Takip dayanağı ilamda “5.212,93 Euro’nun 13/08/1996 tarihinden itibaren Devlet bankalarının Euro ile açılmış 1 yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine” karar verildiği, alacaklının takip talebinde, asıl alacağı ve asıl alacağa işlemiş faizi Türk Lirası'na çevirerek istediği, bu haliyle, seçimlik hakkını vade tarihindeki kur üzerinden TL yönünde kullandığı anlaşıldığından, vade tarihi itibariyle yabancı paranın Türk parası karşılığı istendiğinden vadeden itibaren yasal faizin talep edilebileceği, alacaklının bundan sonra artık 3095 sayılı Yasa'nın 4/a maddesinde öngörülen yabancı para için belirli faiz oranını takip sonrası için isteyemeyeceği, mahkemece borçlunun takip sonrası için işleyecek faiz türüne ilişkin şikayetini bu ilke ve kurallar doğrultusunda değerlendirilmesi gerekeceği-
İlamların infaz edilecek kısmı, hüküm bölümü olup, hükmün içeriğinin aynen infazının zorunlu olduğu, gerek icra dairesi ve gerekse icra mahkemesinin ilamın infaz edilecek kısmını yorum yolu ile belirleme yetkisine sahip olmadığı-
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu içeriğinden, bakiye dosya borcunun muhtıra ile ödenmesi istenen miktardan daha fazla olduğu anlaşıldığından, mahkemece, şikayetin reddi ile yetinilmesi gerekirken, infazda tereddüt oluşturacak şekilde şikayetin kabulüne karar verilmesinin ve aynı zamanda dosya borcunun yeniden belirlenmesinin isabetsiz olduğu-
İcra mahkemesinin, ilamın hüküm fıkrasının aynen uygulanmasını denetlemekle görevli olup, ilamın infaz edilecek kısmını yorum yolu ile değiştiremeyeceği, ilavelerde bulunamayacağı-
Merkez Bankası tarafından bildirilen faiz oranları fiilen uygulanan değil, uygulanması muhtemel olan en yüksek mevduat faiz oranlarını göstermekte olduğundan buna göre hesap yapılması yerinde olmayıp mahkemece, bilirkişi raporunda borçlunun bildirdiği bankalarca mevduata fiilen uygulanan azami faiz oranlarına göre de hesaplama yapılmasına karşın, bu hesaba göre sonuca gidilmesi gerekirken Merkez Bankası verilerine göre yapılan hesaplama dikkate alınarak hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu-
Şikayetçi borçlunun ilama aykırılık ve eda hükmü içermeyen ilam hakkında ilamlı takip yapılamayacağına dair iddialarının da bulunduğu, ancak mahkemece, bu iki hususta inceleme yapılmadığı görüldüğünden, mahkemece, borçlunun mükerrer takip şikayeti dışındaki sair şikayetleri konusunda da inceleme ve değerlendirme yapılmak suretiyle oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Takibe dayanak ilama konu davada, davacı "davalı şirketin yazılımını yıllardır kullandıklarını, ancak artık ihtiyaçlarını karşılamadığı için yeniden sözleşme yapmadıklarını, davalının geçmiş verileri kullanmaya izin vermediğini belirterek müdahalenin önlenmesini," talep etmiş olup, "olumsuz müdahalenin önlenmesine" karar veren ilamın şahsın hukukuyla ilgili olduğu ve tarafların hukuki durumlarında, kayıt ve sicillerde değişiklik yaratacak nitelikte olmadığı anlaşıldığından icrası için kesinleşmesi şartı bulunmadığı-
Her ne kadar taşınmazın mülkiyeti çekişmeli değil ise de, kal'e (yıkıma) ilişkin davalar sonunda verilen kararların kesinleşmeden icrası ve daha sonra hükmün bozulması halinde telafisi imkansız zararların meydana geleceği göz önüne alınarak, bu konuda verilen kararların kesinleşmeden icra edilemeyeceğinin kabul edilmesi gerekeceği-
Alacaklının önceden başlattığı ilamsız takip dosyası derdest iken, alınan itirazın iptali ilamıyla hükme bağlanan alacaklar için aynı takip dosyasından düzenlenecek ek takip talebi ile bu alacakların takibi ve tahsili mümkün olduğundan, anılan alacaklar yönünden ayrıca ilamlı takip başlatılmasının usul ekonomisi ilkesine aykırı olduğu-
Takip dayanağı ilamda müşterek ve müteselsil olarak sorumluluklarına hükmedilen borçlular hakkında usul ekonomisi gereğince ilk başlatılan takip dosyasında takip imkanı varken mükerrer isteklere neden olacak şekilde ikinci bir takip başlatılması doğru olmayıp, bu hususa ilişkin mahkemenin gerekçesi isabetli ise de; mahkemece, ilk başlatılan takip dosyasından ek takip talepnamesi düzenlenmek suretiyle takibe devam olanağı bulunduğu gözetilerek, alacaklı tarafından ikinci kez açılan takibin iptali ile yetinilmesi gerekirken, her iki takibin de iptaline karar verilmesinin doğru olmadığı-