Anayasa Mahkemesince iptal edilen 619 sayılı KHK’nin Geçici 1.md.sinin somut uyuşmazlığa uygulanma olanağı bulunmadığı hususu da gözetildiğinde, 1479 sayılı Kanunun 3165 sayılı Kanun ile değişik hükmünün, sigortalılık için aradığı koşullar dikkate alındığında davacının eşinin zorunlu sigortalı olarak Bağ-Kur kapsamında değerlendirilmesinde, hak ve yükümlülüklerin, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma olgusunun gerçekleşmiş olması önkoşulu dikkate alınarak, vergi mükellefiyetinin oluşturulduğu tarih ile başlatılmasında yasal zorunluluk bulunduğu-
Dosya kapsamında bulunan gelirin peşin sermaye değerine ait tablonun incelenmesinden; bağlanan gelirin ilk peşin değer tutarının yanında ek peşin değerlerinin de bildirildiği, mahkemece bildirilen peşin ve ek peşin değerli tutarlarının tamamı dikkate alınarak, bu tutarın kusur karşılığının hüküm altına alındığı, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı sonrasında Kurumun rücu hakkının; Kanun gereğince sigortalı veya hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gerekli bulunan her türlü giderlerin toplamı ile gelir bağlanırsa bu gelirin ilk peşin değeri ile sınırlı bulunacağı-
4956 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 1479 sayılı Kanunun 41. maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (d) bentlerinde yazılı olan “üç tam yıl” ibareleri “beş tam yıl” olarak değiştirilmiş olup, Kanunun yürürlüğüne ilişkin 57. maddesinin (b) bendinde “yasanın diğer hükümlerinin 8.8.2001 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği-
506 sayılı yasanın 120. maddesinde belirtilen ve gerçek doğum tarihinin kayda yansıtılması şeklindeki yaşa ilişkin kayıt düzeltme davasının anılan madde hükmünce yaş tahsisi davası niteliğinde olmadığı-
Kurumun yasa ile kendisine yüklenen resen tescil görevini yerine getirmemesinin sonuçlarının sigortalıya yükletilmesinin TMK m. 2 ile bağdaşmayacağı, davacının 5458 sayılı yasadan yararlanma hakkının saklı tutulması isteminin kabulü gerektiği-
506 sayılı Kanunun "Sigortalılığın başlangıcı ve mecburi oluşu" başlığını taşıyan 6 ncı maddesinde, çalıştırılanların işe alınmalarıyla kendiliğinden "sigortalı" olacakları, sigortalılar ile bunların işverenleri hakkında sigorta hak ve yükümlerinin sigortalının işe alındığı tarihten başlayacağı, bu suretle sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamayacağı, buna göre sigortalı olmanın, kamu düzenine ilişkin, kişiye bağlı, vazgeçilemez ve kaçınılamaz hak ve yükümlülük doğuran bir hukuksal statü olduğu- Kişilerin ve sosyal güvenlik kuruluşlarının bu statünün oluşumundaki rolünün yenilik doğurucu ve iradi bir durum değil, kanun gereği kendiliğinden oluşan statüyü belirlemekten ibaret olduğu- Sosyal güvenlik hakkından HUMK 91 kapsamında feragatin ve ilgili tarafından açılan sigortalılığın ve sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davadan vazgeçilmesinin olanaksız olduğu sadece ileride yeniden dava açabilme hakkı saklı tutularak, davalının rızası ile davanın takibinden vazgeçilebileceği-
‘Usuli kazanılmış hak’ kavramının kanunda yer almadığı halde Yargıtay uygulamalarına göre gelişmiş bir kavram olduğu, bu kavram çerçevesinde mahkeme, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen esaslara göre işlem yapma ve hüküm verme zorunluluğunun olduğu-
1479 sayılı Kanuna 27.02.1992 gün ve 3780 sayılı kanun ile eklenen geçici 8. madde uyarınca primlerin geç ödenmesinin geçmişe yönelik isteğe bağlı sigortalılık kazandıracağı-
4447 sayılı Kanunla yapılan değişiklik öncesi ve sonrasında; tam yaşlılık aylığı bağlanmasında 1479 sayılı kanunun 35. maddesi uyarınca 25 veya 15 yıl sigortalılık süresi yanında aranan diğer koşul da yazılı talepte bulunma ve talepte bulunulduğu tarihte prim ve her türlü borçlarını ödemiş olmak şeklindedir. 35. Maddenin a bendinin kuruma prim ve her türlü borcun ödenmiş olması koşulunun 25 veya 15 tam yıl sigorta priminin ödenmesi koşullarına ilişkin ele alınacağı-