Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerektiği (TMK. mad. 166/1-2)- Davacı erkek tanıklarının beyanlarının bazıları, davacıdan duyum, bazıları ise görgüye dayalı olmayan beyanlar olup boşanmaya esas olamayacağından, boşanma davasının reddi gerektiği-
Hükmedilen aylık iştirak nafakası eğitim giderlerini de kapsamakta olup, bu hükmün artık davalı babadan çocuk için ayrıca protokole dayanarak eğitim gideri istenilmesinin mümkün olmadığı; aksi düşüncenin babanın iki kez eğitim gideri ödemesi sonucunu doğuracağı-
Boşanmaya ilişkin davada, fiili ayrılığın tek başına boşanma sebebi olmadığı, boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerektiği-
Boşanmaya ilişkin davada, erkeğin, boşanmaya neden olan olaylarda eşit veya ağır oranda kusurlu olmadığı, kadının kusurlu eylemleri erkeğin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğundan, erkek yararına uygun miktarda maddi ve manevi tazminat takdirinin gerektiği-
Bozmadan sonra davacı erkek ise davasından feragat etmişse de, feragatten önce evlilik birliği ölümle sona ermiş olduğundan, davalı mirasçılarının TMK. 181 uyarınca davaya devam edebileceği ve mahkemece TMK. 181/2 gereğince tarafların kusur durumlarının belirlenmesi gerektiği-
Bir kısım tanık beyanları üzerine, kadına kusur olarak yüklenen erkeğin barışma girişimine, kadının olumsuz cevap vermesi ve müşterek çocuğu babasına göndermesi eylemi TMK. mad. 166/1'de yer alan evlilik birliğinin temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan hadiseler olduğundan, boşanma davasının reddi gerektiği-
Boşanmaya ilişkin davada, boşanmayı elde etmek isteyen kişi, karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsabileceğinden, TMK. mad. 166. hükmünü 'tamamen' kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde değerlendirmemek gerektiği, boşanmaya karar verilmesini isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp, davalının az da olsa kusurunun varlığı arandığı ve davacının tutum ile davranışlarından kaynaklanan ve davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmediğinden, boşanma isteminin reddinin gerektiği-
Davacı kadının ziynetlerin erkek tarafından alıkonulduğunu ve saklandığını ispat etmekle yükümlü olduğu- Zira, nitelikleri gereği ziynet eşyalarının ortak konuttan ayrılırken kadın tarafından götürülmüş olmasının hayatın olağan akışına uygun düşeceği-
Kadının ürolojik rahatsızlığından eşini haberdar etmemesi ve annesinin eşine karşı hakaretlerine sessiz kalması kusur olarak kabul edilip, erkeğin davası kabul edilmişse de, doktorlardan oluşan bilirkişi raporuna göre, "kadının sol böbreğinin normal yerinde olmamasının cinsel beraberliği etkilemediği ve hamile kalmasına engel olmadığı" belirtildiğinden, kadına atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmediği- TMK. mad. 166'da belirtildiği üzere boşanmaya karar verilebilmesi için davalının "az da olsa kusurunun varlığı" arandığından, erkeğin boşanma davasının reddinin gerektiği-