Mahkemece çekişmeli taşınmazın davacı tarafından davalıya satış senedi ile satıldığı kabul edilmek suretiyle hüküm kurulmuş ise de; senet tanıklarının keşif sırasında çekişmeli taşınmazın başında dinlenilmeyip duruşmada dinlenmesi usule aykırı olduğu gibi, yine duruşma sırasında ifadesine başvurulan tanık davacının kendilerine, tarlasının M. ötesini davalıya verdiğini beyan etmiş olduğu halde, bu beyanda geçen M’ nin neresi olduğu zeminde belirlenmemiş ve senet tarihinden itibaren taşınmazın hangi sınırlarla davalı tarafından kullanıldığı araştırılmadan oluşturulan kararın hükmün bu nedenle bozulmasına neden olacağı-
Dava, tapu iptali ve Hazine adına tescil, olmazsa tazminat isteğine ilişkin olup, mahkemece hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda işlem yapılarak, son kayıt maliki davalının iyiniyetli olduğu saptanmak suretiyle terditli ilk istek olan tapu iptal ve tescil isteğinin reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı-
Çekişmeli taşınmazın karar sonrasında yenilemeye tabi tutularak doğru sicil oluşturma ilkesi gözetilerek sicil kaydı açık olan parsel hakkında hüküm kurulması gerekeceği-
Çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi isteğine ilişkin davada, dava konusu taşınmazın 3.850 m²'lik bölümüne davalı H. tarafından haklı ve geçerli bir sebebi olmaksızın elatıldığı belirlendiği halde aynı yerle ilgili olarak davalı hakkında elatmanın önlenmesine karar verilemeyeceği-
İptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı olmayıp, hatanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde, sözleşmenin karşı tarafına yöneltilecek tek taraflı bir irade açıklaması ile bildirilebileceği gibi def'i veya dava yoluyla da kullanılabileceği; ayrıca hatanın varlığının her türlü delille ispat edilebileceği-
İ. sözleşmeleri bir yandan mülkiyeti nakil borcu doğurması bakımından tarafları bağlayıcı, diğer yandan, mülkiyetin naklinin sebebini teşkil etmesi açısından tasarruf işlemlerini bünyesinde barındıran sözleşmeler olduğundan koşulların oluşması halinde taşınmaz mülkiyetini nakil özelliğini taşıdığı kabul edilmesinin gerekeceği-
Bilindiği üzere ve kural olarak, ham toprak niteliğinde tespit ve tescili yapılan bir yerin koşulları gerçekleştiğinde zilyetlikle iktisabı olanaklıdır. Bunun için tespit tarihinden önceki en az 20 yıllık sürenin aralıksız ve çekişmesiz olarak ilgilisi lehine gerçekleşmesi gerekir. Dava konusu yer davacı tarafından ekonomik amaca uygun olarak tarımsal faaliyetlerde kullanılmadığı dinlenen davacı ve davalı tanıkları ile ziraat bilirkişisi raporunda belirlenmekle davacının davasının reddine karar verilmek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
TMK. mad. 705 uyarınca, taşınmaz mülkiyetinin kazanılmasının tescil ile olduğu- Miras, mahkeme kararı, cebri icra, işgal, kamulaştırma halleri ile kanunda öngörülen diğer hallerde, mülkiyet tescilden önce kazanılırsa da, bu hallerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi için mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlı olduğu- Aynı hakka ilişkin olarak taşınmaz ile ilgili dava açmak da tasarrufi bir işlem olduğundan mülkiyet tapu kütüğüne tescil edilmedikçe davaya devam edilemeyeceği ve bu durumda mahkemece davacıya satın aldığı payla ilgili olarak tescil işlemini yaptırmak üzere süre verilerek, davacı adına oluşacak pay tapu kayıtları ibraz edildikten sonra bir karar verilmesi gerekirken, bu husus üzerinde durulmadan mülkiyetin tescilden önce kazanıldığı gerekçesiyle karar verilmesinin hatalı olduğu-
Davacıların miras bırakanının yapmış olduğu temliklerin inançlı işlem teşkil ettiği ve buna dayalı iddiaların 5.2.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca yazılı belge ile kanıtlanması gerektiği-
Köy yerleşim alanında bulunan ve davalıya dev­redilen taşınmaz üzerinde beş yıl içerisinde bina yapılmaması ve köyün tüzel kişiliğini kaybederek bir başka belediyenin ma­hallesine dönüşmesi karşısında, Köy Kanunu'nun 6111 sayılı Yasa ile eklenen geçici 1. madde değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesinin gerekeceği-