2577 sayılı Kanun uyarınca; takip alacaklısının kararın tebliğ tarihinden takip tarihine kadar geçen süre için tecil faizi talep etmesinde ve ilamın infazı için kesinleşmesine gerek olmayan ilamlardan olması hasebiyle alacak kalemlerine faiz işletilmesinde herhangi bir yasal engel bulunmadığı-
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda şikayete konu edilen banka hesabında vergi, resim ve harç gelirleri dışında kişi isimleri, tarih ve tutarı belirtilmek sureti ile bir kısım paraların aktarıldığı, ekstre borç tahsilatı açıklamalı ödemelerin de bulunduğu, vergi, resim, harç dışındaki ödemelerin kaynağına dair alacaklı tarafça bir delil ibraz edilmediği, ispat yükü üzerinde olan alacaklı tarafından bu paraların haczi kabil olmayan para olduğunun ispatlanamadığı, bu durumda havuz hesabı oluşturulduğunun kabulünün gerektiği, haczedilmezlik şikayetine konu hesaba ilişkin belediye meclisince kamuya tahsis kararı alınmasının sonuca etkili olmadığı- Takip dayanağı kamulaştırmasız el atmaya ilişkin ilam olup; idarenin kamulaştırmasız el atma eyleminin 1983 yılından sonrasına ait olup olmadığı konusunda belge ve bilgi bulunmadığından el atma eyleminin 1983 sonrası olduğunun kabulünün gerektiği, takip tarihi olan 28.12.2020 tarihinden önce ilamın 03.12.2020 tarihinde kesinleştiği, 6487 sayılı Yasa ile değişen 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun Geçici 6. maddesinin 13. fıkrası, Anayasa Mahkemesi'nin 13.11.2014 tarihli ve 2013/95 Esas - 2014/176 sayılı kararı ile iptal edilmiş olmakla uygulanırlığı kalmadığı, böylece 1983 yılından sonraki el atmaya ilişkin kamulaştırmasız elatmadan kaynaklanan tazminatlara ilişkin ilamların infazında borçlunun gayrimenkul, menkul, hak ve alacakları ilgili haciz yasağının mevcut olmadığı, takip başlatılmadan önce takip konusu ilam kesinleştiğinden 7327 Sayılı Kanun'un 21. maddesi ile 2942 Sayılı Kanuna Eklenen Geçici 16. maddesinin de somut olayda uygulanmayacağı, dosya kapsamı, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vaka ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık olmadığı ve hükümde kamu düzenine aykırılık bulunmadığı-
Borçlu vekili, itirazın iptaline ilişkin ilamda faiz başlangıç tarihi ve oranına ilişkin olarak açık bir hüküm bulunmadığından takip sonrası için faiz talep edilemeyeceğini iddia etmiş ise de takibe konu alacağın ticari işten kaynaklanması nedeni ile takip sonrası için asıl alacağa 3095 Sayılı Kanunun 2/2 maddesi gereğince avans faizi uygulanması gerektiği, itirazın iptaline ilişkin ilamda faiz başlangıç tarihi belirtilmemiş olsa bile ilam vekalet ücreti ve yargılama giderlerine karar tarihinden itibaren faiz talep edilebileceği, itirazın iptali davası sonucunda verilen karar uyarınca ilamsız icra takibinin başlatıldığı dosya üzerinden takibe devam edilmesi gerektiği, buna göre, itirazın iptali ilamı doğrultusunda, icra müdürlüğünce dosya alacağının hesaplanarak bu miktar üzerinden takibe devam edilmesi zorunlu olup ayrıca borçluya icra emri düzenlenip gönderilemeyeceği, ancak, ilamda ilk defa hüküm altına alınan yargılama gideri, vekalet ücreti ve tazminat alacaklarının aynı takipten tahsili isteniyorsa bunlar yönünden borçluya ayrı icra emri düzenlenerek tebliğ edilmesi gerektiği, somut olayda, ........... TL asıl alacak ve bu alacağa işlemiş avans faiz alacağı yönünden itirazın iptali ilamına dayalı olarak takibe devam edilmesi gerekirken bu alacak kalemi yönünden de icra emri düzenlenmiş olmasının hatalı olduğu, bu husus ilama aykırılık teşkil ettiğinden mahkemece icra emrinin düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken icra emrinin tümden iptaline karar verilmiş olmasının hatalı olduğu gerekçeleriyle, mahkemece icra emrinde belirlenen asıl alacak ve faizi yönünden icra emrinin iptali ile düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken icra emrinin tümden iptaline yönelik kararın isabetsiz olduğu-
Alacaklının istinaf dilekçesinde ibraz ettiği .............. tarihli protokolün şikayet tarihinden sonra düzenlendiği gibi şikayet konusu ile de ilgili olmayıp borcun taksitlendirilmesine ilişkin olduğu, şikayetin niteliği gereği süreye tabi olmadığı, takibe dayanak ilamda her bir davacının alacak miktarı belli olup kendi hissesine düşen kısım yönünden ayrı ayrı takip başlatmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi objektif iyi niyet kurallarına aykırılığın da bulunmadığı, bu durumda mahkemece takibin iptaline ilişkin karar verilmesinin isabetsiz olduğu- 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'na eklenen Geçici 14. maddesinde ... kısmının 07.05.2021 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Anayasa Mahkemesi Başkanlığının 04.02.2021 tarihli 2019/89 E. 2021/10 K. Sayılı kararı ile iptaline karar verildiğinden ilamın kesinleşmesinin gerekmediği, el atmanın 1983 yılı öncesi olması dikkate alındığında her ne kadar vekalet ücretinin maktu olarak hesaplanması gerekmekte ise de icra dosyasında nispi vekalet ücreti hesaplandığına dair herhangi bir bilgi ya da belgenin de bulunmadığı-
