Dosya içeriğine göre, dava dilekçesinde dava değerinin ............ TL olarak gösterildiği ve bu miktar üzerinden harçlandırıldığı, mahkemece dava konusu taşınmazların dava tarihindeki değeri tespit edilmeden ve tespit edilecek değer üzerinden harç ikmali yapılmadan karar verilmesinin doğru olmadığı- Dava konusu taşınmazların dava tarihi itibariyle değerleri toplamının dava dilekçesinde gösterilen miktar kadar olmadığı açık olduğundan, mahkemece dava konusu taşınmazların başında yapılacak keşif sonucunda alınacak bilirkişi raporu ile dava konusu taşınmazların dava tarihindeki değerinin belirlenmesi gerekirken, yargılama süresince alınması gereken dörtte bir karar ve ilam harcı tamamlanmadan hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Mirasçılık belgesinin iptali ve yeni mirasçılık belgesi verilmesine ilişkin karar, temyiz edilemeyecek kararlar niteliğinde olmadığı- Mirasçılık belgesinin iptali davasını, iptali istenen sulh hukuk mahkemesinin mirasçılık belgesinde mirasçı olarak gözüken mirasçılara husumet yöneltilerek açılması gerektiği-
Bölge Adliye Mahkemesinde, istinaf başvurusunun esastan reddinde, işin esası hakkında yeni bir karar verilmediği- İlk derece mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında karar verilmedikçe Bölge Adliye Mahkemelerinde "nispi" değil "maktu" karar ve ilam harcı alınması gerektiği-
Bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınması; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise ona bağlı kalınması gerektiği- Kanun’da ilk derece mahkemesince verilen kararların temyiz edilmesi hâlinde kesinlik sınırının tespitine dair açık bir hüküm bulunmadığından HMK’nın 341/2. maddesindeki düzenlemenin dikkate alınmasının gerekli olup, eldeki davada ön sorunun bulunmadığına birinci görüşmede oy birliğiyle karar verilerek işin esasının incelenmesine geçildiği- Olay tarihinde yürürlükte bulunan TBK’nın 49 ve devam eden maddeleri uyarınca, haksız fiil sorumluluğunun doğabilmesi için fiil ile zarar arasında “uygun illiyet bağı” bulunmasının zorunlu olduğu- ... 5. Asliye Ceza Mahkemesi dosyasında; davalının davacıya yönelik silahla tehdit suçu ile ilgili her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden davalının beraatine; nitelikli kasten yaralama suçundan ise davalının mahkûmiyetine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği- Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları mahiyeti itibariyle hukuk hâkimini bağlamadığı gibi, TBK’nın 74/2. maddesi gereği hukuk hâkiminin ceza hâkiminin kusur değerlendirmesi ve zarar belirlenmesine ilişkin kararı ile de bağlı olmadığı- Davanın tarafları arasındaki yaş farkı (olay tarihinde davacı 49, davalı 68 yaşındadır), olayın gelişimi, yaralanmanın meydana geldiği yerin daralan dönen merdiven olması hususları birlikte değerlendirildiğinde; davalının eylemi ile yaralanma sonucu arasında davalının tazminat sorumluluğunu gerektirecek şekilde uygun illiyet bağı bulunmadığından, davanın yasal dayanağı olan Türk Borçlar Kanunu’nun 49 ve 56. maddelerinde öngörülen koşullar gerçekleşmediğinden, mahkemece davanın reddine-
Belirsiz alacak davası şeklinde ileri sürülen alacak isteminde, talep tarihi itibariyle tüketici hakem heyetlerinin zorunlu görev sınırı dâhilinde bir dava değeri gösterilmiş olduğundan, öncelikle tüketici hakem heyetine başvuruda bulunulması gerektiği-
Belirsiz alacak davası şeklinde ileri sürülen alacak isteminde, talep tarihi itibariyle tüketici hakem heyetlerinin zorunlu görev sınırı dâhilinde bir dava değeri gösterilmiş olması halinde, öncelikle tüketici hakem heyetine başvuruda bulunulması gerektiği- "Tüketici hakem heyetleri" ile "tüketici mahkemeleri" arasında görev ilişkisinin varlığından bahsedilemeyeceğinden, davanın görevsizlik nedeniyle değil, tüketici hakem heyetine zorunlu başvurunun sağlanmasına ilişkin "dava şartı yokluğundan reddine" karar verilmesi gerektiği- "HMK. 107 uyarınca açılmış bir davada mahkemenin görevli olup olmadığının dava dilekçesinde gösterilen miktara göre değil, yapılacak tahkikat sonucunda mahkemenin tespit edeceği değere göre belirlemesi gerektiği, bu sebeple doğrudan davanın usul yönünden reddedilmesinin hatalı olduğu, alacak miktarının yapılacak yargılama neticesinde tespit olunan değerin tüketici hakem heyetlerinin görev sınırında olduğunun anlaşılması hâlinde "dava şartı noksanlığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği" şeklîndeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Dosya arasında bulunan bilirkişi raporu ile dava konusu taşınmazlar üzerinde davacıya ait payın değerinin 193.974,86 TL, ecrimisil bedelinin ise 12.155,76 TL olarak belirlenmesine göre, dava değeri toplamı 6100 sayılı HMK’nin 341. maddesine göre istinaf kesinlik sınırının üzerinde olduğundan, davalıların ecrimisil talebinin kabulüne yönelik istinaf isteğinin de Bölge Adliye Mahkemesince esastan incelenmesi gerekeceği-
Elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istekli davalarda dava değerinin el atılan yerin değeri ve ecrimisil toplamından ibaret olmasına göre; davalı vekilinin ecrimisilin kabulüne yönelik istinaf başvurusunun bölge adliye mahkemesince hükmedilen 2.501 TL ecrimisilin HMK'nin 341/2. maddesi gereğince kesinlik sınırı altına kaldığı gerekçesiyle incelenmemiş olmasının doğru olmadığı-
İhtiyati tedbir ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü halinde itiraz üzerine verilen kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabileceği- Tasarrufun iptali davasında, davalının "ihtiyati haciz kararının teminat mektubu karşılığında kaldırılmasına" ilişkin talebi üzerine ilk derece mahkemesince verilen red kararına karşı istinaf yoluna gidilemeyeceği, başkalaştırma ve değiştirmeyi içeren bu yeni kararın HMK mad. 341 kapsamına giremeyeceği
Kamu düzeninin gerektirdiği haller dışında istinaf dilekçesinde ileri sürülmeyen bir hususun Bölge Adliye Mahkemesince inceleme konusu yapılamayacağı- Sendikal tazminatın hangi ücret üzerinden hesaplanacağı hususunun kamu düzenine ilişkin olmadığı gibi, bu tazminatın hesabına esas ücretin belirlenmesi kanunun açık hükmüne aykırılık teşkil etmediğinden bozma sebebi olarak re'sen nazara alınamayacağı- Yargıtay'ın temyiz sebepleri ile bağlı olmaksızın kanunun açık hükmüne aykırılık hallerini inceleyebileceği öngörülmüşse de, istinaf incelemesinde ileri sürülmediği için istinaf dairesince incelenmeyen bir konunun temyizde ileri sürülmesi durumunda Yargıtay'ın bu temyiz sebebini incelemesinin mümküm olmadığı-