İlk Derece Mahkemesince dosya kapsamından, davalı şirketin temsilcisi olan davalı ...............’ın kendi adına asaleten ve davalı şirketi temsilen vekaletname verdiği değerlendirilerek davanın her iki davalı yönünden incelenmesi gerekirken, davalı şirket bakımından olumlu ya da olumsuz her hangi bir hüküm kurmaksızın davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesinin doğru olmadığı, davalı vekilinin gerek istinaf dilekçesinde gerekse cevap dilekçesinde her iki davalı bakımından itiraz nedenleri ileri sürdüğü ancak sadece davalı .............. adını dilekçelerine yazdığı dikkate alındığında, davalı ................’ın davalı şirketi temsilen de vekile vekaletname verdiği gözetilerek davalı şirket yönünden de Bölge Adliye Mahkemesince istinaf incelemesi yapılması gerekirken, istinaf dilekçesi başlığında davalı .................... adını yazıp istinaf yoluna başvuran davalı olarak davalı şirketi göstermediği gerekçesiyle davalılar vekilinin bu yöne ilişkin istinafı yerinde görülmemesinin doğru olmadığı-
Kardeş olan tarafların el atmanın önlenmesi ve kâl isteminde bulunulan davaya konu taşınmazda paydaş oldukları, aralarında taşınmazın kullanımına ilişkin taksim sözleşmesinin bulunmadığı, fiili bir kullanım biçiminin oluşmadığı- Taşınmazda davacıların paylarına karşılık kullanabileceği bir kısım yer olduğu gibi bunun davalı tarafça engellendiğine ilişkin bir iddia da bulunmadığından taraflar arasındaki çekişme ancak taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası ile çözümlenmesi gerektiği, mahkemece, el atmanın önlenmesi ve kâl davasının reddine karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece ............... tarihli celsede kısa kararın (3) numaralı bendinde, “...3-Gerekçeli kararda açıklanacak yargılama giderinin HMK125/1 maddesi uyarınca temlik eden ve temlik alan davalıdan müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,” şeklinde karar verilmesine rağmen, gerekçeli kararda hüküm fıkrasında “...3-Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 20.275,10 TL harçtan başlangıçta alınan 5.270,97 TL peşin harç ile 117,00 TL tamamlama harcının mahsubu ile bakiye 14.887,13? TL harcın davalı E. G.'den tahsili ile hazineye irat kaydına, 4-Davacı tarafından yatırılan toplam 5.387,97? TL harcın davalı E. G.'den alınarak davacıya verilmesine, 5-Davacı tarafından yapılan 270,50 TL yargılama giderinin kabul/red oranına göre 239,66 TL'sinin davalı E. G.'den alınarak davacıya ödenmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,5-Davalı tarafça yapılan 69,25 TL yargılama giderinin kabul/red oranına göre 52,14 TL'sinin davacıdan alınarak davalı E. G.'e verilmesine, bakiyesinin davalı üzerinde bırakılmasına,6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 44.553,42 TL nisbi vekalet ücretinin davalı E. G.'den alınarak davacıya verilmesine,” demek suretiyle, kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratır şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı, kararın re'sen bozulması gerektiği, ayrıca karar başlığında temlik eden ...........'nin taraf olarak gösterilmemesinin de doğru olmadığı-
Mahalli İskân Komisyonunun 15.06.2011 tarihli ve 51 numaralı kararı ile davalıların hak sahipliğinin iptali nedeniyle davalılar adına oluşan tescilin yolsuz hâle gelip gelmediği, 5543 sayılı İskân Kanunu’na eklenen geçici 7 nci maddenin üçüncü fıkrasının somut olaya uygulanma olanağının bulunduğu- ve anılan düzenleme gereğince davalıların dava konusu taşınmaz üzerindeki mülkiyet haklarının devam ettiği-
Davacının 15.08.1997-14.12.1997 tarihleri arasında şirket; 15.12.1997-14.07.2002 tarihleri arasında ise diğer şirket tarafından Kuruma bildirilen çalışmaların davalı işyerinde Belediye işçisi olarak geçtiğinin tespiti ve bu sürelerin Belediyede geçen diğer hizmet sürelerine eklenmesi istemli eldeki davada, davacının çalışmaları Kuruma eksiksiz bildirildiğinden eldeki davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığı- Davacı adına bildirim yapan şirketler ile davalı şirketler arasındaki ilişkinin muvazaalı olup olmadığına ilişkin olduğu, bu nedenle davanın niteliği gereği Sosyal Güvenlik Kurumunun taraf ehliyetinin bulunmadığı, Sosyal Güvenlik Kurumu yönünden açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiği-
HMK’nın 294. maddesinde hükmün tefhiminin, hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilmek suretiyle olacağı ve zorunlu hallerde hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde gerekçeli kararın bir ay içinde yazılacağı belirtilmekle, hüküm kurulurken gerekçe yazılmasının ve gerekçeli kararın tüm unsurlarıyla tefhim edilmesinin zorunlu olmadığı, istinaf başvuru süresinin kanun gereği usulüne uygun yapılan tefhimden itibaren başlayacağı, dolayısıyla kararın istinaf eden borçlu vekiline 20.04.2022 tarihinde tefhim edildiği halde istinaf dilekçesi belirli süre geçirildikten sonra, 23.05.2022 tarihinde verildiği, buna rağmen, süre tutum dilekçesi verilmediği gözetilerek Bölge Adliye Mahkemesinin; gerekçeli kararın tüm unsurlarıyla tefhim edilmemesi sebebiyle kanun yoluna başvuru süresinin tebliğden itibaren başlayacağı değerlendirmesi hatalı olup, mahkemece İİK'nın 365/3 maddesi gereğince istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerektiği-
Özel Dairece davacıya tebliğ edilen muhtıra, HMK’nın 294 üncü maddesinin birinci fıkrasına göre usul veya esasa ilişkin nihaî bir karar olmadığından temyiz edilmesinin mümkün olmadığı-
Asıl ve birleşen davada binadaki ısıtma sisteminin yapılması için her bir davacıdan sözleşmeye aykırı olarak haksız tahsil edildiği ileri sürelin bedelin iadesi ile eksik ve ayıplı işler bedelinin tahsili istemleri- Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde "bütün dairelerin kombi tesisatının (alt yapı) yüklenici tarafından yapılacağı" düzenlenmiş ise de sözleşme sonrası yürürlüğe giren yönetmelik ile merkezi ısıtma sistemi yapılması zorunluluğu getirilmiş olup dava konusu kazan dairesi ve merkezi ısı sistemi tesisatı imalatı bu yönetmelik gereği zorunlu olarak yapıldığından, söz konusu imalatın bedelinden davacı arsa sahipleri hisseleri nisbetinde sorumlu olduğu, bu imalatın bedelinin tümüyle yüklenici tarafından karşılanması gerektiği sonucuna varılmasının isabetsiz olduğu- Davacı arsa sahiplerinin bu imalat için yükleniciye ödeme yaptıklarına dair tarafların iddia, savunma ve tüm diğer delilleri üzerinde durularak, ödemelerin yapıldığının sabit görülmesi halinde, davacı arsa sahiplerinin ancak yükleniciye isabet eden daireler için yaptıkları ödemelerin iadesini talep edebilecekleri, kendilerine düşen dairelere ilişkin gideri karşılamakla yükümlü oldukları kabul edilerek, bilirkişi kurulundan bu hususta ek rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği- Hükmün infazda tereddüt doğurmaması adına miras hisselerine göre, her bir davacı lehine tahsiline hükmedilen tutarın hüküm fıkrasında ayrı ayrı gösterilmesi gerektiği-
Özel Dairece verilen birinci bozma kararı araştırmaya yönelik olup kesin bozma niteliğinde olmadığı gibi birbirleriyle çelişen iki ayrı bozma kararı da bulunmadığından, somut olayda HUMK’nın 429/4 üncü maddesinde düzenlenen koşullar gerçekleşmediğinden, mahkemece Özel Dairenin ikinci bozma kararına uyularak verilen son kararın temyiz incelemesini yapma görevinin Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye ait olduğu-