İİk mad. 89 göre tazminata hükmedilmesi için, haciz ihbarnamesinin üçüncü kişiye tebliğ tarihi itibariyle borçlunun üçüncü kişi nezdinde kesinleşmiş, muaccel bir alacağının varlığı zorunlu olduğundan, somut olayda haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihi itibariyle, davalı üçüncü kişinin, takip borçlusuna borcunun bulunup bulunmadığının tespiti açısından, davalı üçüncü kişi ve takip borçlusunun ticari defterleri üzerinde birlikte inceleme yaptırılarak, Yargıtay denetimine imkan verecek şekilde bilirkişi raporu alınması ve buna göre kara verilmesi gerektiği-
Alacaklı tarafından, hem ceza hem tazminat talep edilmiş ise davada ceza hakimi sıfatı ile bakılması icra ceza mahkemesi olarak bağımsız mahkemenin bulunduğu anlamına gelmeyip, mahkeme, tazminat hakkındaki davayı genel hükümlere göre inceleyip sonuçlandırmakla görevli olduğu, hem ceza hem de tazminat istemi ile açılan davanın ''icra ceza mahkemesi'' sıfatı ile açılması gerekmeyeceği, dava icra hukuk mahkemesine hitaben açılmış olsa bile, icra mahkemesi bu davayı ceza davalarına mahsus olan esas defterine kaydedip, ceza hakimi sıfatı karara bağlayacağı, ayrıca kararında ceza mahkemesi sıfatı ile davaya bakıldığını belirtmesi gerektiği, alacaklının üçüncü kişi aleyhinde hem tazminat hem de cezalandırma istemi ile Konya İcra Mahkemesi'ne hitaben dava açtığı, davanın ceza davalarına özgü esas defterine kaydı yerine hukuk işlerine özgü esas defterine kaydedilerek görülmeye başlandığı anlaşıldığından, mahkemece, davanın, tazminat istemi yanında cezalandırma istemini de içermesi nedeniyle kendiliğinden, hukuk davalarına özgü esas defter kaydının kararla kapatılıp, ceza davaları için tutulan esas defterine kaydının yapılarak, ceza mahkemesi sıfatı ile işin esasının yöntemince incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Haciz ihbarnamesi tebliğ tarihi itibariyle üçüncü kişinin asıl borçluya 433.430,44 TL borcu olduğu, 540.000 TL değerinde teminat çeki olduğu, taraflar arasında kesin hakediş çıktığında 190.609,41 TL tutarında fazla faturalandırma yapmış olduğu tespit edilerek iade faturası düzenlendiği, haciz ihbarnamesinin tebliğinden sonra kalan bakiye alacağın ise bir kısmının üçüncü kişi adına personel ödemeleri yapıldığı, bakiye 185.510,85 TL'nin işin tamamlanmaması nezdinle cezai şart olarak şirkette (540.000 TL teminat çekine karşılık) alıkonulduğu sabit olup asıl borçlu şirket ile üçüncü şahıs şirket arasında düzenlenen taşeronluk sözleşmesinin feshedilip feshedilmediği, haklı feshin olup olmadığı, cezai şartın şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği, taşeronluk sözleşmesi uyarınca edimlerin yerine getirilip getirilmediği hususların tespit edilebilmesi için borçlu ve üçüncü şahsa ait defter ve kayıtlar, yapılan inşaat üzerinde konusunda uzman üç kişilik inşaatçı, muhasebeci ve hukukçu bilirkişiler vasıtasıyla denetime elverişli olacak şekilde inceleme yaptırılıp, birinci haciz ihbarnamesinin tebliği tarihi itibariyle üçüncü kişi şirketin, asıl borçlu şirkete kesinleşmiş ve muaccel bir borcu olup olmadığının belirlenmesi gerektiği-
İİK. mad. 89/4 uyarınca açılan tazminat davasında talep edilen tazminat miktarı ve dava değerinin gösterilmesi, buna göre de davacı tarafından nisbi peşin harcın yatırılması gerektiği-
Vekille takip edilen işlerde vekile tebligatın zorunlu olduğu- İcra-iflas suçlarında borçlunun cezalandırılabilmesi için, cezaların şahsiliği kuralı gereğince, icra emrinin borçlunun vekiline değil, kendisine tebliğ edilmesi gerektiği- İcra emrinin asile tebliğ işlemi usulsüz olmayıp, takibin kesinleştirilmesi için takip talebine ve ilama uygun icra emrinin borçlunun ilamda yazılı olan vekiline tebliği gerektiği, mahkemece, icra emrinin iptaline karar verilmesinin hatalı olduğu-
3. kişinin birinci haciz ihbarnamesine yasal süresinden sonra itiraz ettiği anlaşıldığından, İİK.nun 89/4. maddesinde öngörülen tazminat davasının şartları oluşmadığı- “Taleple bağlılık” ilkesine aykırılık oluşturacak şekilde davalı şirket yanında diğer davalılar aleyhine de hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Bilirkişi raporu doğrultusunda, mahkemece, İİK. mad. 89 uyarınca açılan tazminat davası kısmen kabul edilmiş ise de, bilirkişi raporuna göre ihbarname tarihinde "borçlunun banka hesabındaki varlığından daha fazla bankanın borçludan alacağı bulunduğu" anlaşıldığından ve alacağın muaccel olmaması üçüncü kişinin gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu anlamına gelmeyeceğinden, üçüncü kişinin (bankanın) alacağı açısından risk mevcut olduğundan, mahkemece, talebin reddine karar verilmesi gerektiği-
Alacaklının, üçüncü kişinin haciz ihbarnamesine yaptığı itirazın kaldırılmasını istemesine yasal imkan bulunmadığı-
Şikayet dilekçesinde, İİK mad. 338 uyarınca cezalandırma isteği ile birlikte aynı Kanun'un 89/4. maddesi uyarınca da tazminat isteminde bulunulduğu, aynı Kanun'un 89/4. maddesindeki “İcra mahkemesi, tazminat hakkındaki davayı genel hükümlere göre halleder.” hükmü ile Harçlar Kanunun 32. maddesinde yer alan “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz” hükmü uyarınca tazminata ilişkin dava ile ilgili olarak yargılamanın yapılabilmesi için harcının yatırılması gerektiği cihetle, şikayetçi vekiline talep edilen tazminat miktarının açıklattırılması ve eksik dava harcını yatırması hususunda süre verilerek ve sanığın savunmasında asıl borçluya karşı Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/480 Esas sayılı alacak davasının olduğunu belirtmesi karşısında dava sonucunun beklenerek sonucuna göre karar verilmemesi, sonucuna göre hukuki durumun takdiri gerekirken tazminata karar verilmesi gerektiği-