Davacı-karşı davalı kadının yoksulluk nafakası ve iştirak nafakasına yönelik her yıl ÜFE oranında artırım yapılması talebi de bulunduğu halde bu konuda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesinin doğru olmadığı-
2. HD. 26.06.2019 T. E: 2490, K: 7744-
2. HD. 26.06.2019 T. E: 3771, K: 7756-
Toplanan delillerle, boşanmaya sebep olan olaylarda davalı-karşı davacı kadının daha ağır kusurlu olmadığının, tarafların belirlenen ekonomik ve sosyal durumlarına göre kadının asgari ücret seviyesindeki gelirinin kendisini yoksulluktan kurtaracak düzeyde olmadığının, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceğinin gerçekleştiğinin, o halde, davalı-karşı davacı kadın yararına geçimi için uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekeceği- Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davalı- karşı davacı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminatın az olduğu-
Gerçekleşen kusurlu davranışlara göre davacı-davalı kadının boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda ağır kusurlu oluğunun kabulü gerekirken, yazılı şekilde tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulünün doğru olmadığı, boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda davacı-davalı kadının ağır kusurlu olduğu gözetilmeden yanılgılı kusur belirlemesine bağlı olarak ağır kusurlu kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin doğru olmadığı-
Boşanma davalarında tarafların kusurlarının belirlenmesi, boşanmanın eki niteliğinde bulunan maddi-manevi tazminat, yoksulluk nafakası ve velayet gibi taleplerin sağlıklı değerlendirilerek doğru karar verilebilmesinin, bu davaların birlikte görülmesi ve delillerin birlikle değerlendirilmesiyle mümkün olduğu, bu duruma göre; davacı erkeğin temyiz dilekçesinde, davalı kadının da temyize cevap dilekçesinde belirttiği üzere davalı kadın tarafından yerel aile mahkemesinde boşanma davası açtığı belirtilmekle, kadın tarafından açılan davanın erkek tarafından açılmış olan temyize konu dava dosyası üzerinde birleştirilerek karar verilmesi gerekeceği-
Davalı-karşı davacı erkek ihtar çekmekle ihtar tarihinden önceki olayları affetmiş, en azından hoşgörü ile karşıladığının kabulü gerekeceği, gerçekleşen bu durum karşısında davacı karşı davalı kadına güven sarsıcı davranış vakıasının kusur olarak yüklenemeyeceği, açıklanan sebeple davacı-karşı davalı kadının boşanmaya sebep olan olaylarda kusurunun bulunmadığının anlaşıldığı, hal böyle olunca hatalı değerlendirme ile davacı-karşı davalı kadının tamamen kusurlu olduğunun kabulü ile erkeğin davasının kabulüne ve erkek lehine manevi tazminata hükmedilmesinin doğru olmadığı- Davalı karşı davacı erkeğin kesinleşen bu kusurlu davranışlarına göre taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğu, olayların akışı karşısında davacı karşı davalı kadının dava açmakta haklı olduğu, bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, davacı-karşı davalı kadının davasının kabulü ile boşanmaya karar verilmesi gerekeceği- Eşine fiziksel şiddet uygulayan, hakaret eden ve eşini aşağılayan davacı-karşı davalı erkeğin boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda tamamen kusurlu olduğu anlaşıldığına göre, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan, mevcut ve beklenen menfaatleri zedelenen davacı-karşı davalı kadın yararına Türk Medeni Kanunu'nun 174. maddesinin (1.) ve (2.) fıkrası gereğince uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği- Boşanmaya sebep olan olaylarda davacı-karşı davalı kadının kusurlu olmadığı ve boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği de sabit olduğuna göre, davacı-karşı davalı kadın yararına uygun miktarda yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerekeceği-
6763 sayılı Kanun'un 44. maddesi ile de 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen ek madde 1 uyarınca 6100 sayılı HMK'nın 362. maddesinde belirlenen temyiz parasal sınırlarının Vergi Usul Kanunu'nun mükerrer 298. maddesine göre her yıl tespit ve ilan edilecek yeniden değerleme oranında artırılmasının öngörüldüğü, karar tarihi itibarıyle bu miktarın "41.530,00 TL" olarak belirlendiği, somut olayda 13.734,00 TL ziynet alacağının ödenmesine karar verilmiş olup, bölge adliye mahkemesince ziynet alacağı davasına yönelik verilen kararın kesin olduğu-
Mahkemece, davacı kadın yararına Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak, daha uygun miktarda tedbir ve yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerekeceği-
Boşanma davasında, tarafların eşit kusurlu olmaları durumunda; herhangi bir taraf lehine maddi-manevi tazminata hükmedilmeyeceği- Davacı eşin, iş akdinin feshedileceğini düşünerek kendisinin istifa ettiği; işinden kendi isteği ile ayrılan eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedilemeyeceği-