Merkez Bankası tarafından bildirilen faiz oranları fiilen uygulanan değil, uygulanması muhtemel olan en yüksek mevduat faiz oranlarını göstermekte olduğundan buna göre hesap yapılması yerinde olmayıp mahkemece, bilirkişi raporunda borçlunun bildirdiği bankalarca mevduata fiilen uygulanan azami faiz oranlarına göre de hesaplama yapılmasına karşın, bu hesaba göre sonuca gidilmesi gerekirken Merkez Bankası verilerine göre yapılan hesaplama dikkate alınarak hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu-
Şikayetçi borçlunun ilama aykırılık ve eda hükmü içermeyen ilam hakkında ilamlı takip yapılamayacağına dair iddialarının da bulunduğu, ancak mahkemece, bu iki hususta inceleme yapılmadığı görüldüğünden, mahkemece, borçlunun mükerrer takip şikayeti dışındaki sair şikayetleri konusunda da inceleme ve değerlendirme yapılmak suretiyle oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Takibe dayanak ilama konu davada, davacı "davalı şirketin yazılımını yıllardır kullandıklarını, ancak artık ihtiyaçlarını karşılamadığı için yeniden sözleşme yapmadıklarını, davalının geçmiş verileri kullanmaya izin vermediğini belirterek müdahalenin önlenmesini," talep etmiş olup, "olumsuz müdahalenin önlenmesine" karar veren ilamın şahsın hukukuyla ilgili olduğu ve tarafların hukuki durumlarında, kayıt ve sicillerde değişiklik yaratacak nitelikte olmadığı anlaşıldığından icrası için kesinleşmesi şartı bulunmadığı-
Her ne kadar taşınmazın mülkiyeti çekişmeli değil ise de, kal'e (yıkıma) ilişkin davalar sonunda verilen kararların kesinleşmeden icrası ve daha sonra hükmün bozulması halinde telafisi imkansız zararların meydana geleceği göz önüne alınarak, bu konuda verilen kararların kesinleşmeden icra edilemeyeceğinin kabul edilmesi gerekeceği-
Takip dayanağı ilamda müşterek ve müteselsil olarak sorumluluklarına hükmedilen borçlular hakkında usul ekonomisi gereğince ilk başlatılan takip dosyasında takip imkanı varken mükerrer isteklere neden olacak şekilde ikinci bir takip başlatılması doğru olmayıp, bu hususa ilişkin mahkemenin gerekçesi isabetli ise de; mahkemece, ilk başlatılan takip dosyasından ek takip talepnamesi düzenlenmek suretiyle takibe devam olanağı bulunduğu gözetilerek, alacaklı tarafından ikinci kez açılan takibin iptali ile yetinilmesi gerekirken, her iki takibin de iptaline karar verilmesinin doğru olmadığı-
Borçluların kusur oranlarına göre birbirlerine rücu edebilmesi, borçlular arasındaki iç ilişki olup, icra takibine dayanak ilamda müştereken ve müteselsilen tahsile karar verildiğinden, şikayet konusu icra emrinin şikayet tarihi itibariyle ilama uygun olduğunun kabulü gerekeceği-
Mahkemece, takipte karşı davanın reddedilmesi nedeniyle hükmedilen bakiye ilam vekalet ücretine ilişkin talepte bulunulduğu gözetilerek, şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken, takibe konulan alacak gözardı edilip, ilamın asıl davaya ilişkin hüküm bölümü dikkate alınarak eksik inceleme ve yazılı gerekçe ile takibin iptali yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Alacaklının önceden başlattığı ilamsız takip dosyası derdest iken, alınan itirazın iptali ilamıyla hükme bağlanan alacaklar için aynı takip dosyasından düzenlenecek ek takip talebi ile bu alacakların takibi ve tahsili mümkün olduğundan, anılan alacaklar yönünden ayrıca ilamlı takip başlatılmasının usul ekonomisi ilkesine aykırı olduğu-
Lehine nafakaya hükmedilen çocuk yönünden borçlunun nafaka ödemekle sorumlu tutulabilmesi için çocuğun alacaklı yanında bulunması gerekeceği, borçlu, velayeti alacaklıya bırakılan müşterek çocukların belirttiği tarih aralıklarında kendi yanında kaldığını iddia etmekte olup, bu iddiasının her türlü delille ispatlanabileceği-
Alacaklı vekilinin temyiz dilekçesinde; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 28. maddesi gereğince karar tarihinden sonra Kurum'a banka hesap numarası yazılarak yapılan başvurunun idareye tebliğ edildiği, ancak yasal süre içinde para hesaba yatmayınca ve yasal süre geçtikten sonra takibin başladığını ileri sürdüğü ve buna ilişkin bir kısım belgeler eklemiş olup, mahkemece alacaklı vekilinin temyiz dilekçesine eklediği başvuru belgeleri incelenerek ve borçlunun şikayet dilekçesindeki ilamda asıl alacakla ilgili bir eda hükmü bulunmadığı yönündeki şikayeti de değerlendirilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-