Affın kabul edilebilmesi için kayıtsız şartsız bir irade beyanının mevcut olması, ya da en azından affı gösterir fiili bir tutum ve davranışın gerçekleşmiş olması gerekmekte olup, ayrıca af olgusunu iddia edenin bunu somut delillerle kanıtlaması gerekip, tanığın dosyada mevcut beyanı affın kabulü için yeterli olarak da kabul edilemeyeceği gibi, taraf beyanları ile de çelişkili olup, davalının sadakatsiz davranışlar içerisine girdiği ve kadına ağır küfürler ettiği anlaşıldığından, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olup, davacının davayı açmakta haklı olduğu-
Dava tarihi itibariyle Alman vatandaşı olan tarafların boşanma davasında Alman hukukunun uygulanması ve Alman Medeni Kanununun 1565. maddesinin TMK.'nunu 166/1. maddesindeki evlilik birliğinin sarsılması sebebine dayalı boşanma sebebine denk geldiği anlaşıldığından, buna dayalı olarak delillerin değerlendirilmesi gerekeceği-
Boşanma davası açıldığı tarihte ve dava açılmasına rağmen davadan sonra da tarafların aynı evde birlikte yaşamaya devam etmeleri halinde, evlilik birliğinin sarsıldığının kabul edilemeyeceği-
Anlaşmalı boşanma yönünde oluşan karar kesinleşinceye kadar eşlerin bu yöndeki irade beyanından dönebileceği, bu halde anlaşmalı boşanma davasının "çekişmeli boşanma" (TMK. mad. 166/1-2) olarak görülmesi gerektiği-
Daha fazla kusurlu bulunan tarafın da boşanma davası açma hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için, davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi gerektiği- Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa, bu halin tespiti de, tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamadığından, az kusurlu eşin karşı çıkmasının, "hakkın kötüye kullanılması" niteliğinde olması, eş ve çocuklar için, korunmaya değer bir yararın kalmadığının anlaşılması gerektiği- Konusuz kalan bir dava hakkında "karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde karar verilmesi gerektiği- Boşanmaya sebep olan olaylarda tamamen kusurlu olan taraf yararına maddi ve manevi tazminat ile yoksulluk nafakasına hükmedilemeyeceği-
Davacının itirazın iptali yönünden bir talebi bulunmadığına göre, boşanma protokolünden kaynaklı alacak istemine ilişkin bu davada İİK. mad. 67'de belirtilen bir yıllık hak düşürücü sürenin uygulanması mümkün olmadığı-
Boşanma istemine ilişkin davada, kadının davası, evlilik birliğinin sarsılması genel boşanma sebebine dayanarak ikame ettirilmiş olduğundan, özel boşanma sebebi olan hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış nedeninden kaynaklandığı nitelendirmesi yapılarak davanın kabulü yoluna gidilmesinin isabetsiz olduğu-
Davaya dayanak olan ilk boşanma davasının da davacı erkek tarafından açıldığı, ilk boşanma davasından önce de davacının hasta olduğu ve kızı tarafından bakıldığı ve davanın retle sonuçlandığı anlaşıldığından vefat eden davacının, ilk boşanma davasını açıp, boşanma sebebi yaratarak, fiili ayrılığa neden olduğu ve fiili ayrılık döneminde kadına kusur olarak yüklenebilecek yeni bir vakıaya dayanmadığı da dikkate alındığında, artık fiili ayrılık döneminde, davacının hastalığıyla ilgilenmediğinden bahisle davalı kadına kusur yüklenemeyeceği-
Evlilik birliğinin sarsılması hukuki nedenine dayalı olarak açılan boşanma davası, zina (TMK. mad. 161), onur kırıcı davranış (TMK. mad. 162) ve haysiyetsiz hayat sürme (TMK. mad. 163) hukuki sebeplerine göre boşanma kararı verilmesi talebiyle ıslah edişmiş olup eksik harç tamamlanmadıkça müteakip işlemler yapılamayacağından, davacıya maktu ıslah harcını ikmal etmesi için süre verilmesi gerekirken, maktu harç eksikliğinin tamamlattırılması yönünde işlem yapılmadan karar verilmesinin yerinde olmadığı-
Boşanma istemine ilişkin davada, dava, evlilik birliğinin sarsılması genel boşanma sebebine dayanarak ikame ettirilmiş olduğundan, özel boşanma sebebi olan hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış nedeninden kaynaklandığı nitelendirmesi yapılarak davanın kabulü yoluna gidilmesinin isabetsiz olduğu-