Bölge Adliye Mahkemesince gerekçeye uygun şekilde ilk derece mahkemesinin kararını kaldırarak yeniden karar verilmesi gerekirken, hem istinaf sebeplerinin reddine, hem de ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilerek şüphe ve tereddüt uyandıracak şekilde hüküm oluşturulması ve tashih kararı ile hüküm fıkrasında esaslı değişiklik yapılmasının hatalı olduğu-
Geniş (tam) istinaf sistemi- Dar istinaf sistemi- İstinaf sebeplerinin “kamu düzenine aykırılık” ve “taraflarca ileri sürülen” nedenler olarak ayrımı- Davacı idarenin istinaf sebebi olarak sadece zemin bedelinin yüksek belirlendiğine ilişkin itirazları ileri sürdüğü, "yapı bedeline" yönelik herhangi bir itirazda bulunulmadığı anlaşıldığından, kamu düzenine ilişkin olan harç yönünden ilk derece mahkemesi kararı kaldırılmak suretiyle yeniden karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı, yapının alt katının işyeri olması ve merkeze çok yakın durumda bulunması gibi gerekçelerle şerefiye bedeli eklenemeyeceği-
İhtiyati haciz karanın nihai bir karar niteliği taşımadığı ve görev yönünden verilmiş bir usulden ret kararının da HMK'nın geçici 3. maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceği- Görevsizlik kararının kesinleşmesini müteakip dosyanın gönderildiği mahkemece işin esası hakkında verilen karara karşı yapılan istinaf başvurusu esastan reddedilmiş ve bu kararın temyizi üzerine Özel Dairenin verdiği bozma kararına karşı yerel mahkeme direnmiş olup HMK'nın geçici 3 üncü maddesi gözetildiğinde, yargılamanın tâbi olduğu kanun yolunun belirlenmesinde ihtiyati haciz yahut görevsizlik kararının verildiği tarihin esas alınamayacağı- HMK’nın 341 ilâ 381 inci maddelerinde kanun yolu olarak yalnızca istinaf, temyiz ve yargılamanın iadesine yer verildiği, HUMK döneminde tanınmış olan karar düzeltme yolu düzenlenmediğinden, direnme kararının bozulmasına yönelik kararın kesin olarak tesis edilmiş olduğu- Bölge adliye mahkemelerinin göreve başladığı 20.07.2016 tarihinden sonra verilen mahkeme kararının temyizi üzerine tesis edilen karar aleyhine karar düzeltme yoluna gidilmesi mümkün olmadığından Hukuk Genel Kurulu kararının kesin olarak verilmesinde maddi hata bulunmadığı-
İlk Derece Mahkemesince verilen kararda prim alacağı Euro cinsinden, diğer alacaklar ise Türk Lirası (TL) cinsinden hüküm altına alınmış ve hükmedilen toplam alacak üzerinden alınması gereken nisbi karar harcının 19.160,24 TL olduğu belirtilmiş, davalılar vekili tarafından hükmedilen harcın 1/4 'ü temyiz peşin harcı olarak yatırılmış olup İBK gereğince peşin harcın temyize konu kararda belirtilen miktara göre alındığından tamamlanması gereken eksik temyiz harcının olmadığı; yabancı para alacağına karşı temyiz yoluna başvurulduğunda alınacak harcın temyiz yoluna başvurma harcının hüküm tarihindeki Merkez Bankası efektif döviz satış kuru üzerinden alınması gerektiği ancak eldeki davada harcın hüküm tarihindeki kur üzerinden yatırılmaması sebebiyle harç eksikliğinin tamamlanması için dosyanın İlk Derece Mahkemesine geri çevrilmesi gerektiği görüşünün Kurul çoğunluğunca benimsenmediği- Alınması gereken nispi temyiz harcının dava tarihindeki değer üzerinden belirlenmesi gerektiğinden somut olayda, mahkemece prim alacağı Euro cinsinden hüküm altına alınmış ve hükmedilen alacağın dava tarihindeki Merkez Bankası efektif döviz satış kuru