HMK 46 uyarınca tazminat istemi- Davacı tarafından 110.000,00 TL manevi tazminatın tahsili talep edilmiş, Özel Dairece davanın reddine karar verilmiş olup dava değeri 2023 yılı itibarıyla temyiz kesinlik sınırı olan 238.730,00 TL’nin altında kaldığından davacının temyiz başvurusunun miktardan reddi gerektiği-
Hâkimlerin sorumluluğunu düzenleyen HMK 46 vd. gereğince, dairelerin ilk derece mahkemesi sıfatıyla karar verdiği ve temyiz incelemesini Hukuk Genel Kurulunun yaptığı işlerde duruşmalı olarak temyiz incelemesi yapılacağı konusunda açık bir düzenleme yer almadığı- Hukuk Genel Kurulunun incelemesine tâbi işlerde ayrık ve açık bir düzenleme olmadığı sürece duruşmalı inceleme yapılmasının olanaklı görülmediği- Davacı aynı olaydan kaynaklanan zarar nedeniyle davalı Hazineye karşı olan birden fazla talebini (maddi ve manevi tazminat) aynı davada birleştirdiğinden (objektif dava birleşmesi), taleplerin her biri ayrı dava olmakla birlikte, tek bir eylemden kaynaklandığından ve görünüşte tek bir hüküm bulunduğundan temyizde kesinlik sınırının tespiti için temyiz edilen maddi ve manevi tazminat tutarlarının toplamının esas alınması gerektiği- "Davanın maddi ve manevi tazminat istemini içerdiği, her iki istemin davaların yığılmasına konu olsa bile, her birinin ayrı dava olma özelliğini yitirmediği, maddi ve manevi tazminat istemlerinin ayrı kalemler olduğu, çoğu zaman tahkikatlarının ve delillerinin toplanma aşamalarında da farklılık bulunduğu, maddi ve manevi tazminata hükmedilebilme koşullarında da farklılık olduğu, maddi ve manevi tazminat taleplerinin iki ayrı dava olduğu, kesinlik sınırının belirlenmesinde maddi ve manevi tazminat miktarlarının ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Bazı davalara özgü olarak (ipoteğin kaldırılması, önalım, geçit ve mecra irtifakı vs.) kanun yoluna başvurulması hâlinde davacının talepleri yanında, davalının taleplerinin de mahkemece değerlendirmeye alınması ve istinaf/temyiz sınırının buna göre belirlenmesi gerektiği- Davacının "taşınmazlar üzerindeki ipoteğin 9 ETL (Eski TL)'şer olan borç miktarını ödemeye hazır olduklarını belirterek terkinine karar verilmesini" istediği davada, her ne kadar hüküm altına alınan ipotek bedeli karar tarihindeki istinaf sınırının altında kalsa da, davalı taraf yargılama aşamasında belirlenen ipotek bedelini kabul etmediğini bildirerek ödenmeyen bedel için (Belediye rayiç bedeli olan) 309.204,00 TL’nin ödenmesine yönelik savunmada bulunduğundan, davalının bu talepleri nazara alınmadan, istinaf kanun yoluna ilişkin hüküm eksik ve hatalı değerlendirilmek suretiyle hüküm altına alınan ipotek bedeli gerekçe gösterilerek istinaf dilekçesinin reddine karar verilmesinin  hatalı olduğu-
Uyuşmazlık; dava değerinin 4.000,00 TL olarak gösterildiği, yargılama sırasında davaya konu edilen taşınmaz değerinin 3.179,16 TL olarak belirlendiği ve taraflarca bu değere itiraz edilmediği çekişmesiz olan kadastro öncesi hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescili talebine ilişkin eldeki davada, İlk Derece Mahkemesince verilen karara karşı davacı vekilinin istinaf dilekçesinin Bölge Adliye Mahkemesince 6100 sayılı Kanun’un 341/2 ve 352 nci maddeleri kapsamında reddine karar verilmesini müteakip 22.07.2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanun’un 53 üncü maddesi ile 3402 sayılı Kanun’a eklenen Ek Madde 6 hükmünün yürürlüğe girmiş olması karşısında, 3402 sayılı Kanun’un Ek Madde 6 hükmünün somut olaya uygulanıp uygulanamayacağı, buradan varılacak sonuca göre İlk Derece Mahkemesince verilen kararın miktar itibariyle kesin hüküm niteliğini haiz olup olmadığı-
