TÜRK BORÇLAR KANUNU > - Genel Hükümler > - Borç İlişkisinin Kaynakları > - Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri > - A. Sorumluluk > - III. Tazminat > Madde 52 - 2. İndirilmesi
Yanlış çarpım faktörü uygulanması sonucu dağıtım şirketi lehine doğan alacaklarda, tüketimin hesaplanacağı süre konusunda bir sınırlama getirmediği ve ödeme bildirimine ilişkin bu vb. hatalar açısından, hatanın başlangıç tarihi itibariyle tüketimin hesaplanması gerektiği- Davalı şirketin endeks okumalarında çarpan farkını yanlış uygulaması halinde ise, akım trafosunun dönüştürme oranının hatalı olması nedeniyle eksik tüketim faturalandırılmasında, davalı tarafından yapılması gereken dikkat ve ihtimamın başta ve sonraki sürede yapılmaması, yapılmış ise eksik veya hatalı yapılması ya da sayaç okumalarında fark edilmemesi gibi sebeplerden dolayı (davacı ile birlikte) davalının da kusurlu olduğu, BK. mad. 98/2. (ve 44) uyarınca (davacı ile birlikte) davalının da müterafik (%50) kusurlu olduğu- Mahkemece, üç kişilik uzman bilirkişi kuruluna verilmesi, bilirkişi heyetinden davalı kurumun davacı taraftan isteyebileceği elektrik bedelinin, tahakkuk tarihleri dikkate alınarak ilgili yönetmelik hükümlerine göre ayrı ayrı denetime elverişli bir şekilde hesaplanması konusunda rapor alınması, davalının tahsilini istemekte haklı olduğu alacak miktarının bu şekilde belirlenmesi, belirlenecek tüketim bedelinden, davalının müterafik kusuru nedeniyle indirim yapılarak bir karar verilmesi gerektiği-
Her dava açıldığı tarihe göre değerlendirileceğinden, kadın tarafından dava tarihinden sonra gerçekleştirilen sadakat yükümlülüğüne aykırı ey-lemin kadına kusur olarak yüklenemeyeceği- Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davalı-davacı erkeğin ağır ya da eşit kusurlu olmadığı ve yaşanan olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşıldığından, mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları dikkate alınarak erkek yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
İşçilerin beden ve ruh sağlığının korunmasında önemli olan yönün, iş güvenliği tedbirlerinin alınmasının hakkaniyet ölçüleri içinde işverenlerden istenip istenemeyeceği değil, aklın, ilmin, fen ve tekniğin, tedbirlerin alınmasını gerekli görüp görmediği hususlar olduğu- Bu itibarla işverenlerin, mevzuatın kendisine yüklediği tedbirleri, işçilerin tecrübeli oluşu veya dikkatli çalıştığı taktirde gerekmeyeceği gibi düşünceler ile almaktan çekinemeyeceği- Çalışma hayatında süre gelen kötü alışkanlık ve geleneklerin varlığı da, işverenlerin önlem alma ödevini etkilemeyeceği- İşverenlerin çalıştırdığı sigortalıların beden ve ruh bütünlüğünü korumak için yararlı her önlemi, amaca uygun biçimde almak, uygulamak ve uygulatmakla yükümlü olduğu-
Trafik kazası nedeni ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin davada, manevi tazminatın, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde, murisin yaşı, kaza tarihi, kusur durumu ve oluşa göre hükmedilmesi gerektiği- Temerrüt tarihi belirlenmeden davalı sigorta şirketi yönünden maddi tazminat hususunda kaza tarihinden itibaren faiz yürütülmesine karar verilmesinin hatalı olduğu- Hatır taşımasının varlığı halinde, belirlenen tazminattan takdir edilecek oranda hakkaniyete uygun olarak hatır taşıması indirimi yapılması gerektiği- Desteğin, ölüm nedeni itibariyle kaza sırasında zararın artmasını önleyecek güvenlik tedbiri olan emniyet kemeri takıp takmadığı, takmamış ise bu durumun müterafik kusur oluşturup oluşturmayacağının, yine ceza dosyasındaki bu husustaki maddi olgular da gözetilerek, tazminattan makul oranda indirim gerekip gerekmediğinin tartışılması ve sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminata ilişkin bozma ilamı doğrultusunda tespit edilen davacının bölüşük (müterafik) kusuru % 30 olarak belirlenmiş ve bu orana isabet eden meblağın belirlenen zarar miktarından düşülerek sonuçta oluşan tazminata haksız fiil zararının tespiti tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte hükmedilmesi gerekirken, bozma ilamı ile davalı lehine oluşan usuli kazanılmış hak ilkesi gözardı edilerek hüküm kurulmasının hatalı olduğu-