Takip talebinde belirtilen ve itirazın iptali davasına konu edilen "asıl alacağın" istinaf kesinlik sınırı olarak esas alınacağı-
Özel Daire ile Bölge Adliye Mahkemesi arasındaki uyuşmazlığın yersiz sağlık giderine ilişkin 5.164,71TL tutarındaki miktar yönünden davanın reddi gerekip gerekmediği noktasında toplandığı dikkate alındığında; Bölge Adliye Mahkemesi kararı temyiz edilebilirlik sınırının altında kaldığından, anılan karara karşı temyiz yoluna gidilmesinin miktar itibariyle mümkün olmadığı-
Mahkemece alınan bilirkişi ek raporuna itibarla tanık beyanları uyarınca fazla çalışma, hafta tatili ile genel tatil ücreti alacakları, sunulan formlar, tanıkların yıllık izin taleplerinin imzalatılmasına rağmen kullandırılmadığına dair beyanları ile ücret bordroları da değerlendirilmek suretiyle ise yıllık izin ücreti alacağı hüküm altına alınmış, hükmü temyiz eden davalı vekili temyiz dilekçesinde; diğer hususların yanı sıra fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücretleri ile yıllık izin ücreti alacağı yönünden kararın hatalı olduğunu, özetle, dosyadaki ücret bordrolarının, banka kayıtlarının değerlendirilmediğini, yıllık izin formlarının dikkate alınmadığını ileri sürmüş  ve Özel Dairece davalının temyiz itirazlarının reddi ile hükmün onanmasından sonra davalı vekilinin emsal dosyalarda verilen kararların Yargıtay 22. Hukuk Dairesi tarafından fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti ile yıllık izin ücreti yönlerinden bozulduğunu belirtilerek içtihat birliğinin sağlanması adına maddi hata düzeltilmesi talebi üzerine bu kez karar bozulmuş olup, davalının temyiz istemlerinin reddi ile onanmasına karar verilen bir kararın, Özel Dairece esasen savunmanın dayanağını oluşturan, yargılama aşamasında ileri sürülmüş ve temyiz konusu yapılmış nedenlerle bozulduğu, delillerin değerlendirilmesi sonucunda varılan hukukî sonucun yanlışlığı hukukî hata olarak kabul edilse dahi maddi hata olarak kabulünün mümkün olmadığı, bu nedenle onama kararının kaldırılmasını gerektirir maddi hata düzeltim nedenleri bulunmadığından direnme kararının usul ve yasaya uygun olduğu-
“Cezai şart” istemine ilişkin direnme kararını temyiz eden davalı aleyhine hükmedilen ve uyuşmazlık konusu olan cezai şart alacağının açık biçimde direnme kararının verildiği tarihte geçerli olan temyiz edilebilirlik sınırının altında olduğu ve bu nedenle; direnme kararına yönelik temyiz isteminin miktar itibari ile reddine karar verilmesi gerektiği-
Bir karara karşı gidilebilecek kanun yolunu belirlemek için bu kararın verildiği tarihe bakılacağı- Somut olayda, davanın Yargıtay'da açıldığından ve Özel Dairece karar düzeltmeye konu ek karar da bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden sonra verildiğinden HMK’nın istinaf ve temyiz yoluna ilişkin hükümlerinin uygulanması gerektiği- Bölge adliye mahkemelerinin göreve başladığı tarihten sonra verilen Özel Daire ek kararının temyizi üzerine Hukuk Genel Kurulunca verilen karar aleyhine karar düzeltme yoluna gidilmesi mümkün olmadığından karar düzeltme dilekçesinin reddine karar vermek gerektiği-
Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekili tarafından süresinde ve usule uygun olarak sunulan gerekçeli istinaf dilekçesi dikkate alınmaksızın sadece kamu düzenine ilişkin istinaf incelemesi yapmak suretiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi hukuk devletinin bir ilkesi olan hukukî güvenlik ve belirlilik ilkesi ile adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı ilkesine aykırı olduğu- Bozma kararı ile bu karara karşı ilk derece mahkemesince verilen direnme kararının ortadan kaldırılarak gerekçeli istinaf başvuru dilekçesinde ileri sürülen istinaf sebeplerini değerlendirerek ve ayrıca kamu düzenine ilişkin inceleme yapılarak karar verilmesi gerektiği-
Evlilik birliği kurulurken, düğünden belirli bir süre sonra yapımı devam eden eve taşınılacağının taraflar arasında kararlaştırıldığı, kadının erkeğin ailesiyle oturacağını bilerek erkekle evlendiği, meydana gelen olaydan sonra, ailesinin yanına giden kadının, erkeğin ailesiyle birlikte yaşadığı konuta tekrar geri döndüğü, taraflar arasında son ayrılık olayının bayram gününde yaşanıldığı anlaşılmakla, erkeğe, evlilik birliğinde bağımsız konut temin etmediğine yönelik kusur yüklenilemeyeceği- Kadının da, evlilik birliğinden doğan birlik yükümlülüklerini yerine getirmemek kastıyla ortak konuttan ayrılmadığı anlaşılmakla, kadının boşanma davasının da reddi gerektiği- Boşanmaya neden olaylarda davacı-davalı erkeğe atfı kabil bir kusur bulunmadığından, davalı-davacı kadın yararına maddî tazminata hükmedilemeyeceği-
Davacı-davalı kadının 25.197 TL tutarındaki ziynet alacağı talebinin kabulüne karar verilmiş olup, karar tarihi itibariyle dava konusu temyiz parasal sınırların altında kaldığından, bölge adliye mahkemesince ziynet alacağı davası yönünden verilen kararın kesin olduğu, bu nedenle, davalı-davacı erkeğin ziynet alacağı davasının kabulüne dair temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekeceği- Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı-davalı kadın yararına takdir edilen maddî tazminatın az olduğu,Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanunu'nun 50 ve 51. maddesi hükmü dikkate alınarak daha uygun miktarda maddî tazminat takdiri gerekeceği-
Davacı-karşı davalı kadın tarafından açılan bağımsız nafaka davasında talep edilen yıllık nafaka miktarı 36.000 TL olup, bölge adliye mahkemesince nafakaya yönelik verilen kararın miktar bakımından kesin olduğu, bu nedenle davalı-karşı davacı erkeğin bağımsız tedbir nafakası davasına yönelik temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekeceği- İlk derece mahkemesince kadın yararına aylık 350,00 TL tedbir ve aylık 450,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmesine karşın bölge adliye mahkemesinin gerekçeli kararının hüküm fıkrasında kadının aleyhine olacak şekilde “kadın lehine hükmedilen aylık 350,00 TL tedbir nafakasının hükmün kesinleşmesine kadar devamına, hükmün kesinleşmesinden sonra aylık 400,00 TL yoksulluk nafakası”na indirilmesinin çelişkiye neden olduğu, hükmün kendi içinde yaratılan bu çelişkinin tek başına bozma sebebi oluşturduğu- Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı kadın yararına takdir edilen maddî tazminatın az olduğu-