Türk mahkemesinde dava açan, davaya katılan veya icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişilerin, yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorunda oldukları- 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanun mad. 48/2 uyarınca dava açanın karşılıklılık esasına göre, teminattan muaf tutulabileceği düzenlendiğinden öngörülen teminat hususunun mahkemece re'sen gözetilmesi gerektiği, bu sebeple mahkemece, öncelikle dava tarihi itibariyle Hong Kong ile Çin Halk Cumhuriyeti arasındaki idari ilişkinin mahiyeti belirlendikten sonra, ulaşılacak sonuca göre yabancılık teminatı hususunun 5718 sayılı MÖHUK mad. 48 hükmü çerçevesinde irdelenmesi gerekirken, bu husus irdelenmeden, doğrudan işin esasına girilmesi doğru olmadığı, hükmün bu yönden re'sen bozulmasına karar vermek gerektiği-
Davacı üçüncü kişi şirket ile davalı borçlunun ticaret unvanlarının benzer olduğu, davacı şirketin ortağının borçlu şirketin eski ortağı ve eski temsilcisi olduğu gözetildiğinde ve her ne kadar şirketlerin faaliyet alanlarına ilişkin kod numaraları farklı olsa da, ticaret sicil bilgileri ve dosyadaki diğer bilgiler dikkate alındığında aynı konuda faaliyet gösterdiklerinin kabulü gerekeceğinden üçüncü kişi tarafından açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, oluşa ve dosya içeriğine uygun düşmeyen gerekçe ile yazılı biçimde davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak yazılı biçimde karar verilmesinin hatalı olduğu-
İşin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde karar verilmesinin hatalı olduğu-
Eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın reddine karar verilmesinin doğru görülmediği-
Davacı 3. kişi şirket ile borçlu şirketler arasında organik bağ ve adres birlikteliğinin bulunduğunun kabulü ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-
TMK. bütünleyici parçayı(mütemmim cüz) düzenleyen mad. 684, eklentiyi (teferruat) düzenleyen mad. 686 ve 687 hükümleri de dikkate alınmak suretiyle; elektrik mühendisi, fen bilirkişisi ve hukukçu (bütünleyici parça- eklenti arasındaki farklar konusunda bilgi ve ehiyet sahibi) bilirkişiden oluşacak yeni bir bilirkişi heyetine inceleme yaptırılarak, davaya konu mahcuzların, otelin bütünleyici parçası veya eklentisi olup olmadığının tespit edilmesi, bu hususları gösterir hüküm kurmaya ve denetime elverişli rapor alınması,bundan sonra dosyadaki diğer bilgi ve belgeler de dikkate alınarak uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme neticesinde yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Dosya içerisinde yer alan üç bilirkişi raporunda da birbiri ile çelişen ifadelerin bulunduğu, yargılama sırasında bu çelişkilerin giderilmesi yönünde yeni bir bilirkişi raporu alınmasına ilişkin ara karardan dönülerek, son bilirkişi raporu doğrultusunda karar verildiği, hükme esas alınan bilirkişi raporu hüküm kurmaya elverişli olmadığından bilirkişi raporları arasındaki çelişkiler giderilmek suretiyle, borçlu ve 3. kişi davacı arasındaki götürü bedelle düzenlenen sözleşme kapsamında, menkullerin her birinin nitelikleri, ilgili mahcuzun kullanıldığı inşaat sahasının ne kadarının tamamlandığı, varsa faturaları getirilerek temin ve hak ediş tarihlerinin ayrı ayrı denetlenmesi, hak edişlerin inşaat kapsamındaki puantaj yüzdesi, teslim, geçici kabul ve hakediş durumları her bir mahcuz için tespit edilmek üzere mahallinde keşif yapılmak suretiyle, uzman bilirkişi raporu düzenlettirilmesi, bu doğrultuda elde edilen bilgilerin dava dosyasında bulunan diğer delillerle birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Yargıtay’ın istikrar kazanan uygulamasına göre; borçlunun, istihkak iddiasına karşı tutumu belirli ise ve duruşmalara dahil edilmesi, işin esasına etki etmeyecekse, davada taraf olarak gösterilmesinin gerekli olmadığı; ne var ki, somut olayda yokluğunda alınan haciz kararlarından haberdar edilmeyen, 103 davet kağıdı da tebliğ edilmeyen borçlunun, istihkak iddiasına karşı tutumu belirlenemediği ve bu nedenle borçlunun davalı sıfatı ile davaya katılmasının sağlanması için, davacı 3. kişiye süre ve imkan verilerek taraf teşkilinin sağlanması, tarafların tüm delillerinin toplanmasının ardından, işin esası hakkında bir karar verilmesi gerektiği-
Davaya konu mahcuzlara ilişkin dava dışı satıcının kestiği faturanın dip koçanları ve bu satışa dair ticari defterler ile davacı 3. kişi şirketin ticari defterleri, borçlu şirketin defterleri ve ödemelere ilişkin banka kayıtlarının getirtilmesi, bundan sonra dosyanın mali müşavir bilirkişiye tevdii edilerek, ticari defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerinin usulüne uygun olup olmadığı hususu da dikkate alınarak, rapor alınması, bu doğrultuda davacının sunmuş olduğu faturanın, sevk irsaliyesinin gerçek olup olmadığı,ödemelerinin yapılıp yapılmadığının belirlenmesi ile dosya içerisindeki diğer deliller birlikte değerlendirilerek karar verilmesi gerekirken belirtilen hususlar dikkate alınmadan, eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak yazılı biçimde hüküm kurulmasının isabetli olmadığı-