İİK. 24/4'deki “taşınır malın değerinin ilamda yazılı olmadığına” ilişkin düzenleme anlamında, ilamda ziynet eşyalarına ilişkin değerlerin yazılı olduğunun kabul edilebilmesi için, "taşınır malın aynen teslimine, bulunamazsa bedeli olan şu kadar liranın ödenmesine" şeklinde terditli bir hüküm kurulması gerektiği- Takip dayanağı ilamda sadece "aynen iadeye" hükmedilmesi, bulunamadığı takdirde ne kadar lira bedelin tahsil edileceğine hükmedilmemesi, "terditli" bir hüküm kurulmaması halinde, ilamda gösterilen değerler de "harcın hesaplanması" için gösterildiğinden, taşınır malın değerinin ilamda yazılı sayılamayacağı- İlamda harcın hesaplanabilmesi için gösterilen değerlerin ziynet eşyalarının başına yazılmış olmasının da mahkemenin verdiği kararı değiştirmeyeceği- Maddenin Millet Meclisi Adalet Komisyonu gerekçesinde belirtilen “Hüküm fıkrasında sarahaten belirtilmiş olan değer”den kastedilenin, hüküm fıkrasında "borçlunun elinde bulunan falan taşınır malın teslimine, bulunamazsa bedeli olan şu kadar liranın ödenmesine" şeklinde terditli bir hüküm kurularak bedele de hükmedilmesi olduğu- İİK. 24/4, c: 2'de açıkça belirtildiği üzere, icra dairesince ziynet eşyalarının değerinin, haczin yapıldığı tarihteki rayice göre tespit edilmesi gerektiği- "Ziynet eşyalarının değeri ilamda belirtilmiş olduğundan, bu değerlerin esas alınarak borçlunun yaptığı ödemeler değerlendirilerek infaz konusundaki şikâyetin karara bağlanması gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
İstikrar kazanmış Yargıtay içtihatlarına göre; mahkemece direnme kararı verilse dahi bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme veya toplanan yeni delillere dayanmak, önceki kararda yer almayan ve Özel Daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen karar direnme kararı olmayıp, yeni hüküm olarak kabul edileceği- Mahkemece Özel Daire bozma kararı uyarınca alınan bilirkişi raporuna dayanılarak verilen kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, bozma konusu ile ilgili bozma kararı sonrası toplanan yeni delile dayalı olarak oluşturulan yeni hüküm niteliğinde olduğu ve kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye ait olduğu-
Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki bulunmasının bozma sebebi olduğu- Tefhim edilen kısa kararın gerekçeli kararın hüküm fıkrasıyla çelişki ve tereddüdüne meydan vermeyecek şekilde oluşturulması gerektiği-
Tefhim edilen kısa kararda, "imzaya itiraz davasının kabulüne, takibin iptaline" gerekçeli kararda ise; "imzaya itiraz davasının kabulüne, takibin durmasına" karar verilmesinin kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki meydana getireceği-
İşçilik alacaklarının talep edildiği davada; mahkemece hüküm fıkrasında hüküm altına alınan alacakların net ya da brüt olduğu açıkça yazılması gerektiği- İşçilik alacaklarının brüt olarak hüküm altına alınması gerektiği ancak davacının alacaklarını net miktarlar üzerinden talep etmesi hâlinde hüküm fıkrasında talep dikkate alınarak alacaklara net olarak hükmedilmesi gerektiği aksi hâlde mahkemece hükme esas alınan bilirkişinin hesaplama şekli sonucunda tespit edilen işçilik alacaklarına ilişkin net miktarların doğru belirlenip belirlenmediğinin temyiz mercii olan Yargıtay tarafından denetiminin de mümkün olmayacağı-
Anayasa'nın 141. maddesi hükmü gereği bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılmasının zorunlu olduğu, tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve 6100 sayılı HMK.'nun 186. maddesine göre son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, aynı yasanın 297. maddesi uyarınca kararını gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazmasının ve hüküm sonucunu 6100 sayılı HMK'nun 294. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesinin asıl olduğu-
Tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyeti ve hukuki varlık kazanan kısa karara uygun olarak gerekçeli kararın yazılmasının zorunlu olduğu- Kısa kararı yazıp tefhim etmekle davadan el çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak bulunmadığı- Gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı- Somut olayda, tefhim edilen kısa kararda birleşen davaya ilişkin herhangi bir hüküm kurulmamış iken, gerekçeli kararda “b” bent olarak ayrı bir paragraf açılıp birleşen dava ile ilgili 1 ve teselsül eden maddelerde davanın kabulü ile yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmesi kısa ve gerekçeli karar arasında çelişki oluşturduğundan, bu kısa kararla bağlı kalınmadan yeni bir kısa ve buna uygun gerekçeli karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece asıl ve birleştirilen davada elatmanın önlenmesi, ... ve ecrimisil istemlerinin kabulüne; temliken tescil isteminin reddine karar verilmişse de; hükümde elatılan taşınmaz ile ...’ine karar verilen yapının bulunduğu taşınmazın tapu kayıt bilgilerinin gösterilmediği, bununla birlikte, davacı taşınmazının hangi ve ne kadarlık kısmına elatmanın önlenmesine; davalıların taşınmazındaki yapının ise ne kadarının ve neresinin ...’ine karar verildiğinin de hükümde belirtilmediği, bu durum karşısında, hüküm fıkrasının açık ve infazının mümkün olmadığının kabul edilmesi gerekeceği-
Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerektiği- Somut olayda, mahkemece direnme kararı verilmekle taraflar yönünden usulü kazanılmış hakkın doğduğu- Direnme kararından dönülerek Özel Dairenin bozma kararına uyulması yasal olmadığı gibi, mahkemeleri bakımından bağlayıcı nitelikte bulunan Hukuk Genel Kurulunun usule ilişkin bozma ilamına aykırı karar verilmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğu- Direnme kararı verildikten sonra söz konusu karar esas yönünden bozulmadan başka bir karar verilmesinin mümkün olmadığı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun direnme kararının esas yönünden doğru veya yanlış olduğu yönünde bir inceleme yapılmadığı hususu göz önüne alındığında, mahkeme tarafından Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun bozma kararında açıklandığı şekilde bir direnme kararı verilmesi gerektiği-
Somut olayda, iş sözleşmesinin davacı işçi tarafından haklı nedenle feshedilip feshedilmediği, alacakların net mi brüt mü olduğunun hükümde belirtilmemesinin infazda tereddüde neden olup olmayacağı-