Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkeme kararlarına karşı kanun yolu başvurusunda bulunma hakkı, hukuk güvenliği ile hukuki belirlilik ilkesi, 7251 sayılı Kanun’un 53.maddesi ile 3402 sayılı Kanun’a eklenen Ek 6. maddesi karşısında, tereddüte yol açan usul kurallarının hakkaniyete halel getirecek kadar aşırı şekilci olarak uygulanmaması ve adalet duygusunun rencide edilmemesi gerektiği de gözetildiğinde, İlk Derece Mahkemesince verilen karara karşı istinaf yoluna başvurulabileceği-
Ziynet alacağı tutarının karar tarihindeki kesinlik sınırını aşmayıp temyiz sınırı altında kaldığından ziynet alacağına ilişkin kararın kesin olduğu- Yoksulluk nafakasına hükmedebilmek için, nafaka talep eden eşin boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olması gerektiği-
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken kesin karara karşı istinaf talebinde bulunulamayacağı gerekçesiyle istinaf talebinin reddine karar verilmesi hatalı olduğu gibi davalı vekilinin istinaf talebinin reddine dair karara yönelik temyiz talebinin ek karar ile reddine karar verilmesinde de isabet bulunmadığı-
Bölge adliye mahkemesince ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak hüküm mahkemesi sıfatıyla yeniden esas hakkında hüküm kurulmakla ilk derece mahkemesi kararının hukukî varlığını kaybetmiş olduğu- Bölge adliye mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına uyulmakla yapılan yargılama ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi mahiyetinde olmadığı ve Özel Daire bozma ilamına uyan bölge adliye mahkemesince uyulan bozma kararı doğrultusunda uyuşmazlığı sona erdirecek, infaza elverişli hüküm kurulması gerekirken, hayatiyetini kaybetmiş ilk derece mahkemesi kararı ile ilgili istinaf incelemesi yapılarak istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
İcra takiplerin henüz kesinleşmediği, itirazın iptali ve takibin iptali davalarının derdest olduğu ve bu dosyaların tasarrufun iptali davasında bekletici mesele yapıldığı, (dava konusu gayrimenkulün tasarruf tarihindeki değerinin 180.259,00 TL olduğu) uyuşmazlıkta, dava konusu gayrimenkulün kaydına, dava değerinin %10'u üzerinden alınan teminata istinaden ihtiyati haciz konulması üzerine, davalı üçüncü kişi dava değeri olarak gösterilen 20.000,00 TL'yi mahkeme veznesine depo ederek "ihtiyati haczin kaldırılmasına" karar verilmesini talep etmişse de, davacı tarafından ıslah dilekçesi sunularak dava değeri arttırılmamış olsa da, tasarrufun iptali davalarında dava değerinin belirlenmesi için sürecin beklenmesi gerektiğinden, "ihtiyati haczin kaldırılmasının" hatalı olduğu-
Davanın hukuki yarar yokluğundan reddine, işin esasına girilmediğinden davacı aleyhine para cezası verilmesine yer olmadığı- Bölge Adliye Mahkemesince hem istinaf sebeplerinin reddine, hem de ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilerek şüphe ve tereddüd uyandıracak şekilde hüküm oluşturulmasının hatalı olduğu-
Fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak 1.000TL ödenmeyen ücret alacağının tahsili istemiyle açılan davanın reddi kararının davacı vekilince istinafı üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davacının hak kazandığı ödenmeyen ücret alacağı 43.074,46TL olarak hesaplanmış ve dava dilekçesindeki talebi doğrultusunda 1.000TL hüküm altına alınmış ve Bölge Adliye Mahkemesince verilen bu karar davacı vekili tarafından temyiz edilmemiş olduğu, bu durumda direnme kararının davalı vekili tarafından temyiz edildiği de gözetildiğinde uyuşmazlık konusu olan ödenmeyen ücret alacağı bakımından gerek direnme kararında fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak hükmedilen miktar olan 1.000TL gerekse de davalı aleyhine Bölge Adliye Mahkemesince tespit edilen miktar olan 43.074,46TL’nin Bölge Adliye Mahkemesince direnme kararının verildiği 10.03.2021 tarihinde geçerli olan 78.630,00TL tutarındaki temyiz edilebilirlik sınırının altında olduğu-
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ilâ 381. maddelerinde istinaf yolu, temyiz yolu ve yargılamanın iadesi kanun yollarına yer verildiği, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) döneminde tanınmış olan karar düzeltme yoluna yer verilmediği; bu nedenle bölge adliye mahkemelerinin göreve başladığı 20.07.2016 tarihinden sonra verilen Özel Daire kararının temyizi üzerine Hukuk Genel Kurulunca verilen karar aleyhine karar düzeltme yoluna gidilmesinin mümkün olmadığı-
Bölge Adliye Mahkemesince ilk derece mahkemesinin kararını kaldırarak yeniden karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, hem istinaf sebeplerinin reddine, hem de ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilerek şüphe ve tereddüt uyandıracak şekilde hüküm oluşturulmasının hatalı olduğu-
İstinaf talebinin miktar itibariyle kesinlik sınırının altında kalıp kalmadığı- İİK’nın 67/2 ile 67/5. maddeleri uyarıca, icra inkâr tazminatının alt sınırı yüzde yirmi olarak gösterilmiş ancak üst sınır konulmadığından ve tazminat oranı hâkimin takdirine bırakıldığından, takip talebinde belirtilen ve itirazın iptali davasına konu edilen asıl alacağa göre istinaf kesinlik sınırın belirleneceği-