Kadastro tespitine itiraz ile tapu iptali ve tescil istemi- İlk Derece Mahkemesince verilen karara karşı davalı vekilinin istinaf dilekçesinin, Bölge Adliye Mahkemesince 6100 sayılı Kanun’un 341/2 nci ve 352/1 inci maddeleri kapsamında reddine karar verilmesini müteakip 22.07.2021 tarihli ve 7251 sayılı Kanun’un 53 üncü maddesi ile 3402 sayılı Kanun’a eklenen ek madde 6 hükmünün yürürlüğe girmiş olması karşısında, bu hükmün somut olaya uygulanıp uygulanamayacağı, buradan varılacak sonuca göre İlk Derece Mahkemesince verilen kararın miktar itibariyle kesin hüküm niteliğini haiz olup olmadığı- 
HMK'nin 341/4 maddesinde belirtilen miktarın altında kaldığı, istinaf incelemesine konu edilen kararın istinaf kanun yoluna başvurulabilecek kararlardan olmadığı, karar tarihi itibarı ile miktar yönünden kesin nitelikte bulunduğu görülmekle; İİK'nun 365/3. maddesi gereğince davacı vekilinin istinaf başvuru dilekçesinin reddine karar verileceği-
Tahliye davalarında istinaf sınırı, karar tarihindeki kira bedelinin 12 aylık tutarına göre belirlendiği ve karar tarihindeki kira bedelinin 12 aylık tutarı karar tarihindeki kesinlik sınırının(2022 için 17.830,00 - TL) altında ise kararın miktar yönünden kesin olacağı-
HMK m. 341/2 kapsamında direnme kararının verildiği tarihi itibariyle miktar yönünden kesinlik sınırının tespitinde, (m. 362/1-a'nın değil) m. 341/2'nin uygulanması gerektiği- Kanun yolu başvuru sınırlarının, başvurulacak kanun yoluna göre değil kararı veren mahkemeye göre belirlenmesi gerektiği- "Yargıtay bozma ilâmına karşı gerek bölge adliye mahkemesi gerekse kanuni düzenleme gereği ilk derece mahkemesinin vereceği uyma veya direnme direnme kararlarına karşı gidilebilecek olan kanun yolunun temyiz kanun yolu olduğu, kanun yolu başvuru sınırlarının kanun yoluna göre değil de kararı veren mahkemeye göre tespit edilmesi gerektiği görüşünün hukuki bir dayanağının bulunmadığı" şeklindeki görüşünün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği- Davalının evlilik birliği devam ederken satın almış olduğu arabanın nereden elde edilen parayla alındığı hakkında mahkemeye bilgi sunmadığı, davacının düğünde takılan ziynetlerin varlığını ve davalı tarafından alınarak bozdurulduğunu şüpheye yer vermeyecek şekilde kanıtladığı anlaşıldığından,  ziynet alacağı istemine ilişkin eldeki davanın kabulüne karar verilmesi gerektirdiği-
İşbu davanın belirsiz alacak davası olarak açılmış olması, yargılama aşamasında hesap bilirkişi raporu alınmak suretiyle davaya konu alacak miktarlarının belirli hâle gelmemesi, varlığı tartışmalı olan bu alacaklar yönünden davacı tarafça talep arttırımı yapılmaması gibi hususlar nazara alındığında varlığı tartışmalı olan ve miktarı belirli hâle gelmeyen dava konusu alacak yönünden miktar itibarıyla kesin olduğundan ve istinaf kanun yolunun kapalı olduğundan söz edilemeyeceği-
HGK. 12.04.2023 T. E: 4-74, K: 333