Dosyada hükme esas alınan bilirkişi raporunda, yukarda sayılan ilkeler gözetilerek, davacının 31.12.1999 tarihinde satın aldığı basamak gözetilerek 20.basamak olduğu tespit edilip, buna göre davacının yaşlılık aylığının hesaplanmasının doğru olduğu-
Şu haliyle karar düzeltme isteminin yasal sürede yapılıp yapılmadığını denetleme olanağı bulunmadığından; mahkemece karar düzeltme isteyen davacılar vekiline H.G.K.’nun kararının hangi tarihte tebliğ edildiğinin tereddüde yol açmayacak şekilde tespiti ve belgelendirilmesi ve eksiklik giderildikten sonra dosyanın karar düzeltme incelemesi yapılmak üzere Yargıtay’a gönderilmesi için dosyanın mahkemesine iadesi gerekeceği-
Yerel Mahkemece öncelikle, 5510 Sayılı Kanunun 96.maddesi kapsamında araştırma ve inceleme yapılarak, yersiz ödemenin sigortalının kasıtlı ve kusurlu davranışından mı, yoksa Sosyal Güvenlik Kurumunun hatalı işleminden mi kaynaklandığının belirlenmesi ve varılacak sonuca göre yine 5510 Sayılı Kanunun 96.maddesi hükmü gözetilerek yapılacak değerlendirme ile iade yükümünün kapsamı ve miktarı konusunda bir karar verilmesinin gerekeceği-
Sigortalının ölüm tarihi itibariyle prim günü sayısı hak sahibi davacıya ölüm sigortası kolundan ölüm aylığı bağlanması için yeterli değilken, sigortalının hizmetlerinin tespitine ilişkin kararın kesinleşmesi ile birlikte tespit edilen gün sayısı, ait olduğu yıla mal edileceğinden, bu prim günü sayısı ölüm tarihi itibariyle ölüm aylığının bağlanması için yeterli hale gelmiş olduğu-
3201 sayılı Kanunun, yurt dışı borçlanmasının iptaline yönelik Kurum işleminin gerçekleştirildiği tarih itibarıyla yürürlükte olan 3’üncü maddesinde; yurda kesin dönüş yapılmış olması, borçlanma koşulu olarak öngörülmüş bulunmakla, söz konusu Kurum iptal işleminin geçerliliği belirgin olduğu gibi, borçlanma bedelinin, sigortalı davacının borcuna mahsup edilmiş olması karşısında, bir anlamda tasfiyeye uğrayan borçlanmaya geçerlilik tanınamayacağı-
Davacının yaşlılık aylığına esas sigortalılık süresinin hesabında, daha önce sigortalı olarak Türkiye'de tescili olmayanların 506 Sayılı Kanunun Geçici 81. maddesinin yürürlük tarihinden sonra, yürürlük tarihinden öncesine ait devreye ilişkin olarak yapacakları borçlanmaların, Geçici 81. madde uygulamasında gözetilmesi gerektiğini kabulle ve bu yolla 3201 sayılı Kanun uyarınca borçlanarak kazandığı sigortalılık süresini de dikkate alarak, davacının yaşlılık aylığına hak kazanıp kazanmadığını 506 sayılı Kanunun Geçici 81. maddesindeki koşullara göre belirlemesinin doğru olduğu-
Faiz sorumluluğunun kapsamına ilişkin olarak; ödemelerin davalının kasıtlı veya kusurlu davranışlarından mı doğduğu, yoksa Kurumun hatalı işlemlerinden mi kaynaklandığı belirlenerek 96'ncı madde hükmüne göre uygulama yapılmasının gerekeceği-
T.C. Anayasasının 65. maddesi uyarınca; Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun önceliklerini gözeterek mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirme yükümü altında olup; sosyal güvenliğe ilişkin ve yukarıda açıklanan yasal mevzuat, sigortalı veya haksahibi olmayan, bunların yardımcısı, refakatçisi veya bakıcısı konumunda olanların kullanımı için tasarlanmış cihaz bedellerinin karşılanması veya bu kişilere sağlık yardımı yapılması gereğine ilişkin hiçbir hüküm de içermediği-
Davacının sebepsiz zenginleşmede iyiniyetli olup olmadığı hususlarının belirlenmesi; ardından da yine 5510 sayılı Kanunun 96. maddesi hükmü gözetilerek yapılacak değerlendirme ve varılacak sonuç ile iade yükümünün kapsamı konusunda bir karar verilmesinin gerekeceği-
1479 sayılı Kanunun Geçici 18.maddesinde öngörülen “yazılı başvuru” şartı, şekil şartı olmayıp; sigortalının, 04.10.2000 tarihi öncesi döneme ilişkin vergiye kayıtlı olduğu süreyi, yasada belirtilen altı aylık süre içinde, Kuruma başvuruda bulunması veya borçlanma süresine ilişkin primi ödemesi halinde, prim ödemesinin de, borçlanma iradesini ortaya koymuş olacağı kabul edilerek sözkonusu maddeden yararlanması için yeterli sayılmalıdır; ancak altı aylık yasal sürenin geçirilmesi halinde anılan maddeye göre, 04.10.2000 tarihi öncesi vergiye kayıtlı olunan dönemin 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı-