurulması veya kapatılması davalarını açabileceklerin sınırlı olarak sayıldığı, dava açma hak ve yetkisinin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na, İçişleri Bakanlığı’na veya ilgili Valiliğe ait olduğu; aynı sendika üyesi kişilerin ya da bir başka sendikanın dava açma ehliyetinin bulunmadığı-
01.04.1994 tarihinden itibaren başlayan, kaynaktan prim kesme anlamına gelen “prim tevkifatı” uygulaması ile 2926 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olup da Bağ-Kur’a prim borcu olanlar ile tarım sigortalısı sayılması gereken kişilerden primlerin tahsili ile sosyal güvenliğin yaygınlaştırılmasının amaçlandığı - Tarım Bağ-Kur sigortalılığının yasal dayanağını oluşturan 2926 sayılı Kanunda, bildirimsiz kalan sigortalılar için 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesinde öngörülen “hizmet tespiti” davasına koşut bir düzenlemeye yer verilmediği, prim tevkifatını takip eden devredeki tarımsal faaliyetin tespitinde ise, ziraat odası, tarım meslek kurum ve kuruluşlarının, kooperatif ve birliklerin kayıtlarının esas alınması, tescile ilişkin esas alınan bu kayıtların sona ermesi halinde ise, sigortalılıklarının aynı tarih itibariyle sona erdiğinin kabul edileceği -
Sigortalı, hak düşürücü sürenin işlemeye başladığı, hizmetin geçtiği yılın sonundan itibaren beş yıl dolmadan bildirimsiz kalmış çalışmalarının tespitini isteyebileceği, bildirimsiz kalan hizmetlerin tespiti yönünden öngörülen hak düşürücü sürenin, Kurum kayıtlarının düzeltilmesini de amaçlayan aidiyet davalarına kıyas ya da yorum yoluyla uygulanmasının mümkün olmadığı-
Bir kimsenin sigortalı sayılabilmesi için sigortalı işe giriş bildirgesinin varlığının yeterli olmadığı, aynı zamanda o kimsenin 506 Sayılı Kanunun 2. maddesinin belirlediği biçimde eylemli olarak çalışmasının gerektiği; bu bakımdan davacının işyerinde eylemli olarak çalışıp çalışmadığının yöntemince araştırılmasının gerektiği-
Tarımsal faaliyet süregelirken gerçekleşen kısa süreli SSK'lı çalışmalar tarım Bağ-Kur sigortalılık iradesini ortadan kaldırmadığı, bu çalışmaların dışlanması suretiyle tarımsal sigortalılığın devamına karar verilmesinin kabul edildiği-
3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkındaki Kanunun 4. maddesi; sosyal güvenlik kuruluşlarınca döviz ile değerlendirilecek sürelerin her bir günü için tahakkuk ettirilecek prim, kesenek ve karşılık borcu tutarının Bakanlar Kurulu Kararı ile değiştirilebileceği, değişen miktarın tahakkuk ettirilmiş borçlarının tamamını ödememiş olanların bakiye borç sürelerine de uygulanacağı, borçlanmaya esas prim tutarının, ödeme tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine göre belirlenmesi gerektiği, somut olayda davacının borçlanmaya esas bir ödemesinin bulunmaması karşısında, Kurum işleminin işlem tarihinde yürürlükte bulunan 2005/8776 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına uygun olduğu bu sebepten direnme kararının onanması gerektiği-
Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesinin, kişinin işe alınmış olduğunu gösterse de fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilmediği, sigortalılıktan söz edebilmek için, çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere uygun biçimde belirleneceği-
Yasanın, sigortalılık koşullarının bulunmaması karşısında, davalı Kurumu hatalı işleme sevk etmek suretiyle geçmişe yönelik primlerin tahsil edilmesi olgusuna hukuki bir sonuç bağlamadığı, davacının iyiniyetli kabul edilemeyeceği-
Davalı Kurumun, 3417 ve 4853 sayılı Kanunlarca kendisine yüklenen tahsil görevinin müteselsil borçluluk ile örtüştürülmesinin, yasada belirtilen amaç ve Sosyal Güvenlik Kurumu ile sağlanmaya çalışılan işlev ile bağdaşmadığı-