Haciz sırasında davacının hazır olduğu, iş yerinde daha önce borçlulardan birinin faaliyet gösterdiğinin anlaşıldığı,bu şahsın merkez işyeri adresinin Gebze'de bulunduğu,Yalova'da şube açtığı, bir dönem faaliyet gösterdikten sonra fiilen 2012 yılı aralık ayında resmi olarak 31/01/2013 tarihi itibariyle şube iş yeri faaliyetini terk ettiği, bu tarihten sonra davacının dava dışı üçüncü kişiye ait olan boş arsa vasfındaki iş yerini kiralayarak ticari faaliyette bulunmaya başladığı, davacının uzun zamandır Yalova-Merkez'de inşaat malzemeleri satışı yaptığı, yaptığı işin niteliği ve belediye başkanlığının şehir içi işyerlerinin ruhsatını yenilememesi nedeni ile iş yerini taşımayı düşündüğü ve kereste ticareti faaliyetinde de kullanmak üzere haciz yapılan iş yerini dava dışı kişiden kiraladığı, kira bedellerini banka kanalıyla düzenli olarak ödediği,davacı ile borçlu arasında herhangi bir hukuki ve fiili irtibat tespit edilemediği, davacının haczedilen menkullere ait 26/03/2013 ve 27/03/2013 tarihli iki fatura ve 24/04/2013 tarihli taşıma belgesi ile Bulgaristan'dan ithal edildiğine dair sunmuş olduğu faturaların mahcuzlar ile uyumlu olduğu, ödeme emrinin haciz adresinde borçluya tebliğ edilmemiş olduğu, borcun doğum tarihi 05/03/2013 olup, davacının borcun doğum tarihinden önce 08/02/2013 tarihinde haciz yapılan iş yerini kiraladığı borcun doğum tarihinden sonra yapılan iş yeri devri faaliyetlerinin muvazaalı kabul edilmesinin olağan olduğu, ancak dosyada bu şekilde muvazaalı işleme rastlanmadığı, davacının 2009 yılından beri aynı iş kolunda faaliyet gösterdiği, hususları gözönüne alınarak, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Harcı yatırılarak ve dava dilekçesi tanzim edilerek açılmış usulüne uygun bir istihkak davasının bulunmadığından, mahkemece; İİK'nun 97. maddesi gereğince takibin devamına veya talikine karar vermekle yetinilmesi gerekirken, yazılı şekilde usulüne uygun açılmış bir istihkak davası varmış gibi, esasa girilerek verilen kabul kararının doğru olmadığı-
Alacaklı tarafından İİK'nun 99. maddesi uyarınca açılan, davalı 3. kişinin istihkak iddiasının reddi talebine ilişkin davanın duruşma açılmak suretiyle varsa noksan harç tamamlattırılarak ve tarafların tüm delilleri toplanarak, basit yargılama usulüne göre görülmesi gerektiği-
Alacaklı yararına tazminata hükmedilebilmesi için İİK’nun 97. maddesindeki tüm koşulların bir arada bulunması, buna göre üçüncü kişinin istihkak iddiasının reddinin yanı sıra takibin ya da satışın ertelenmesi kararının bulunması, bu kararın infaz edilmiş olması, aynı zamanda alacaklının tazminata ilişkin talebinin bulunması gerekeceği-
Davacının tazminat yönünden, bir talebi olmamasına karşın kesin hüküm oluşturacak şekilde tazminata ilişkin karar verilmesinin hatalı olduğu-
6183 sayılı Yasa'ya göre yapılan icra takiplerine dayalı istihkak davalarının aynı Yasa'nın 68. maddesi hükmü gereği Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülmesi gerekeceği, görev konusu, kamu düzeni ile ilgili bulunduğundan, bu hususun yargılamanın her aşamasında re'sen gözönünde bulundurulmasının zorunlu olduğu-
İstihkak davası sonucuna kadar haczin durması için üçüncü kişi tarafından verilen teminat mektubunun icra dosyasına konu borcun tahsili için paraya çevrilmesi mümkün olmadığı-
Geçerli bir haciz işleminin bulunmaması halinde, istihkak davasının, "dava şartı yokluğu" nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği-
Alacaklının haciz ve takip yaptığı sabit olup, harç ve yargılama giderlerinin davalı alacaklı üzerinde bırakılması ve davacı 3. kişi lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
İstihkak davasının kabulü üzerine davacı 3. kişi yararına tazminata hükmedilebilmesi için alacaklının kötü niyetinin kesin ve inandırıcı delillerle ortaya konulması gerekeceği- Davacı 3. kişi gerek haciz sırasında gerekse dava dilekçesinde açıkça mahcuzun istihkak iddialarının dışında olduğunu açıkça belirtmiş olup, bu mahcuz dava konusu yapılmadığından, kesin hüküm oluşturacak şekilde bu mahcuza ilişkin istihkak iddiasının reddine karar verilmesi doğru olmadığı gibi değeri üzerinden davalı alacaklı lehine gecikme tazminatına hükmedilmesinin Yasa'ya aykırı olduğu-