"...Kamulaştırma bedelinin, davacıya iadesine..." şeklinde hüküm içeren dayanak ilamın, takip konusu yapılan iade tutarı yönünden eda hükmü içermesi nedeni ile ilamlı takip konusu yapılabileceği-
1983 yılından sonraki el koymaya ilişkin kamulaştırmasız el atma bedellerine ilişkin dava ve takiplerde mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretlerinin maktu hesaplanması söz konusu olmayıp nispi olarak belirlenmesi gerekeceği- Bölge Adliye Mahkemesince, kararın gerekçe kısmı ile hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturulmasının HMK'nın 298/2. maddesine aykırı ve başlı başına bozma sebebi olduğu-
İş mahkemesi ilamına dayalı olarak alacaklının müteselsil borçluların hepsine veya dilediği birine karşı takip açabileceği- Şikayetçi borçlu ile diğer takip borçluları arasında zorunlu takip arkadaşlığı bulunmadığı-  Şikayetçi borçlu şirketin iflasına karar verildiği, iflas kararının kesinleştiği, takibin ise iflas kararının kesinleşmesinden sonra başlatıldığı anlaşıldığından, şikayetçi müflis şirket yönünden takibin iptali gerektiği- "Takipte müflisin mecburi takip arkadaşı olarak birden fazla borçlu ile takip edilmesi halinde, müflis hakkındaki takibi ayırmak ve durdurmak mümkün olmadığından, müflis dahil bütün mecburi takip arkadaşları aleyhine başlamış olan takibe devam edilmesi gerektiğinin" kabul edilemeyeceği-
İlam niteliğine haiz olmayan kısa karara dayalı olarak takip başlatılamayacağı, takip tarihinden sonra ilamın takip dosyasına sunularak icra emrinin borçluya tebliğe çıkartılmasının da bu durumu değiştirmeyeceği-
Şikayetçi borçlu tarafından her ne kadar ilamda hükmedilen maddi ve manevi tazminat alacağına işletilen faiz miktarının fahiş olduğu iddia edilmiş ise de; takip talebi ve icra emrinde talep edilen maddi ve manevi tazminat alacağı yönünden faizin başlangıç tarihi gözetildiğinde işlemiş faiz miktarında herhangi bir fazla talep olmadığı görülmekle beraber, ilamda alacaklı lehine hükmedilen vekalet ücreti alacağının ilgili yasa hükümlerine göre kararın kesinleşme tarihinde muaccel hale geleceği nazara alınarak kesinleşme tarihinden itibaren faiz hesaplaması yapılması gerekeceği-
Borçluya gönderilen icra emri, ilama veya takip talebine aykırı ise, borçlu icra emrinin veya ilamlı icra takibinin iptali veya düzeltilmesi için icra mahkemesine şikayet yoluna başvurabileceği-
Şikayete konu takip tarihi 01/08/2018 olup, 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 21. maddesine eklenen Geçici 16. madde'nin yürürlük tarihi olan 19.06.2021 tarihinden önce olduğunun görüldüğü, somut olayda; .......... Asliye Hukuk Mahkemesinin 31/01/2022 tarihli cevabi yazısından takip dayanağı ilamın kesinleşmeden takibe konulduğu sabit olup, temyiz inceleme tarihi itibariyle de henüz kesinleşmediği anlaşıldığından, 7327 Sayılı Kanunun 21. maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na eklenen Geçici 16. maddesi gereğince gereğince; anılan Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, kesinleşmemiş mahkeme kararlarına dayanılarak başlatılan icra takiplerinin kesinleşmiş mahkeme kararı icra dosyasına ibraz edilinceye kadar takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekeceği-
İcra takibine konu kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminata ilişkin ilam takip tarihinden sonra kesinleşmişse ancak bu tarihten sonra faiz istenebileceğinden, bakiye faiz alacağının aynı dosya üzerinden istenebileceği- İlam takip tarihinden önce kesinleşmişse; alacaklının bakiye faiz alacağını yeni bir icra takibi ile istemesi gerektiği-
Takibin yalnızca infazen işlemden kaldırmış olup iptal edilmemesi halinde, ek takip talebi verilmek sureti ile takibe devam etme imkanı bulunduğundan, yeni takip başlatılmasının usul ekonomisi ilkesine aykırı olduğu-
Genel olarak, icra hukukuna ilişkin itiraz ve şikayetlerde TMK'nun 2. maddesinin uygulanma kabiliyeti olmadığı- Hak sahibinin, başkasına zarar vermek amacını taşımasa bile hareketi açıkça iyi niyet kurallarına aykırı ise ve başkasını zarara uğratıyorsa veya hak sahibine sağladığı yarar ile başkasına verdiği zarar arasında aşırı dengesizlik varsa, bu durumun hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilebileceği- Anayasa başta olmak üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Türk Medeni Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu'nda hak sahibinin hakkını kullanırken objektif iyi niyet kuralları içinde hareket etmesini emrederek aksi davranışın hukuk düzeni tarafından korunamayacağını belirttiği- Kötü niyetli olmasa da, alacaklılar vekili tarafından yasadaki boşluktan yararlanılarak bir ilamdaki haklar için ayrı ayrı takip başlatılarak sebepsiz zenginleşmeye neden olacak şekilde fazladan avukatlık ücreti talep edilmesinin hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olup hukuk düzeni tarafından korunamayacağı- Hakimin, yukarıda belirtilen sebeplerle yasadaki boşluğu objektif iyi niyet kuralları içinde doldurmak zorunda olduğu-