Takibe dayanak ilâmın tapu sicil kayıtlarında değil, mal varlığında değişiklik oluşturacak nitelikte olması halinde ilâmın takibe konulması için kesinleşmesinin gerekmediği- "Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemi ile açılan davada, mahkemece verilen kararın bozulmasından sonra ıslah ile talebin tazminata dönüştürülmesinin ve para alacağının hüküm altına alınmasının, davanın temelde taşınmazın aynına ilişkin olmasını değiştirmediği, temyiz edilen takibe dayanak kararın bozulması durumunda tapu iptali ve tescil kararı verilebileceği, bu nedenle kesinleşmeden takibe konulamayacağı, ayrıca takibe dayanak karara göre açılmamış sayılmasına karar verilen birleşen davada da tapu iptali ve tescil talebinin bulunduğu, bozma kararının yerinde olduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Takibe dayanak ilamın bir bütün olmasına rağmen yasal ve geçerli bir neden olmaksızın alacaklının iki ayrı takip başlatmak suretiyle yasalarda belirtilen dürüstlük kuralına uymadığından, borçlunun zarara uğramasına neden olduğundan, alacaklının bu davranışının hukuk düzeni tarafından korunamayacağından mahkemece takibin iptaline karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı-
Takibe dayanak ilamda davacılar hakkında ayrı ayrı hüküm kurulmuş olup davanın tarafları arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığından alacaklılar adına ayrı ayrı takip başlatılmasında bir usulsüzlük bulunmadığı, dayanak ilama göre taşınmaza hukuki el atma tarihi 1956 tarihi olup kamulaştırmasız el atma tarihinin 1983 yılından öncesine ait olduğunun anlaşıldığı, bu durumda olayda 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun geçici 16. maddesinin uygulama yeri bulunmadığı, bu nedenle ilamın takibe konulması için kesinleşmesi gerekmediği, aynı Kanunun geçici 6. maddesinin 7. fıkrası uyarınca el koymaya ilişkin kamulaştırmasız el atma bedellerine ilişkin dava ve takiplerde mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretlerinin maktu olarak hesaplanması gerektiği, alacaklı vekilince taraflar arasında protokol düzenlendiği, davanın konusunun kalmadığı ileri sürülmüş ise de her davanın açıldığı tarihteki koşullara ve hukuki duruma göre hükme bağlanması gerektiği-
3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun'un, 3678 sayılı Yasa ile değişik 4/a maddesinde; sözleşmede daha yüksek akdi veya gecikme faizi kararlaştırılmadığı hallerde, yabancı para borcunun faizinde, Devlet Bankalarının o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranının uygulanacağının belirtildiği, somut olayda, takip dayanağı ilamda 343.780,64 USD'nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verildiği, takipte ilama istinaden asıl alacak ve işlemiş faiz talep edildiği, Borçlar Kanunu'nun 100 maddesi uyarınca fiili ödeme tarihindeki kur değerinin karşılığının tahsilinin talep edildiği, mahkemece anılan yasal düzenleme kapsamında kamu bankalarının genel müdürlüklerinden faiz oranlarının sorulduğu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda; kamu bankalarınca bildirilen faiz oranları üzerinden hesaplama yapıldığı ve takip tarihi itibariyle 5.973,50 USD asıl alacağın fazladan talep edildiği, 175,45 USD fazladan işlemiş faiz talebinde bulunulduğunun tespit edildiği, mahkemece şikayetin kısmen kabulü ile 5.973,50 USD asıl alacağın ve 175,45 USD işlemiş faizin icra emrinden çıkartılmasına, icra emrinin 15.231,34 USD asıl alacak, 176,61 USD işlemiş faiz olarak düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile bilirkişi raporunda belirtilen 14.07.2015 tarih itibariyle asıl alacak üzerinden hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu- Borçlu vekilince asıl alacağı ödemiş olmaları sebebiyle faiz işletilemeyeceği ileri sürülmüş ise de; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 100. maddesi uyarınca kısmi ödemelerin, öncelikle faizden ve masraftan mahsup edileceği, faiz ve masrafları ödemedikçe, kısmi ödemelerin ana paradan mahsup edilmeyeceği, ileri sürülen bu yöndeki istinaf başvuru sebebinin yerinde olmadığı-
Takibe konu ilamda T.C. Sağlık Bakanlığı hakkında hüküm kurulmuş olup Hazine davanın tarafı olmadığından takibin Hazine'ye yöneltilemeyeceği-
İlamların icrasında yapılan itiraz ve şikayetlerde tazminat öngörülmediği-