1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 3476 sayılı Kanunla Değişik 16/son maddesine göre hakkındaki çıkarma kararı kesinleşmeyen ortakların yerine yeni ortak alınamayacağı, bu kişilerin ortaklık hak ve yükümlülüklerinin, çıkarılma kararı kesinleşinceye kadar devam edeceği, ayrıca HUMK.nun 443/4. maddesi hükmü gereği şahsın hukukuna ilişkin hükümlerin kesinleşmedikçe icra olunamayacağı, ilamda her ne kadar bedele hükmedilmiş ise de terditli talep şahsın hukukuna ilişkin olduğundan, bu ilamın kesinleşmeden infaz edilemeyecek nitelikte olduğu, o halde mahkemece şikayetin kabulü gerekirken yazılı gerekçe ile reddinin isabetsiz olduğu-
Takibe dayanak yapılan ilamda, hükmedilen kıdem tazminatına akdin fesih tarihinden itibaren mevduata uygulanan en yüksek faiz ve ihbar tazminatı vs., alacakların ise yasal faiz ile birlikte tahsiline karar verildiği, kararın uygulanması gereken kısmının hüküm fıkrası olduğu, HGK.nun 20.09.2006 tarih, 12-594/534 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, bu durumda mahkemece yapılacak işin, tarafların bildirdiği bankalardan hakkın doğduğu tarihten itibaren, birer yıllık devreler halinde bankalarca mevduata fiilen uygulanan en yüksek faiz oranının sorulması ve hakkın doğduğu tarihten itibaren takip tarihine kadar istenebilecek faiz miktarlarının bilirkişi raporu ile belirlenmesi olduğu-
Bankaların fiili uygulamalarını göstermeyen, asgari ve azami faiz oranlarını belirten Merkez Bankası faiz oranlarına göre hesaplama yapılamayacağından, bilirkişi raporundaki faiz oranlarının fiili ödemeyi gösteren en yüksek oranlar olup olmadığının rapordan anlaşılması gerekeceği-
Kıdem tazminatı açısından tarafların bildirdikleri bankalardan hakkın doğum tarihinden itibaren birer yıllık devreler halinde bankalarca mevduata fiilen uygulanan en yüksek faiz oranının belirlenmesi gerektiği de gözetilerek, net miktarlar üzerinden düzenlenecek bilirkişi raporu ile sonuca gidilmesi gerekeceği-
Takibe dayanak Kartal 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2005/222 esas ve 2007/425 karar sayılı ilamında hükme bağlanan maddi ve manevi tazminatın faizinin, gözaltı tarihi olan 20.06.2000 gününden itibaren yürütülmesine karar verilmiş olduğunun anlaşıldığı, buna rağmen mahkemece Yargıtay kararında belirtilen faiz başlangıç tarihi esas alınmadan, 19.11.20007 tarihinden takip tarihine kadar hesaplama yapılmasının yerinde olmadığı-
Hükümde borçluların müteselsilen sorumlu oldukları yönünde bir açıklamaya yer verilmediği, bu durumda borçluların, ilamda yazılı miktardan eşit oranda sorumlu oldukları, icra mahkemesinin ilamın hüküm fıkrasında yer almayan konularda yorum yolu ile sonuca gitmesi mümkün olmadığından tüm davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu sayılacaklarından bahisle istemin reddinin isabetsiz olduğu-
İlamda ayrı ayrı davalı olarak gösterilmiş olan ve her ikisi hakkında ayrı ayrı hüküm kurulmuş olan her davalının (borçlunun) ayrı ayrı ilama aykırılık nedeniyle şikayette bulunabileceği-
Somut olayda takip dayanağı müteşebbis heyeti kararının anılan Yasanın 16/son maddesi kapsamında kalan yönetim aidatlarına ilişkin olduğunun anlaşıldığı, yine bilirkişi tarafından da bu tespitin yapıldığının görüldüğü, bu durumda mahkemece yukarıda açıklanan yasal düzenleme, takip dayanağı belge ve bilirkişi raporu dikkate alınarak borçlu aleyhinde ilamlı takip başlatılması ve icra emri gönderilmesinde bir usulsüzlük bulunmadığı nazara alınarak, şikayetin reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Vekil ile takip edilen işlerde (ilamlı takiplerde) icra emrinin asil yerine vekile tebliğ edilmesi gerekeceği-