İİK. mad. 363 uyarınca, tefhimden itibaren kanun yolu süresinin başlaması için hükmün, HMK. mad. 298/3 ve 294/3 uyarınca yazılıp, tefhim edilmesi gerektiği- Taraf vekillerinin yüzüne karşı tefhim edilen kısa karada, gerekçeli karar tüm unsurlarıyla tefhim edilmemesi halinde, kanun yolu süresinin tefhimden değil, gerekçeli kararın "tebliğinden" itibaren başlayacağı-
Bozma ilamına uyulduktan sonra yapılan yargılama sırasında, mahkemece daha önce verilen ve bozma kapsamı dışında kalan hususların kesinleştiği ve lehine olan taraf bakımından usuli müktesep hak teşkil ettiği nazara alınarak hüküm tesisi gerektiği-
Davalısı apartman yönetimi olan iş mahkemesinin ilamına dayalı olarak 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu'nun 20, 35, 38 ve 40. maddeleri uyarınca, ilama konu borcun yasal sorumlusu konumundaki kat malikleri olan borçluların ilamda taraf olmadıklarına ilişkin şikâyetinin reddine dair direnme kararının usul ve yasaya uygun olduğu-
Alacaklı tarafından açılan istihkak iddiasının reddi davasının reddine karar verildiği belirtilmiş olup, kararın 1 nolu hüküm fıkrasında 09.10.2014 tarihli hacze ilişkin alacaklının istihkak iddiasının reddi talebinin kabulüne, 2 nolu hüküm fıkrasında birleşen başka dosyada ki 25.2.2015 tarihli hacze ilişkin alacaklının istihkak iddiasının reddi talebinin reddine karar verildiği, hüküm ve gerekçe arasında çelişki oluşması nedeniyle kararın bozulması gerektiği-
İster brüt, ister net miktarlar talep edilsin, hüküm fıkrasında işçilik alacağı miktarları gösterildikten sonra net mi yoksa brüt mü olduğunun açıkça belirtilmesi gerektiği-
Mahkemece gerekçede formüle göre yapılan hesaplamaya itibar edildiği belirtilmiş ise de kısa karar da ......... TL değer kaybı ve ....... TL ekspertiz fatura giderine hükmedildiği, bu haliyle kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki oluşturulduğu, bu durumun HMK'nin 294/3. maddesine aykırılık teşkil ettiği-
Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumların Anayasanın 2. maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırıp, belirsizlik ortamına neden olacağı- Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına karşı direnme kararı vermesi ile direnme kararı lehine olan taraf yararına bir usulü kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usulü kazanılmış hak gerçekleşebileceği- Usulü kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerektiği-
Mahkemenin yargılamayı sonuçlandırdığı kısa kararda; taraflarca takip edilmeyen dava dosyasının 3 ay içinde yenileninceye kadar HMK 150/1.maddesi uyarınca işlemden kaldırılması yönünde hüküm kurulduğu, mahkemece gerekçede ise HMK'nun 150/6. maddesi hükmü gereğince üçüncü kez takipsiz bırakılan davanın açılmamış sayılmasına şeklinde değiştirilerek kısa kararla gerekçeli kararın hüküm kısmı arasında çelişki oluşturulduğu, bu durumun HMK'nin 294/3. maddesine aykırılık teşkil ettiği-
Kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişkinin giderildiği bir hüküm kurulmak üzere kararın bozulmasına karar vermek gerektiği- Kısa kararda "Davanın kabulüne, davalılar arasında gerçekleşen ruhsat devrine ilişkin tasarrufun iptaline, davacı alacağını karşılayacak miktarda davacıya haciz ve cebri icra yetkisi tanınmasına" denildiği halde, gerekçeli kararda "Davanın kabulüne; .. Maden ruhsatının ... tarihinde davalı... tarafından diğer davalı ... Şirketine devrine ilişkin tasarrufun iptaline, ..İcra Müdürlüğünün .......... sayılı dosyasında davacıya haciz ve cebri icra yetkisi tanınmasına, .. İcra Müdürlüğü'nün ..... sayılı dosyasında davacıya haciz ve cebri icra yetkisi tanınmasına," denilmesi nedeniyle, kararın bozulması gerektiği-
Üçüncü kişinin alacaklı yerine geçerek onun haklarına sahip olmak amacıyla ödeme yapması durumunda ödeme yapan kişiye halefiyet hakkını tanıdığı, bu hakkın kullanılabilmesi için borçlunun bu hususu alacaklıya ihbar etmesi ve borcun ödenmesi şartlarının gerçekleşmesi gerektiği- Direnmeye ilişkin kararın, açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz olması gerektiği aksi halde teknik anlamda bir direnme hükmü olmayacağı-