İİK’nun 97. maddesi gereğince; istihkak iddiasına karşı alacaklı veya borçlu tarafından itiraz edilirse, icra memurunun dosyayı hemen icra mahkemesine vermesi gerektiği; icra mahkemesinin, dosya üzerinde veya lüzum görürse ilgilileri davet ederek mürafaa ile yapacağı inceleme neticesinde varacağı kanaate göre takibin devamına veya talikine karar vereceği; bu kapsamda, somut olayda mahkemece takibin ertelenmesine karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken istihkak iddiasının kabulüne ve haczin kaldırılmasına ilişkin yazılı biçimde hüküm kurulmasının hatalı olduğu gibi, İİK’nun 97/13. maddesinde; yer alan “...Takibin talikine karar verilirse, haksız çıktığı takdirde alacaklının muhtemel zararına karşı davacıdan 36 ncı maddede gösterilen teminat alınır....” düzenlemesi gereğince, takibin taliki halinde teminat alınması gerektiği halde mahkemece, teminat alınmamış olması da doğru olmadığından hükmün bozulmasına karar vermek gerektiği-
Yokluğunda alınan haciz kararlarından haberdar edilmeyen, 103 davet kağıdı da tebliğ edilmeyen borçlunun, istihkak iddiasına karşı tutumu belirlenememiş olacağından, borçlunun davalı sıfatı ile davaya katılmasının sağlanması için, davacı üçüncü kişiye süre ve imkan verilerek taraf teşkilinin sağlanması gerektiği-
Takibe konu alacağın, işçi ile işveren ilişkisinden kaynaklanan işçi alacağı olduğu, bu alacağa ilişkin davanın açılmasından önce, borcun doğumundan sonra davalı 3. kişi şirketin  kurulduğu, ödeme emrinin tebliğ edildiği adres her ne kadar 3. kişinin adresi ise de, borçluya çıkarılan tebligatın o adreste, tebligat almaya yetkili olduğunu beyan edene tebliğ edildiği ve haczin de, ödeme emrinin tebliğ edildiği bu adreste yapıldığı, borçlu şirketin ortağı, müdürü ve yetkilisinin, 3. kişi şirketin kurucularından birinn kardeşi olup, şirketin kuruluşunda kardeşine vekalet ettiği ve halen de 3. kişi şirketin çalışanı ve haciz sırasında da hazır olduğu hususları ile İİK’nun 97/a maddesinde belirtilen mülkiyet karinesinin borçlu dolayısı ile davalı alacaklı yararına olması ve aksinin davacı 3. kişi tarafından kesin ve güçlü delillerle kanıtlanması gerektiği birlikte değerlendirildiğinde,  davalı 3. kişinin sunduğu, isteyen her kişi adına düzenlenmesi olanaklı, borcun doğumundan sonra ve borçlu tarafından düzenlenmiş bulunan fatura ve yine borcun doğumundan sonra düzenlenmiş adi yazılı kira sözleşmesi karinenin aksini ispata yeterli olmadığından, alacaklı tarafından İİK’nun 99. vd. maddesi uyarınca açılan istihkak iddiasının reddi talebine ilişkin davanın kabulü gerektiği-
Şikayete konu 1. haciz ihbarnamesinin gönderildiği takip dosyasında taraf olmayan şikayetçinin, haczi talep edilen menkul niteliğindeki alacağın temlik alınmak suretiyle kendisine ait olduğunu ileri sürmesi istihkak iddiası niteliğinde olup, dilekçede şikayetten söz edilmesinin, HMK'nun 33. maddesinde yer alan “hukuki tavsifin hakime ait olduğu” kuralını değiştirmeyeceği-
Davacı 3. kişi tarafından bildirilen fabrikanın kiralanması, demirbaşların devralınması ve vergi levhası kapsamında faaliyete başlanması tarihinden sonra borçluya bu adreste tebligatlar yapılması, borçlu şirket çalışanlarının fabrikaya ilişkin işlemlere katılması karşısında devrin muvazaalı olduğu sonucuna ulaşılarak 3. kişinin açtığı davanın reddine karar verilmesi gerektiği- Danışıklı ve geçersiz bir devir söz konusu olduğundan, davalı alacaklı tarafından karşı dava olarak açılan tasarrufun iptali davasının "hukuki yarar yokluğundan reddine" karar verilmesi gerektiği-
Üçüncü kişi tarafından açılan istihkak davasında; başvurma harcı ve takip konusu alacak ile mahcuz malın değerinden hangisi az ise o değer üzerinden peşin nispi ilam harcı alınarak duruşma açılması, duruşma gün ve saatini bildiren tebligatın alacaklı vekiline yöntemine uygun olarak tebliğ edilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra gösterecekleri delillerin toplanması, deliller değerlendirilerek, taraflara bu konuda beyanda bulunma olanağının tanınması oluşacak sonuca göre işin esası hakkında hüküm verilmesi gerektiği- 
Üçüncü kişi davacının dava dilekçesinde delil olarak ileri sürdüğü fatura ve davacının ticari defter ve kayıtları esas alınmak suretiyle makine mühendisi, mali müşavir ve gümrük uzmanı bilirkişilerden oluşacak yeni bir bilirkişi heyetine inceleme yaptırılarak, haczedilen enjeksiyon makinasının davacının dayandığı faturada belirtilen makine olup olmadığı, bu faturanın davacının ticari defterlerine işlenip işlenmediği, işlenmişse bu defterlerin usulune uygun tutulup tutulmadığı, açılış ve kapanış tasdiklerinin yapılıp yapılmadığı hususlarının açıklığa kavuşturulması, ayrıca mahcuzun ithal mal olması da dikkate alınarak getirtilecek gümrük kayıtları ve buna dair ödeme belgelerinin de davacının iddiasını doğrulayıp doğrulamadığının duraksamaya ver vermeyecek şekilde belirlenmesi gerektiği-
Haciz, davacı 3. kişi şirketin adresinde yapıldığından ve adresin borçlu şirketin adresi olduğu ispatlanamadığından, istihkak davasının kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmesinin isabetli olduğu- 6183 sayılı Yasa mad. 66'ya dayalı olarak açılan istihkak istemine ilişkin davada, 6183 sayılı Kanunun uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirlenmesi gerektiği- 
Borç, ihtirazi kayıtla ödenmiş olduğundan, menkuller üzerindeki haciz kalkmış olsa dahi, dava ödenen bedel üzerinden devam edeceğinden, yargılamaya devam edilerek, deliller toplanıp işin esasına girilmesi ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, ortada istihkak iddiasına konu menkul haczi bulunmadığından bahisle, yazılı olduğu şekilde davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davacı 3. kişi vekili dava dilekçesinde, terditli biçimde talebini sıralamış ve "satışa konu menkullerin müvekkiline ait olduğunu" belirterek "istihkak iddialarının kabulünü", eğer bu talep, ihalenin kesinleşmiş olması sebebiyle, kabul görmez ise, "satış bedelinin müvekkiline ödenmesini" istemiş olduğundan, uyuşmazlığın, 3. kişi tarafından açılmış istihkak davasına ilişkin olduğunun kabulü ile, mahkemece, varsa noksan harç tamamlattırılarak basit yargılama usulünün tatbiki ile ihalenin feshi davası sonucu da gözönünde bulundurularak, davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerektiği-