Davacının "davalı ile görücü usulü ile evlendiklerini, evlendikleri ilk günden beri davalının huzursuzluk çıkardığını, evle ilgilenmediğini, agresif tavırlar sergilediğini, davalının kendisine aslında evlenmek istemediğini ancak evliliğe ailesinin kendisini zorladığını beyan ettiğini, eşinin ailesine ve akrabalarına saygı göstermediğini, davalının yakınları yanında kendisine hakaret edip, kötü davrandığını belirterek evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı" gerekçesiyle boşanmalarına karar verilmesini talep ettiği davada, davacı tanıklarının sözlerinin bir kısmı Türk Medenî Kanununun 166/1. maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmının ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibaret olduğundan davanın reddi gerektiği- 
Aile mahkemelerince verilen kararların yasal süre geçtikten sonra temyiz edilmesi veya temyiz kabiliyetinin bulunmaması halinde dosyanın yerel mahkemece temyiz isteminin reddine karar verilmeden, Yargıtay'a gönderilmesi durumunda, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 2494 sayılı kanun ile değişik 432/4.maddesine göre, bu konuda bir karar verilmek üzere, dosya mahalline geri çevrilmeden doğrudan doğruya Yargıtay'ca da temyiz isteminin reddine karar verilebileceği- Davacı kadının birlik görevlerini ihmal etmesine karşılık, davalı erkeğin de eşine karşı aşırı kıskançlık gösterdiği, hakaret ve tehdit ettiği anlaşıldığından, gerçekleşen bu duruma göre davalı erkeğin, davacı kadına göre boşanmaya sebebiyet veren olaylarda "daha fazla" kusurlu olduğunun kabulü gerekirken, tarafların eşit kusurlu kabul edilemeyeceği - Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan, mevcut ve beklenen menfaatleri zedelenen davacı kadın yararına Türk Medeni Kanunu'nun 174. maddesinin (1.) ve (2.) fıkrası gereğince uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği -
Kadının eşine hakaret ettiği, buna karşılık davalı-karşı davacı erkeğin de eşine şiddet uyguladığı, eşini tehdit ettiği, bağımsız bir konut temin etmediği anlaşıldığından, gerçekleşen bu duruma göre, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin daha fazla kusurlu olduğunun kabulü gerekeceği; davacı karşı-davalı kadının da kusuru gerçekleştiğine göre, boşanmaya karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu- Boşanmaya neden olan olaylarda erkeğin daha ağır kusurlu olup, TMK. mad. 174/1-2 koşulları oluştuğundan, kadın yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği- Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra ise, diğer tarafın açık muvafakati ve ıslah dışında iddia ve savunma genişletilip değiştirilemeyeceğinden (HMK. md. 141/1), tahkikat duruşmasında tedbir nafakasının yoksulluk nafakası olarak devamının talebi ile iddianın genişletilmesinin mümkün olmadığı-
Boşanmaya sebep olan olaylarda taraflar eşit kusurlu kabul edilerek her iki davanın da kabulü ile boşanma kararı verilmiş ise de; yapılan soruşturma ve toplanan delillerden; davacı-karşı davalı erkeğin eşine fiziki ve ekonomik şiddet uyguladığı, hakaret ettiği, annesinin eşine hakaretlerine sessiz kaldığı; davalı-karşı davacı kadının ise, eşine hakaret ettiği ve ailesinin evlilik birliğine müdahalelerine sessiz kaldığı ve gerçekleşen bu hale göre, boşanmaya sebep olan olaylarda; her iki taraf da kusurlu olmakla birlikte, davacı-karşı davalı erkeğin eşine göre daha fazla kusurlu olduğunun; gelişen bu olaylar karşısında evlilik birliğinin devamında taraflar bakımından yarar kalmadığının ve erkeğin davası yönünden Türk Medeni Kanununun 166/2. maddesindeki boşanma koşullarının gerçekleşmiş bulunduğunun kabulü gerekeceği - Boşanmaya sebep olan olaylarda davacı-karşı davalı erkeğin daha fazla kusurlu olduğu, gerçekleşen bu durum karşısında davalı-karşı davacı kadın yararına Türk Medeni Kanununun 174/1-2. maddesi koşulları oluştuğundan, hal böyle iken, mahkemece tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi ve bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak davalı-karşı davacı kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirdiği -
Toplanan delillerden davalı erkeğin eşine fiziksel şiddet uyguladığı, eşine “kürtsün işte ne olacak, pis kürt seni öldürürüm bir yere atarım, kimsenin haberi olmaz" diyerek hakaret ve tehdit ettiği anlaşıldığından, davacı kadının kusurlu bir davranışı ispatlanmadığından, boşanmaya sebep olan olaylarda davalı erkek tamamen kusurlu olup, hal böyle iken bu hatalı kusur belirlemesi esas alınmak suretiyle davacı kadının maddi ve manevi tazminat isteklerinin (TMK. md. 174/1-2) reddine karar verilemeyeceği -  
Toplanan delillerden; davacı-karşı davalı kadının, davalı-karşı davacı erkeğe karşı ağır hakaretlerde bulunduğu, buna karşılık erkeğin ise, davacı-karşı davalı kadını tehdit ettiği ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı anlaşıldığından, davalı-karşı davacı erkek evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan olaylarda, tespit edilen karşılıklı kusurlara göre, davacı-karşı davalı kadına oranla daha ağır kusurlu olduğu, kadının devamlılık arz eden hakaret eylemleri karşısında erkek de boşanmak istemekte haklı olduğu - Davalı-karşı davacı erkek yönünden Türk Medeni Kanununun 166/2. maddesi koşulları oluştuğundan, davacı-karşı davalı kadının karşılıklı kusurlar karşısında erkeğin boşanma davasına itirazı da hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olduğu, açıklanan nedenlerle, davalı-karşı davacı erkeğin boşanma davasının da kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Erkeğin müşterek çocuğun doğumunda ve sonrasında eşiyle ilgilenmediği fakat bundan sonra tarafların barışarak bir süre daha evlilik birliğini devam ettirdikleri anlaşıldığından, o halde, davacı-karşı davalı kadının, davalı-karşı davacı erkeğin bu kusurlu davranışını affettiği, en azından hoşgörüyle karşıladığının kabulü gerekeceği, affedilen ya da hoşgörüyle karşılanan davranışlar boşanma davasında diğer tarafa kusur olarak yüklenemeyeceği ve buna dayanılarak boşanma kararı verilemeyeceği -
Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesi uyarınca boşanmalarına karar verilmiş, Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesi uyarınca boşanma kararı verilebilmesi için tarafların boşanma ve fer'ilerine ilişkin bütün konularda anlaşmaları bu anlaşmayı serbest iradelerinin sonucu olarak mahkeme huzurunda bizzat birlikte dinlenmelerinin şart olduğu, davalı erkek cezaevinde olup, davayı davalı adına vasisi takip etmiş olmakla anlaşmalı boşanma (TMK.md.1663/) koşulları gerçekleşmediğinden, bu haliyle davanın çekişmeli boşanma davası olarak Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesi çerçevesinde değerlendirilip, sonucu uyarınca karar verilmesi gerekeceği -
Kadının eşi ile yataklarını ayırdığı ve eşinden bahisle tanığa “yatakları ayırdım, abimler gelince tekmeyi vuracağım” dediği, davalı-davacı erkeğin ise birlik görevlerini yerine getirmediği, eşine ve müşterek çocuklarına küfrettiği ve güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu anlaşıldığından, erkeğin, kadına oranla “daha fazla” kusurlu olduğunun kabulü gerektiği-
Davalı-davacı erkeğin mahkemece belirlenen kusurları sabit ise de; davacı-davalı kadının da eşine şiddet uyguladığı yapılan soruşturma ve toplanan delillerden anlaşıldığı gerçekleşen bu duruma göre, evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının kuşkusuz olduğu- Ancak evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda davalı-davacı erkek ağır kusurlu olduğu bu halde, kadın da boşanma davası açarak boşanmayı talep ettiğine göre, davacı-davalı kadının erkek tarafından açılan boşanma davasına karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup, erkeğin davası bakımından Türk Medeni Kanununun 166/2. maddesindeki şartların gerçekleştiği gözetilerek, erkek tarafından açılan boşanma davasının da kabulü gerektiği-