üzerinden TL karşılığı belirlenerek dava değeri tespit edildiği, bu itibarla belirlenen bu değer üzerinden hükmedilmiş olan karar ve ilâm harcının eksik olmadığı; yabancı para alacağına hükmedilen davalarda karar ve ilâm harcının hüküm tarihindeki döviz kuru üzerinden belirlenmesi gerektiği ancak eldeki davada harcın dava tarihindeki kur üzerinden tespit edilerek karar ve ilâm harcına hükmedilmesi sebebiyle karar ve ilâm harcının eksik alındığı, bu nedenle kararın bu gerekçe ile usulden bozulması gerektiği görüşünün Kurul çoğunluğunca benimsenmediği- Elektronik posta yazışmaları, davacının görevi, A. T. O. M.(1) başlıklı belge ve tanıkların beyanları birlikte değerlendirildiğinde davacının distiribütörlere yönelik yapılan komisyon düzenlemesinden faydalanabileceğini kabul etmenin mümkün olmadığı, bu nedenle davacının 04.09.2014 - 31.03.2016 tarihleri arası dönem yönünden A. T. O. M. (1) başlıklı belgenin 4 (g) maddesinde yer alan satış pazarlama departmanı personeli için düzenlenen prim hükümlerinden faydalanacağı dikkate alınmaksızın hatalı değerlendirme ile distribütörlere uygulanan prim hükümlerine göre alacak hesabının yapılmasının hatalı olduğu-
Uyuşmazlık; davalılar nezdinde satış danışmanı olarak çalışan davacının 04.09.2014 - 31.03.2016 tarihleri arasındaki çalışmasına ilişkin prim (komisyon) alacağının ... başlıklı belgenin 4 (g) maddesinde yer alan satış pazarlama departmanı personeli için düzenlenen hükme göre mi yoksa distribütörler için düzenlenen komisyon hükmüne göre mi belirlenmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır..
Fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla icra dosyasına fazladan yaptığı ödemelerin iadesi ve icra dosyasına fazladan yapılan ödemeler için borçlu olmadığının tespiti isteğiyle açılan davanın kısmi dava niteliğinde olduğu ve kesinlik sınırının alacağın tamamına göre belirleneceği-
İstinaf talebinde bulunan taraf yönüyle olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
İştirak nafakası miktarının bir yıllık tutarının karar tarihindeki kesinlik sınırı temyiz sınırı altında kaldığından davalı yönünden iştirak nafakası miktarına ilişkin kararın kesin olduğu- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre ortak çocuğun ihtiyaçlarına nazaran takdir edilen iştirak nafakasının az olduğu-
Birleşen dava hakkında 20.07.2016 tarihinden sonra nihai karar verildiğinden ilk derece mahkemesince verilen karar istinaf incelemesine tabii olup, bölge adliye mahkemesince istinaf incelemesi yapılması gerektiği- Mahkemece hem belirlenen katılma alacağından hem de talep miktarından miras payı oranında sorumlu olduğu miktar düşülerek mükerrer tenzil yapılarak eksik alacağa hükmedilmesinin hatalı olduğu- Davacının miras payı oranında sorumlu olduğu miktar gözetilerek katılma alacağı miktarı belirlenmesi yerinde ise de, davanın mirasçılar arasında görülmesi nedeniyle, davalıların her birinin miras payları oranında sorumlu olduğu miktarında hüküm fıkrasında gösterilmesi ve yargılama giderlerinin de HMK'nın 326. maddesi ve miras payları göz önünde bulundurularak hüküm altına alınması gerektiği-
Ziynet alacağı davasının karar tarihindeki temyiz inceleme kesinlik sınırını aşmadığından, bölge adliye mahkemesinin kararının kesin nitelikte olduğu- Hüküm ile gerekçe bölümünde oluşturulan çelişkinin tek başına bozma sebebi olduğu-