Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerektiği- Somut olayda, mahkemece direnme kararı verilmekle taraflar yönünden usulü kazanılmış hakkın doğduğu- Direnme kararından dönülerek Özel Dairenin bozma kararına uyulması yasal olmadığı gibi, mahkemeleri bakımından bağlayıcı nitelikte bulunan Hukuk Genel Kurulunun usule ilişkin bozma ilamına aykırı karar verilmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğu- Direnme kararı verildikten sonra söz konusu karar esas yönünden bozulmadan başka bir karar verilmesinin mümkün olmadığı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun direnme kararının esas yönünden doğru veya yanlış olduğu yönünde bir inceleme yapılmadığı hususu göz önüne alındığında, mahkeme tarafından Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun bozma kararında açıklandığı şekilde bir direnme kararı verilmesi gerektiği-
Somut olayda, iş sözleşmesinin davacı işçi tarafından haklı nedenle feshedilip feshedilmediği, alacakların net mi brüt mü olduğunun hükümde belirtilmemesinin infazda tereddüde neden olup olmayacağı-
Somut olayda, yazılı araştırmalar yapılmadan hangi değer esas alınarak hesaplandığı anlaşılmayan vekalet ücreti yönünden hükmün bozulmasına karar vermesi gerektiği-
Yolsuz tescil hukuksal nedenine; birleştirilen dava ise, inançlı işlem ve yolsuz tescil hukuksal nedenlerine, dayalı tapu iptali ve tescil isteği- Yargıtay denetiminin yapılabilmesi bakımından da yerel mahkemenin, kararında gerekçelerini açıkça göstermesi zorunlu olduğu- Birleştirilen davada, çekişme konusu taşınmazların dava tarihindeki keşfen saptanan değeri üzerinden eksik harç ikmal edilmeden yargılamaya devam edilip, karar verilemeyeceği-
Birleştirilen dosya davacısının sunduğu, karşı tarafça inkar edilmeyen bu sözleşme örneklerinin gerektiğinde taraf isticvap edilerek değerlendirilmeden ve delilleri tartışılmadan delillerin sunulmasına yönelik süre verilmesinin ve akabinde dava ispat edilemediğinden reddine karar verilmesinin doğru olmadığı- Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 166. maddesi uyarınca, asıl ve birleştirilen dava dosyaları birbirlerinden bağımsız ayrı bir dava olup, birleştirilen dava dosyasının tarafları, iddia, savunma özeti, delilleri belirtilip, değerlendirilip, asıl ve birleşen her bir dava için kararda ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken, asıl ve birleştirilen davalar hakkında ayrı ayrı hüküm kurulmadığı anlaşılmakla, bu hali ile verilen karar anılan Kanunu'nun 294 ve devamı maddelerine uygun düşmediği-
Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılmasının zorunlu olduğu, tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve 6100 sayılı HMK.'nun 186. maddesine göre son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, aynı yasanın 297. maddesi uyarınca kararını gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazmasının ve hüküm sonucunu 6100 sayılı HMK'nun 294. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesinin asıl olduğu, hükmün sonuç bölümünde de istek sonuçlarından her biri hakkında taraflara yüklenen borç ve hakların birer birer açıkça şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde yazılmasının zorunlu olduğu-
Mahkemece kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki oluşturulduğu; bu durumda gerekçeli kararın, tefhim edilen karar yanlış da olsa buna uygun düzenlenmesi gerektiği- Yanlışlığın ancak Yargıtay yoluna başvurulması ve kararın bozulması halinde düzeltilebileceği; bu aykırılığın kamu düzenine ilişkin olup, diğer yönler incelenmeden tek başına bozma sebebi olduğu-
Önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin davada; tefhim olunan kısa kararda davanın hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verildiği, gerekçeli kararda ise fiili taksim nedeniyle davanın esastan reddine karar verildiği anlaşılmış olup; tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli kararın çelişkili olması nedenine dayanarak hükmün bozulması gerektiği-
Hakimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerekeceği-
Yerel mahkemenin yargılamayı sonuçlandırdığı kısa kararda ve gerekçeli kararda davacı için farklı miktarlarda maddi ve manevi tazminata hükmedildiğinin görüldüğü, bu durumun Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 294/3. maddesine aykırılık teşkil ettiği-