Takip dayanağı ilamda müştereken ve müteselsilen tahsil hükmü bulunmadığından ve borçluların eşit olarak sorumlu olduklarının kabulü gerekeceğinden, borçlunun şikayetin kısmen kabulü ile icra emrinin düzeltilmesine karar verilmesi gerekeceği-
İlama istinaden yapılan takipte velayeti anneye verilen müşterek çocuk alacaklı sıfatı ile ilam gereği birikmiş iştirak nafakası talebinde bulunmuş olup iştirak nafakası alacaklısı velayet hakkı kendisine verilen eş olup reşit olan müşterek çocuğun birikmiş iştirak nafakası alacağını takibe koyma hakkı ve sıfatının bulunmadığı anlaşıldığından, mahkemece taleple bağlı kalınarak takibin durdurulmasına karar verilmesi gerektiği-
TTK'nun 8. maddesi kapsamında değerlendirilebilecek olan kapitale dönüşen faiz alacağının, ancak paranın faiz geliri elde etmek amacıyla ödünç verilmesi veya herhangi bir şekilde bir süre borçluda kalması üzerine faiz ödenmesinin öngörüldüğü hallerde söz konusu olabileceği, bu durumda; takip konusu düzeltilerek onama ilamında belirtilen 2942 sayılı Kanun'un 10. maddesini değiştiren 6459 sayılı Kanun'un 6. maddesi gereğince işletilen kanuni faiz alacağı ayrıca istenebilir ise de bu alacağa faiz hesaplanmasının mümkün olmadığı- Kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davasının niteliği gereği kendisini vekil ile temsil ettiren taraflar lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmekte olup, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 10. maddesine, 6459 sayılı Yasa'nın 6. maddesi ile eklenen hüküm uyarınca işletilen bu faiz alacağının kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davasının fer'i niteliğinde olduğu, asıl alacağa bağlı bu kalemin takibe konu edilmesi halinde, icra vekalet ücreti hesaplamasının AAÜT uyarınca maktu olarak tayini gerektiği gibi, tahsil harcının da maktu alınması gerekeceği-
Ücretten kesilmesi gereken vergiler ve sigorta primlerinin ilgili kamu idaresine ödenmesi zorunluluğunun borçlu işverene ait olduğu, bir başka deyişle alacaklının, ilam konusu bedelden bu kesintilerin düşülmesinden sonra kalan net miktar için ilamlı takip yapabileceği, ilamın hüküm kısmında açıkça net alacağa hükmedildiği belirtilmemiş ise brüt miktara hükmedildiğinin kabulü gerekeceği-
Asliye hukuk mahkemesinin takip konusu ilamında; idarenin kamulaştırmasız el atma eyleminin 1983 yılından öncesine ait olduğuna ilişkin iddia ve bilginin bulunmadığı, bu nedenle kamulaştırmasız el atmaya ilişkin eylemin 1983 yılından sonra olduğunun kabulü gerektiğinden olayda uygulanması gerekli 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun Geçici 6. maddesinin 13. fıkrası Anayasa'ya aykırı görülerek 13.11.2014 tarihinde Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmiş olmakla uygulanırlığının kalmadığı, böylece 1983 yılından sonraki el koymaya ilişkin kamulaştırmasız el atma bedellerine dair dava ve takiplerde mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretlerinin maktu hesaplanması söz konusu olmayıp nispi olarak belirlenmesi gerekeceği-
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 94, 61, 103 ve 104. maddeleri gereğince, ücretten kesilmesi gereken vergiler ve sigorta primlerinin, ilgili kamu idaresine ödenmesi zorunluluğunun borçlu işverene ait olduğu, bir başka deyişle alacaklının, ilam konusu bedelden bu kesintilerin düşülmesinden sonra kalan net miktar için ilamlı takip yapabileceği, ancak ilamın hüküm kısmında açıkça net alacağa hükmedildiği belirtilmemiş ise bu halde de brüt miktara hükmedildiğinin kabulü gerekeceği-
Her ne kadar ilamlı icra takibinde icra emrine ilamın eklenmesi gerekmez ise de; İİK.nun 32. ve 24. maddeleri gereğince hükmü veren mahkemenin adı ilamın tarih ve numarası ile hükmolunan şeyin neden ibaret olduğunun belirtilmesi gerekeceği, o halde, mahkemece, anılan yasa maddeleri uyarınca icra emrinin iptaline karar verilmesi gerekeceği-
Şayet bilirkişi, alacaklının icra emrinde Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası oranlarının uygulandığı yönündeki açıklaması nedeniyle, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası oranlarını uygulamış ise, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası'na bildirilen bu oranlar bankaların mevduat kabulünde uygulayabilecekleri azami oranlar olup, fiilen uyguladıkları oranlar ile farklılık gösterdiğinden bu oranların da faiz hesabında esas alınmasının doğru olmadığı, o halde, mahkemece, ilam ve yasa hükmü nazara alınarak, devlet bankalarının takip konusu yabancı paraya fiilen uyguladıkları en yüksek faiz oranlarının, ilgili bankaların genel müdürlüklerinden sorularak tespiti ile bu oranlar esas alınarak faizin hesaplanması ve buna göre sonuca gidilmesi gerekirken, bilirkişinin nasıl tespit ettiği anlaşılamayan faiz oranlarına göre yaptığı hesaplama esas alınarak hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Mahkemece yapılacak işin; tarafların bildirdikleri bankalardan hakkın doğum tarihinden itibaren birer yıllık devreler halinde bankalarca mevduata fiilen uygulanan en yüksek faiz oranının sorulması ve hakkın doğum tarihinden itibaren takip tarihine kadar istenebilecek faiz miktarının bilirkişiye hesaplattırılması şeklinde olması gerekeceği-
Mahkemece; öncelikle işçi alacağı kalemlerinin net miktarı bulunması ile dayanak ilamda en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte tahsiline hükmedilen alacaklar için taraflarca bildirilen banka faizleri, diğer kalemler için ise yasal faizler uygulanmak suretiyle Yargıtay denetimine elverişli şekilde rapor alınıp, icra emrinin bu net miktarlar üzerinden ve net miktar için bulunan işlemiş faiz miktarı üzerinden düzeltileceği de düşünülerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-