6763 sayılı Kanun'un 44. maddesi ile de 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen ek madde 1 uyarınca 6100 sayılı HMK'nın 362. maddesinde belirlenen temyiz parasal sınırlarının Vergi Usul Kanunu'nun mükerrer 298. maddesine göre her yıl tespit ve ilan edilecek yeniden değerleme oranında artırılmasının öngörüldüğü, karar tarihi itibarıyle bu miktarın "41.530,00 TL" olarak belirlendiği, somut olayda 13.734,00 TL ziynet alacağının ödenmesine karar verilmiş olup, bölge adliye mahkemesince ziynet alacağı davasına yönelik verilen kararın kesin olduğu-
Boşanma davasında, tarafların eşit kusurlu olmaları durumunda; herhangi bir taraf lehine maddi-manevi tazminata hükmedilmeyeceği- Davacı eşin, iş akdinin feshedileceğini düşünerek kendisinin istifa ettiği; işinden kendi isteği ile ayrılan eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedilemeyeceği-
İlk derece mahkemesince deliller toplandığından Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/l-a-6. maddesi uyarınca eksik hususların ikmali için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi doğru olmadığı gibi, eksik delillerin toplanması konusunda özellikle HMK’nın 353., 354. ve 373. maddeleri dikkate alındığında, mahkemece yapılması gerekenin; idrak çağındaki çocuğun bölge adliye mahkemesince dinlenilmesi ve tedbir nafakası konusunda da olumlu-olumsuz bir karar vermesi olduğu-
2. HD. 20.06.2019 T. E: 1010, K: 7513-
Mahkemece, davacı kadın lehine yoksulluk nafakasına hükmolunmuş ise de; toplanan delillerden kadının çalıştığı, düzenli ve sürekli gelirinin bulunduğu, tarafların gelirlerinin birbirine yakın olduğu, kadının boşanmakla yoksulluğa düşmeyeceği anlaşıldığından, Türk Medeni Kanunu'nun 175. maddesi koşullarının davacı kadın yararına gerçekleşmediği- İlk hükümde davacı kadın yararına hükmolunan tazminatlar kadın tarafından temyiz edilmeyerek, bu miktar yönünden davalı erkek lehine usulü kazanılmış hak oluştuğu, bu sebeple bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda usulü kazanılmış hakka aykırı olacak şekilde davalı erkek aleyhine yazılı miktarda manevi tazminata hükmedilmesi doğru olmadığı gibi tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminatın çok olduğu-
İlk kararda ortak çocuk ve davacı kadın yararına hükmedilen iştirak ve yoksulluk nafakası davacı kadın tarafından temyiz edilmeyerek, bu miktarlar yönünden davalı erkek lehine usulü kazanılmış hak oluştuğu, bu sebeple bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda usulü kazanılmış hakka aykırı olacak şekilde davalı erkek aleyhine daha fazla miktarda iştirak ve yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin doğru olmadığı-
İlk hükümle tayin edilen tedbir ve yoksulluk nafakası ile manevi tazminat miktarı davalı tarafından temyiz edilmediğine göre, tedbir ve yoksulluk nafakası ile manevi tazminatın miktarı bakımından davacı erkek yararına usulü kazanılmış hak oluştuğu-
Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davacı kadın lehine hükmedilen yoksulluk nafakasının çok olduğu, mahkemece Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekeceği-
Davacının ekonomik durumuyla ilgili olarak, kolluk vasıtasıyla hazırlanan ilk tutanakta kadının işsiz olduğunun, ikinci tutanakta ise kadının özel sektörde öğretmen olarak asgari ücretle çalıştığının belirtildiği, o halde davacı kadının yeniden usulünce ekonomik ve sosyal durum araştırması yapılması, kadının çalışıp çalışmadığının belirlenmesi, çalıştığının anlaşılması halinde ise, geliri sorulmak suretiyle düzenli ve sürekli olup olmadığı, kendisini yoksulluktan kurtaracak düzeyde bulunup bulunmadığı araştırılarak, gerçekleşecek sonuca göre, davacı kadının yoksulluk nafakası talebi hakkında karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, davacı kadın lehine yoksulluk nafakasına hükmolunmuş ise de; toplanan delillerden kadının çalıştığının, düzenli ve sürekli gelirinin bulunduğunun, tarafların gelirlerinin birbirine denk olduğunun, kadının boşanmakla yoksulluğa düşmeyeceğinin anlaşıldığı, bu durumda, Türk Medeni Kanunu'nun 175. maddesi koşullarının davacı kadın yararına gerçekleşmediği-