İlk derece mahkemesi (İş mahkemesi) kararında hükme ilişkin tüm hususlar gerekçeli karar ile birlikte açıklanmış olduğundan, istinaf yoluna başvuru süresinin gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren başlayacağı- Davalı vekilinin 7036 s. Kanun’daki gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık sürede istinaf nedenlerini belirtir dilekçe vermediği dikkate alındığında, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından davalı vekilinin süresinden sonra sunduğu gerekçeli istinaf dilekçesine değer verilmeyerek HMK. 355 uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı yönünden incelenmesi gerektiği belirtilerek verilen direnme kararının usul ve yasaya uygun olduğu-
Genel boşanma sebebinin düzenleme altına alındığı TMK’nın 166. maddesine dayalı boşanma davalarının evlilik birliğinin temelinden sarsılması ilkesine bağlı olduğu, burada hâkimin evlilik birliğinin temelinden sarsıldığına kanaat getirdiği durumlarda boşanmaya karar verebileceği, tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda tespit edilen kusur belirlemesinin ise sadece boşanmanın değil, boşanmanın feri sonuçlarını kapsayan velayet, tazminat ve nafakalar yönünden de sonuca etkili olduğu, bu nedenlerle genel boşanma sebebine dayalı davalarda tarafların kusur belirlemesine ilişkin gerekçe ile boşanma hüküm fıkrası arasında sıkı sıkıya bir bağlılıktan söz edilemeyeceği- Hüküm fıkrasının boşanmaya ilişkin bölümünün istinafa konu edilmeyerek kesinleştiği buna bağlı olarak da hükmün gerekçe bölümünün artık kesin hüküm etkisinde olduğundan söz edilemeyeceğinden, davada haklı çıkan tarafın dahi hukuki menfaati olduğu takdirde temyiz hakkı olduğu gözetildiğinde, tarafların ilk derece mahkemesince yapılan kusur belirlemesine karşı hükmün boşanma fıkrasına yönelik bölümünden bağımsız şekilde istinaf kanun yoluna başvurabilecekleri-Bu durumda; bölge adliye mahkemesince yapılacak olan işin; tarafların kusurlu davranışlarına ilişkin tüm deliller birlikte değerlendirilerek tarafların kusur durumunun belirlenmesi ve bu belirlemeye bağlı olarak boşanmanın fer'i niteliğinde bulunan talepler hakkında karar vermesi gerektiği-
Davanın reddine dair verilen kararın Yargıtay denetiminden geçerek esastan bozulması halinde, dosyadan (İİK. mad. 281/II gereğince) verilen ihtiyati haczin, davalı tarafından kaldırılması talebinin, mahkemece reddine dair verilen kararların incelenmesinin Yargıtay’ın görevi olduğu, bu dosya ile ilgili Bölge Adliye Mahkemelerince verilen tüm kararların yok hükmünde olduğu- İhtiyati haciz kararı ile amaçlanan davacı alacaklının alacağının zayi olmasını engellemek olduğuna göre, davalının teminat karşılığında ihtiyati haczin kaldırılması talebinin değerlendirilmesi gerektiği-
7251 s. K. ile 6100 s. HMK'da yapılan değişiklikle; yargılamanın yenilenmesine ilişkin kararların istinaf yoluna tabi tutulduğu- Yargılamanın yenilenmesinin, Harçlar Kanunu'nun 10. ve HUMK'nun 449. ile HMK'nun 381/1. maddelerinde açıkça düzenlendiği üzere; bağımsız bir dava niteliğinde ve bu durumda, mahkemece verilen kararın da yeni bir karar olduğu- Bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde; yargılanmanın yenilenmesi talebi hakkında ilk derece mahkemesince verilen kabul veya ret kararları, istinaf kanun yolunun yürürlüğe girdiği tarihten önce verilmişse, temyiz ve tashihi karar yoluna; sonra verilmişse, istinaf ve temyiz yoluna tabi olacağı-
Kanun yoluna başvuruda 'kanun yoluna başvuru tarihine' değil 'kararın verildiği tarihe' bakılacağı-
Yabancı para borcu ile ilgili alacaklarda talep edilen yabancı paranın dava tarihindeki efektif döviz kuru karşılığı Türk Lirası üzerinden dava değerinin belirlenmesi gerektiği- Kesin karara yönelik istinaf başvurusu ile ilgili ilk derece mahkemesince karar verilebileceği gibi bu konuda olumlu yada olumsuz bir karar oluşturulmadan, istinaf incelemesine gönderilen dava dosyaları ile ilgili olarak aynı yasa gereğince istinaf mahkemesince de karar verilmesinin mümkün olduğu-
HMK’nın 341/2. maddesi gereğince manevi tazminat davaları yönünden kesinlik sınırı olmaksızın istinaf yoluna başvurulabilmesine rağmen temyize ilişkin olarak bu şekilde bir istisna yer almadığından manevi tazminat açısından temyiz kesinlik sınırı göz önüne alınarak temyizin mümkün olup olmadığı değerlendirileceği-
Eşini evden uzaklaştıran, manevi anlamda bağımsız ev temin etmeyen, kadının eğitim hakkının engelleyen eşin; evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında tam kusurlu olduğu-
İhtiyati tedbirin verildiği tarihte yürürlükte bulunan HMK'nun 393/1. maddesine göre, tedbirin verildiği tarihten itibaren bir hafta içinde, verilen tedbirin uygulanmasının talep edilmesinin zorunlu olduğu- Mahkemece 17/02/2020 tarihinde tedbir verildiğine ve bir haftalık yasal süre 24/02/2020 tarihinde dolduğuna ve talepçi vekilince de, anılan yasal sürede tedbirin uygulanması istenmediğine göre, HMK'nun 393/1. maddesi uyarınca tedbirin kendiliğinden mürtefi olduğu- Bu durumda ortada itiraz edilecek bir tedbir kararı dahi bulunmadığı- Bir an için talepçi vekilinin 24/02/2020 tarihli dilekçesi tedbir kararındaki takdir edilen teminata ilişkin itiraz dilekçesi olarak değerlendirildiğinde de, bu kez itiraz üzerine mahkemece verilen bir karar olmaması hali gündeme geleceğinden, HMK'nun 341/1. maddesi uyarınca ortada istinafa tabi bir kararın bulunmadığı-
6100 Sayılı HMK'nun 341/1.fıkrasına göre İlk Derece Mahkemesinden verilen istinaf kanun yoluna başvurulabilecek olan kararlar; nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü halinde itiraz üzerine verilecek kararlar olarak gösterildiğinden HMK 341 madde gereğince ret kararı verilmesinin doğru olduğu-